Yedinci Yılındaki Suriye Direnişine Dair Bir Muhasebe

Yazısında Suriye direnişinin yedinci yıldönümünü muhasebe eden Hakan Albayrak, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Halid Hoca’nın konuya dair bir genel durum değerlendirmesine yer vermiş.

Hakan Albayrak’ın Karar’daki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (15 Mart 2018) yazısı şöyle:

Suriye Devriminin Başlangıç Yıldönümü Vesilesiyle

Rusya Suriye’de ne istiyor? ABD Suriye’de neyin peşinde? İran’ın Suriye’deki konumu ne idi, ne oldu? “IŞİD” bitti mi, bitiyor mu? PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD’nin Türkiye’yi tehdit edemez hale gelmesi için Zeytin Dalı Harekâtı nereye kadar uzanmalı?

Suriye denince bunları konuşuyoruz artık.

Tabii ki konuşacağız, konuşmalıyız…

Suriye meselesinin esasını; Esed rejiminin baskılarına, işkencelerine, cinayetlerine isyan eden Suriyelilerin devrim hareketini konuşmayı da ihmal etmemeliyiz ama.

Bilhassa, Suriye Devrimi’nin başlangıcının 7’nci yıldönümünü idrak ettiğimiz şu günlerde.

***

Kimine göre devrimin miladı, 15 Mart 2011’de başta Şam olmak üzere birçok şehirde rejime karşı protesto gösterilerinin düzenlendiği “Öfke Günü”dür.

Kimine göre ise devrimin asıl başlangıç tarihi, Der’a şehrinde Cuma namazından sonra halkın ayaklanıp zalim valiyi tartakladığı 18 Mart 2011’dir. (Birçok protestocunun rejim güçleri tarafından katledildiği 18 Mart Olayları, Der’a şehrinin kuşatılmasına yol açmıştı.)

Bugün 15 Mart.

Bu vesile ile, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu eski Başkanı Halid Hoca’dan bir genel durum değerlendirmesi istirham ettim.

Şunları söyledi:

“Hüsnü Mübarek’in devrilmesi ardından Suriyeli 15 yaşındaki Hamza Hatib ve arkadaşlarının diktatör Beşşar Esed’i kastederek bir duvara “Ey doktor senin de sıran geldi’ yazmaları ve bunun yüzünden rejimin  istihbaratı tarafınca gözaltına alınıp işkenceden geçirilmeleri ve Hamza Hatib’in şehit edilmesi sonucu 18 Mart 2011’de Deraa kentinde  başlayan sokak hareketi, sadece Suriye’de bir devrin değil Arap coğrafyasında Sykes-Picot anlaşması gereğince dizayn edilen bir yüzyılın sonunun beklenen bir ilanı idi.

“Bu coğrafyadaki rejimler, ülkeleri adeta kendi çiftlikleri gibi yönetmişler, halklara da köle gibi davranmışlardı . Siyaset, sosyal hayat ve ekonomi hep iktidarda olan  bir zümrenin tekelinde olmuştur. Suriye’de 1971’den beri devletin tüm kaynakları Esed ailesine hizmet etmekteydi. Beşşar Esed , babasının ölümünden sonra açılım vaatleriyle  muhaliflerin ortaya çıkmasını sağlayarak onları bertaraf edip sosyal patlamayı hızlandırmıştır .

“Suriye halkı: ‘BİR, BİR, BİR. Suriye halkı birdir’ Ve ‘Allah, Suriye, Özgürlük. Bu kadar!’ gibi Suriye’nin tarihine ve medeniyetine yakışan sloganlar atarken Esed’in şebbihaları’Ya Esed yada hiç kimse’, ‘Ya Esed kalır yada ülkeyi yakarız’ diyerek rejimin gerçek yüzünü ortaya koymuşlardır. Dehşete neden olan şey Esed’in, dünyanın gözü önünde bu tehditlerini her türlü silah kullanarak gerçekleştirmesidir.

“Devrimin 7’inci yılında rejim tamamen yıkılmıştır, halihazırda

devrimin önündeki meydan okuma rejim değil Rusya, İran ve ABD’dir. Rus gazetelerinin Esed’e ‘köpek kuyruğu’ vasfını layık görmesi ve Putin’in her karşılamada aşağılayıcı biçimde Esed’e davranması Esed’in işgalci Rusya’nın gözünde de değerini kaybettiğini gösteriyor .

“Arap coğrafyasında farklı halk devrimlerinden değil, kapsayıcı tek bir devrim hareketinden bahsetmek gerekir. Aynı şekilde iktidarların oluşturduğu karşı devrim hareketi için de bu teklik geçerlidir... Onur devrimi diye anlatılan bu kapsayıcı hareket, devrimin ilk adımını yani iktidarları yıkmayı başarmıştır ama alternatif iktidar inşa etme konusunda henüz acı mücadele veriyor, bunun en büyük sebebi BAE, Mısır ve Suudi Arabistan’ın liderliğinde oluşan karşı devrim ekseninin bütün gücüyle domino etkisine karşı kıymasıdır  Bu tüketme savaşında devrimden daha ziyade karşı devrim ekseninin gücü tükeniyor ve bu gidişte Ortadoğu’da ve özellikle İsrail’i koruyan güvenlik çemberinde daha büyük çöküş bekleyebiliriz.

“Türkiye, Fırat’ın batısında elde edilen kazanımları farklı ittifaklar kurarak Fırat’ın doğusuna taşıyıp mevcut dengeleri değiştirerek Suriye’nin bütünlüğünü koruyup yeni özgür Suriye’nin inşasında kritik rol oynayabilir ve en önemlisi Rusya  İran ve Esed’in çeteleriyle sürdürülen şehir yıkımı, kuşatmalar ve katliamlara son verebilir.”

***

Suriye Devrimi’ne ve şehitlerine selam olsun.

Bu karanlık gecenin de bir sabahı vardır elbet.

Medet, Yâ Hû!

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm