Yemen'de muhalefetin birleşmesi ne anlama geliyor?

Cahit Tuz, Yemen'deki son gelişmeleri değerlendirdiği yazısında 12 yıl sonra muhalif grupların tek bir çatı altında birleşmesinin ne anlama geldiğini inceliyor.

Cahit Tuz / Açık Görüş

Yemen'de muhalefetin birleşmesi ne anlama geliyor?

Yemen sahip olduğu özellikleriyle tarih boyunca Arap Yarımadası'nın en önemli ülkelerinde biri olmuştur. Yemen-i Said (Mutlu insanların diyarı) lakabıyla isimlendirilen Yemen şimdilerde iş savaşla boğuşmaktadır. Kötü yönetimler, dış müdahaleler, yer altı kaynaklarının pek çok ülkenin iştahını kabartması ve daha zikredebileceğimiz pek çok nedenden dolayı dünyanın en zengin ülkelerinden olabilecek Yemen, ne yazık ki tarihte görülmemiş insanlık dramlarına sahne olmaktadır.

2011'de Tunus'ta başlayan halk ayaklanmaları kısa sürede Yemen'e de sıçradı. Yemen halkı 14 yıldır iradesini eline alma mücadelesini sürdürüyor. En son tüm Yemen muhalefetinin Yemen Direniş Hareketi Yüksek Konseyi bünyesinde bir araya gelmesi, ülke tarihi açısından bir dönüm noktası olabilir. Son gelişmeler bize Yemen'de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını haber veriyor. İşte tüm bu süreçleri konseyin başkanı olarak seçilen Sayın Şeyh Hamooud Saeed Al-Mekhlafi ile konuştuk.

Yemen dünya tarihinde önemli bir yere sahip. Onu diğer ülkelerden faklı kılan pek çok özelliği var. Bize biraz Yemen'den bahseder misiniz?

Yemen derin ve güçlü tarihi bir medeniyete sahiptir. Yemen sahip olduğu coğrafi ve demografik özellikleriyle tarih boyunca Arap yarımadası, Bilad-ı Şam ve Irak başta olmak üzere tüm İslam beledilerini beslemiştir. Yemen aynı zamanda tarih boyunca hem insani hem de ticari manada bir geçiş koridoru olmuştur.

Yemen aslen bir Arap coğrafyasıdır. Bu coğrafyada tarım, sanayi ve ticaret bakımından büyük bir medeniyet oluşmuştur. Yemen başta tütsü ve güzel koku yayan maddelerin ticareti vasıtasıyla Aden Körfezi üzerinden yapılan ticarette önemli bir yer edinmiştir. Bu durum ticaret yolları üzerinde pek çok şehrin kurulmasına da vesile olmuştur. Yemen, çok çeşitliliğe sahip coğrafyası ve jeo-siyasi konumu ile Babü-l Mendep Boğazı'na hükmetmektedir.

Yine Yemen'in Arap Denizi (Umman Denizi), Kızıldeniz, Aden ve Hint Körfezi'ne hâkim bir coğrafyaya sahip olması, onu stratejik olarak önemli kılıyor.

Yemen, Arap yarım adasının en fazla nüfusa sahip ülkesi olmasıyla bölgenin en önemli ve etkili ülkelerinden biridir. Tüketim, üretim gücü ve rekabetçi ekonomisiyle Yemen, bölgenin en önemli ekonomi aktörlerindendir. Ülkede istikrar sağlandığında, sahip olduğu petrol, gaz ve diğer yer altı kaynaklarının doğru işlenmesiyle küresel bir aktör olma potansiyeline sahiptir. Ülkemiz daha sayamayacağım pek çok özellik, imkân ve fırsatları barındırmaktadır. Yemen halkı olarak birincil önceliğimiz her bakımdan istikrarı sağlamak, toplumun tüm kesimlerini barış ve demokrasi çerçevesinde hakkettiği huzur ve barışa kavuşturmaktır.

2011'de Tunus'ta başlayan halk ayaklanmaları Yemen'e de sıçradı. Sizce Yemen halkını sokaklara döken en önemli dinamikler nelerdi?

Öncelikle şunu belirtmek isterim. Yemen, 20 Yüzyılın sonunda, Arap Yarımadası'nda kurulmuş kısmi demokratik tecrübeye sahip tek ülkedir. Bu durum zamanla ülkemizde muhalefet tecrübesinin oluşmasına katkı sundu. Muhalefet 33 yıllık Ali Abdullah Salih'in hükmünü elinden almayı başaramamış olsa da edindiğimiz demokratik tecrübelerle pek çok alanda önemli teşekküller oluşturduk. Bu tecrübe vasıtasıyla her seçimde Yemen halkının iradesini gasp eden Ali Abdullah Salih'e karşı sınırlı da olsa caydırıcı bir güç oluşturabildik.

