Yazıcıoğlu davasını iyi izlemek gerek!
Savcılar, sadece gerçeği aramamalı, gerçeğe ulaşmada kimlerin neden, niçin ve nasıl engel olduklarını, siyasi ve bürokrat çevrelerin bu süreçte nasıl tepki verdiklerini de izlemeli.. O zaman sadece bu SUİKAST’ta gerçeğe ulaşmayacağız, bundan önce gerçekleşen ve bundan sonra gerçekleşecek suikastlarda gerçeğe ulaşma konusunda bir kılavuzumuz olacak.
Bu yöntem, birileri üzerinde caydırıcı etki de yapacaktır..
Timur, “Tüzükat”tında, “Benim katlanmak zorunda olduğum zorluklar, çocuklarım için, benden sonrakiler için baht kaynağı olsun” der. Evet Yazıcıoğlu’nun yaşadıkları, acısı, kanı, aynı acıların yaşanmaması için, katillerin ortaya çıkması için bir baht kaynağı olsun.. Şehidliğin böyle anlamlı ve derin bir anlamı vardır..
Sanırım bu sürecin yönetilmesinde BBP’lilere de büyük sorumluluklar düşüyor. Daha önceki genel başkanı da, Destici’yi de selamlıyorum.. Gerçekten iyi bir çaba gösterdiler. Ama ben daha fazlasını da istiyorum.. Bu konuya sadece kendi genel başkanlarının davası olarak sahip çıkmamalılar. Yazıcıoğlu davası nasıl benim davam ise, BBP’li kardeşlerim de, mesela Özal davasını da, Sıvas’ı, Başbağlar’ı da kendi davaları olarak görüp, daha fazla sahip çıkmalılar.
Çıkmıyorlar demiyorum, ama herkes kendi cenazesine ağlamamalı.. Öğretmenler kendilerine verilen sözün tutulmamasına ağlıyor, Polisler kendi derdine.. Öyle değil.. Hepimizin bu ülkenin tüm acılarına sahip çıkması ve ortak bir çözüm araması gerek. Adalet, imkan ve ihtiyaç ölçüsünde bir öncelikler dizini içinde hareket edilmesi gerekir..
Yazıcıoğlu davası bana kalırsa diğer davalar için model alınması gereken öncelikli ve önemli bir davadır.. Evet bu süreci iyi yönetirsek, Aksoy, Hablemitoğlu, Üçok, Emeç davasını da, diğerlerini de çözebiliriz belki. Mumcu’nun katillerini de buluruz.. Ağaç gölgesine oturan herkese gölge eder, yemişinden her kuş yer, Güneş herkesi aydınlatır..
Biz Müslüman insanlarız (Elhamdülillah). Biz Müslümanlardanız, bizim Kitabımızda bir kişi, topluluk ya da kavme olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerektiği yazılıdır..
İşe bakar mısınız, Yazıcıoğlu SUİKAST’ının olduğu saatte radarlar kararmış.. Tıpkı Danıştay’da kameraların cinayet saatinde kararması gibi.. Askeri radarlar, sivil radarlar, İncirlik üssü, dahası bir de AWACS varmış o saatlerde havada o bölgeyi tarayan..
Yani olay biliniyor..
SUİKAST’tan 2 saat sonra oraya varılmış. Bir Skorsky helikopter düşüyor ya da kara saplanıyor.. Oraya bir birlik indiriliyor. Bir operasyon yapılıyor..
Sonra bir başka birlik geliyor, düşen helikopterin ön panelini söküp, yeni bir panel takıyor.
Sonra bir başkası geliyor GPS cihazını söküp götürüyor..
BBP’nin özel bir kaza kırım ekibi geliyor, tehditler, şantajlar. Yabancı bir uzman korkup kaçıp gidiyor..
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, hemen kazadan sonra, telefon görüşmelerinden kazanın olduğu yeri nokta olarak tesbit etmiş.
Yolcuların kanında yüksek oranda karbondioksit var..
Bölgede birileri ciddi anlamda temizlik yapmış, bazı şeyler götürülmüş, bazı şeyler getirilmiş..
Bu işin içine ECİNNİLERin karıştığı muhakkak.. Peki bütün bunları kim, niçin yaptı?
Beni düşündüren, MHP’lilerin, Ülkücülerin eski dava arkadaşlarına neden bugün sahip çıkmadıkları, bu işin üzerine gitmedikleri.. Bu gerçekler neden ve nasıl bugüne kadar gizli kalabildi?..
Bu cinayete yardım ve yataklık edenler kimler? Kimler karartma operasyonunda suç ortağı oldu? Kimler soruşturmayı engelledi, savsakladı, soruşturmanın yönünü başka istikamete çekmeye çalıştı ve niçin?
Gül ve Erdoğan’la Yazıcıoğlu dosttu.. Buna rağmen bu işler oluyorsa, sıradan insanlar için durum çok daha vahimdir demektir. Hem de bu işlerin hesabının sorulmaya başlandığı böyle bir iktidar döneminde bu işler daha bir önem kazanıyor..
Yazıcıoğlu davasına sahip çıkmak, herkes için, bir başkasının yaşama hakkını savunma değil, kendi geleceğine, canına sahip çıkma meselesidir. Zira herhangi bir kişiye yapılan bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir. Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT