Arap baharı olaylarının hızla etkilediği Yemen’deki yönetimin şimdiye kadar direnmesinde parti çatısı altında topladığı bir kitlesel tabana sahip olmasının rolü var. Yemen’de 32 yıldan beri iktidarını koruyan Genel Halk Kongresi’nin bu saltanatının çoğunluk desteğiyle yürümediği bir gerçektir.
Görünüşte seçimlerle iktidarını yenileyen ama gerçekte tek parti diktatoryası vasfı taşıyan tüm diğer Arap rejimlerinde olduğu gibi Yemen’de de iktidar partisinin siyasal saltanatı hileli seçimlerle sürüyordu. Zaten Arap baharıyla başlayan ayaklanma karşısında hemen şiddete başvurmasına ve silahın gücünü son raddesine kadar kullanmasına rağmen zayıf düşmesinin sebebi budur. Çünkü eğer ki sandıklardan çıkan oy oranı kadar halk arasında da destekçisi olsaydı silahı ve kitlesel desteği bir araya getiren organize gücün, organize olmayan muhalif kitleye yenilmesi mümkün değildi.
Bununla birlikte Yemen’deki iktidar partisinin tek parti diktası vasfı taşıyan diğer Arap rejimlerinden farklı bir yanı vardı. Diğer dikta rejimlerinde iktidar partilerinin teşkilatını bürokrasi, devletin balını kaymağını yiyen, iktidar partisindeki konumunun sunduğu imkânları kullanarak aldığı rüşvetlerle hayatın tadını çıkaran “yolsuzluk sınıfı” oluşturuyordu. İnsanlara kabul ettirmeye çalıştıkları ideoloji de sistemin kutsallaştırdığı, içi boş sloganlarla, sembollerle süslenerek adeta resmi din haline getirmeye çalıştığı manifestodan ibaretti.
Her ne kadar Yemen’deki iktidar partisinin de benzer kutsalları ve manifestosu vardıysa da aynı zamanda takım tutma duyarlılığına benzer bir politik taraftarlıkla yönlendirilen kitlesel tabanı da mevcuttu. Bu ülkedeki iktidar kadrosunun ve bu kadronun başında yer alan cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in Arap baharı olaylarının Yemen’e sıçramasından bugüne kadar direnebilmesi de sadece silahlı gücünden değil aynı zamanda böyle bir taraftar kitlesinin bulunmasından ileri geliyordu. Aksi taktirde belki gazı Tunus ve Mısır diktatörlerininkinden daha kısa süre içinde bitebilirdi. Birkaç kez kendisinin sorgulanmaması şartıyla muhalif tarafla uzlaşmayı ve iktidarı bir geçiş döneminden sonra bırakmayı taahhüt ettiği anlaşmaları kabul etmesinden sonra caymasında da bunun etkisi olduğunu sanıyoruz. En sonunda tahammül edemeyip iktidarı bırakmayı kesin olarak kabul ederken de en azından kendini sağlama alacağı bir güvence verilmesini karşı tarafa kabul ettirmeyi başarabildi.
Fakat ne olursa olsun sonuçta saltanatı bırakmaktan ve ayaklanan halkın “artık git, seni istemiyoruz!” sesine kulak vermekten başka çıkış yolu bulunmadığını kabullenmek zorunda kaldı. Böylece Arap baharı veya intifadası olarak adlandırılan geniş tabanlı halk ayaklanmalarının başlamasından sonra devrilen dördüncü dikta rejimi olacak.
Genel Halk Kongresi partisinin lideri Ali Abdullah Salih, Kuzey Yemen’in 32, tüm Yemen’in de 21 yıldan beri cumhurbaşkanlığını yapıyordu. Ama dediğimiz gibi bu kadar uzun süren iktidarı gerçekte çoğunluğun desteğini elde etmesiyle değil hileli seçimlerle tek parti saltanatını korumasıyla mümkün oldu.
Yemen diktasının devrilmesinin ve diktatörün bavulunu toplamasının Suriye’deki direnişi olumlu yönde etkileyeceğini, bu direnişe yeni güç katacağını, direnen kitlenin kararlılığını artıracağını tahmin ediyoruz. Suriye’deki direnişin içinde yer alanların verdiği bilgiler de Baas diktasının tüm katliamlarına, cinayetlerine rağmen halkın kararlılığının her gün daha da arttığını gösteriyor. Dolayısıyla bu ülkedeki Baas diktası bugün hâlâ silahın gücüyle iktidarını koruyabileceğini düşünmekle yanılıyor. Hadiselere dışarıdan müdahale ederken Baas diktasının devamı üzere planlanan bir uzlaşmanın mümkün olduğu ön yargısıyla hareket edenler de yanılgı içindeler. Eğer Baas diktası olayların başlangıcında halkın istediği bir reform paketini kabullenerek uygulamaya başlasaydı böyle bir uzlaşma mümkün olabilirdi. Ama dikta rejimi her gün onlarca insanı katlederek geçirdiği on aylık süre içinde tüm uzlaşma formüllerinin kafasını kesti ve halkın reform konusunda güvenini tamamen yok etti. Geriye bir tek çözüm formülü kaldı, o da katil Baas diktasının halkın iradesine saygı duyarak tümüyle kenara çekilmeyi kabul etmesidir.
YENİ AKİT