2011'e gelinen süreçte ülke tam manasıyla siyasi bir çıkmazda. Yerle yeksan olmuş ekonomi, iktidar partisinin 2010 seçimlerine tek başına gitme dayatması, seçim sürecinde terörist gruplara alan açması, devlet kaynaklarının sadece belirli kesimlerle bölüşülmesi, Yemen halkının ülke içinde ve ülke dışındaki hareket kabiliyetinin dayanılmayacak derecede kısıtlanması halkta iktidara itiraz etme iradesini oluşturdu. Tabii aynı sene benzer sebeplerle Tunus'ta başlayan halk hareketi tetikleyici bir unsur oldu.

Başta gençler olmak üzere yediden yetmişe Yemen halkı değişim ve demokrasi talebiyle barışçıl gösteriler için sokaklara döküldü. Sürecin içine siyasi partiler ve ülkenin diğer dinamiklerinin de dahil olmasıyla, Tunus'tan başlayan değişim sesleri Yemen sokaklarını adeta inletti. Siyasi partiler ilk başlarda ülkenin kaosa sürüklenmemesi için, taraf görünmekten kaçındı. Ancak arka planda gösterilere verdikleri desteklerle bir yıl boyunca halkın sokaklarda değişim talebinin devam etmesini sağladı. ABD'nin Arap Bahar'ından yakın zamana kadar yöneticilere halkların taleplerine daha açık olmaları ve daha demokratik yönetim sergilemeleri yönündeki tutumu halkı teşvik eden başka önemli bir dinamikti. Fakat ABD'nin durumu istediği şeklinde kontrol edemeyeceğini anlaması ve sürecin çıkarlarına göre ilerlemeyeceğini düşünmesinden sonra, devreye karşı devrim faaliyetleri girdi. Ne yazık ki bu durum Arap Bahar'ının yaşandığı ülkeleri iç savaşa kadar sürükledi.

Halk ayaklanmalarının başladığı günden bu yana Yemen'de yaşanan en önemli aşamalar nelerdir?

Değişim talebiyle sokaklara çıkan halk asla ülkenin savaşa sürüklenmesine sebep değildir. Yemen Baharı olarak tabir ettiğim bu değişim hareketleri uzun süre boyunca hiçbir gayrı meşru davranışta bulunmadan barışçıl yollarla önemli mesafeler kat etti. Nitekim tüm Yemen halkının mutabakat sağladığı bu birliktelik sonucunda cumhurbaşkanı görevini bıraktı.

Ülkeyi savaşa sürükleyen asıl unsur, zulümle kazanım elde eden darbeci zihniyete sahip dinamiklerin dışarıdan aldıkları destekler sonucunda halka karşı icra ettikleri faaliyetlerdir. Arap Baharı sürecini karşı devrimlerle akamete uğratmak isteyen bölge ülkelerinin Yemen halkına karşı yaptıklarını açıkça müşahede ettik. Buna rağmen Yemen halkının uzun süre devam ettirdiği barışçıl gösteriler ve demokratik tavır tüm dünya tarafından ilgiyle takip edildi. Ancak dünyanın Yemen'e yönelik gösterdiği olumlu teveccüh uzun sürmedi. Akabinde demokratik ve barışçıl gösterilerin yerini darbeler aldı. Pek çok taraf Yemen'i Afganistan'dan sonra en tehlikeli terör alanı olarak lanse etmeye başladı. İçeriden bazı gruplar da terörle mücadele bahanesiyle ülke yönetiminde söz sahibi olma çabasına girişti.

Ali Abdullah Salih'in Husilerle yaptığı iş birliği demokratik talepleri akamete uğrattı ve ülkeyi iç savaşa sürükledi. Giderek güç kazanan ayrılıkçı gruplar ülkeyi tehdit eden krizin derinleşmesine alan açtı.

2011'den bu yana dağınık bir görüntü ortaya koyan ve şehir şehir ayrı direniş faaliyetleri yürüten Yemen muhalefeti 23 Temmuz 2023'te Yemen Direniş Hareketi Yüksek Konseyi çatısı altında birleşti. Siz de tüm muhalefetin oy birliğiyle başkan seçildiniz. Sizce bu Yemen için ne anlama gelmektedir ve ne tür etkileri olacaktır?

Öncelikle savaşı doğuran Husilerin meşru yönetime darbesini, ülkeyi savaşa sürükleyen faaliyetlerini, ülkeye müdahale için dış dinamiklere yaptığı çağrı ve iş birliklerini konuşalım. Daha sonra da muhalefetin kendi aralarında nasıl bir strateji uyguladığını, darbeye karşı duruşunu, ülkeye müdahale eden dış dinamiklerin geri çekilmesine yönelik çabalarını ve bölge ülkeleri ile kurmaya çalıştığı ilişkileri konuşalım. Böylece Yemen'de aslında ne oldu ve neler oluyor sorularına cevap bulabiliriz.

Husiler ve işbirlikçilerinin faaliyetlerinin ülkeyi kötüye götürdüğünü gördük. Çünkü icra edilen faaliyetler terör gruplarına alanlar açtı. Dış müdahale için zemin oluşturuldu. Özellikle İran tarafından destek gören Husiler, zaman içinde ayrılıkçı gruplarla bir olup ülke yönetimini kendi kontrollerine almak istediler. Bu faaliyetler haliyle meşru talepleri olan halkın çalışmalarına büyük zarar verdi.

Ülkenin içine girdiği iç savaş, Suudi Arabistan'ın yönetiminde ABD çıkarlarına göre ilerleyen bir sürece girdi. Husilerle yapılan anlaşma ile Husilerin ülkenin kuzeyinin büyük bir kısmının kontrolünü içermekteydi. Ülkenin güneyindeki ayrılıkçı gruplar da bunu gerekçe göstererek artık ülkenin tek parça halinde yönetilesinin zor olduğunu öne sürerek ayrılma girişimlerinde bulundular. Diğer taraftan Suudi Arabistan da ülkenin doğusunu kendi kontrolüne almak niyetindeydi. Bu gelişmeler ülkedeki kaosu derinleştirdi ve Birleşmiş Milletlerin ülke bütünlüğünü sağlayacak barış planının da uygulanamamasına sebep oldu.

Muhalefet olarak sahada gerekli tedbirleri aldık. Uluslararası platformlar aracılığıyla Yemen halkının meşru taleplerinin uygulanması için BM'ye çağrılarda bulunduk. Şehirlerde oluşturduğumuz silahlı birliklerimizle Husilere ve diğer bölücü faaliyetlerde bulunan gruplara karşı mücadeleye başladık. Oluşturduğumuz bu direnç, Yemen halkının tek meşru, herkesin etrafında birleştiği önemli bir dinamik haline geldi. Çünkü Yemen halkı da ülkenin bütünlüğünün ancak bu şekilde sağlanabileceğini düşünüyor. Tüm tarafları ülkenin bütünlüğü, demokrasi ve barışın tesisi için masaya gelmesine yönelik çabalarımız devam etmektedir.

Yemen ve Türkiye her zaman yakın ilişkiler içinde olmuştur. Siz Türkiye'nin Yemen meselesindeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Körfez Girişimi olarak tanımlanan anlaşmaya destek veren ülkelerden biridir. Türkiye'nin Yemen politikası, BM'in meşru hükümetin yönetime gelmesini isteyen yol haritasına destek şeklinde ilerlemektedir. Türkiye insani yardımlar bakımından üzerine düşeni fazlasıyla yaptı ve yapmaya devam etmektedir. Türkiye ile tarihi ilişkilerin yanında ortak pek çok noktamız söz konusudur. En önemlisi ortak bir medeniyetin iki önemli parçasıyız.

Diğer taraftan Türkiye, misafir ettiği on binlerce Yemenliye kendilerini evlerinde gibi hissettirdi. Türkiye'nin Yemen politikasının, BM ve bölgedeki Arap ülkeleriyle ortak çalışmalarla sürdüğünü söyleyebiliriz. Ancak şunu herkes kabul etmektedir ki, Yemen'de barışın tesisi ve ülke bütünlüğünün sağlanması hususunda Türkiye önemli bir aktördür.

Yemen Direniş Hareketi Yüksek Konseyi olarak bundan sonraki süreçte öncelikleriniz neler olacaktır?

Tabii 12 yıldır süren iç savaşın ardından tüm muhalefetin tek çatı altında birleşmesi başlı başına çok önemli bir kırılmadır. Türkiye, bağımsızlık mücadelesini kurduğu Kuvay-i Milliye ile verdi. Kurulan Yemen Direniş Hareketi Yüksek Konseyi'ni de böyle bir çalışma olarak değerlendirebiliriz.

Konsey olarak önceliklerimiz, sahada kontrolü elimize almak. Ülkenin bütünlüğünü ve demokratik bir sürecin hayata geçmesini sağlamak için ülke içine ve uluslararası düzeyde çalışmalar ortaya koymak olacaktır. Ülkede Husilerce yapılan darbenin bitirilmesi için gereken ne varsa yapılacaktır. Meşru hükümetimizin daha aktif olmasının önünü açacak çalışmalarda bulunacağız. Ülkenin istikrara kavuşması için maddi manevi tüm varlığımızı ortaya koyacağımızı ifade etmek isterim.

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?