Yaygın Kanaat Başbakan’ın Aday Olabileceği Yönünde

Başbakan Yardımcısı Arınç, "Ülkede yaygın kanaat Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde" dedi.

Katar merkezli El-Cezire kanalında yayınlanan "Lika el-Yevm (Günün Görüşmesi)" programına katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye ve bölgedeki son gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

 Soma'daki maden faciasına ilişkin Arınç, maden ocağının özel sektöre ait olduğunu belirterek, "Şüphesiz burada tedbir alması gereken, işçilerimizin sağlıklı çalışmalarını temin etmekle görevli olan maden şirketidir. Hükümetimizin ise burada denetimleri, kontrolleri  yapması gerekir" diye konuştu. 

Daha önce de çeşitli nedenlerle madenlerde ölümle sonuçlanan kazaların meydana geldiğini ancak bu büyüklükte bir olayın Türkiye tarihinde ilk defa yaşandığını ifade eden Arınç, kazaya yol açan sebeplerin ve sorumluların bulunması için soruşturmanın devam ettiğini anlattı. Soruşturma kapsamında bazı tutuklamalar olduğunu belirten Arınç, "Meseleye çok önem veriyoruz. En kısa zamanda kazanın sebeplerini ve bu kazanın oluşumunda sorumluluğu bulunanları adalet önüne çıkaracağız" ifadesini kullandı

Cumhurbaşkanlığı seçimi

Arınç, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili bir soru üzerine cumhurbaşkanlığı seçim takviminin işlediğini, AK Parti'nin adayının muhtemelen haziran ayı ortalarında açıklanacağını belirtti. Başbakan Erdoğan'ın bu çerçevede temaslarını sürdürmekte olduğunu belirten Arınç, "Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi 28 Ağustos’ta dolmaktadır. Peki Başbakan aday olacak mı, olmayacak mı? Ülkedeki yaygın kanaat Başbakan’ın cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde. Böyle bir irade ortaya konulduğunda mevcut cumhurbaşkanımız da buna saygı gösterecek ve destek verecektir" dedi.

"Bu kadar uzun iktidarda kalan partiye rastlamıyoruz"

AK Parti'nin 12 yıldır aralıksız iktidarda olduğunu hatırlatan Arınç, "Bu zamana kadar üç milletvekili seçimi, 3 tane de yerel seçim yapıldı. İki defa da referandum yapıldı. AK Parti hepsinde büyük başarı kazandı. Hem bölgemizde hem de Avrupa'da bu kadar uzun süreli iktidarda kalan ve her seferinde daha büyük bir başarı gösteren partiye rastlamıyoruz. Halkımızın bizi sevdiğine ve bizi sürekli desteklediğine inanıyoruz. Biz de halkımızı seviyor ve onlara hizmet ediyoruz. En son 30 Mart’ta önemli bir seçim yaptık. Genelde yüzde 45,5 oy aldık" diye konuştu. 

Arınç, son seçimlerde büyük başarı kaydettiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Buna karşılık muhalefet ne yaptı? Seçimde muhalefet partileri, AK Parti karşısında neredeyse tek adayı desteklediler. Ama tüm bunlar boşa çıktı. AK Parti halkın büyük desteğini aldı. Bu, güvenin devam ettiğini gösterdi. Şimdi önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var. AK Parti'den kim aday olursa olsun, şimdi Başbakanımız gibi görünüyor, kim olursa olsun biz parti olarak yanında olacağız ve bu görevi kazanacaktır. Bir sene sonra da milletvekili seçimleri var. AK Parti'nin bu seçimden de başarıyla çıkarak dördüncü dönemde görevine devam edeceğine inanıyoruz."

"Fevkalade kabul edemeyeceğimiz olumsuz bir durum"

Mısır'daki askeri darbeye ilişkin görüşlerini aktaran Arınç, "Mısır'da prensip olarak halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılmasını hiçbir şekilde kabul edemeyiz" dedi. 

Mursi'nin yüzde 50'lerin üzerinde oyla cumhurbaşkanı seçildiğini, demokratik sisteme dönüşün başladığını hatırlatan Arınç, "Belki siyasi tecrübeleri azdı. Mısır'ın şartları da çok müsait değildi hem ekonomik hem de toplumsal bakımdan. Ama halkın oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanının başarısız olduğu takdirde yine halkın oylarıyla gitmesi gerekirdi. Oyla seçilmiş bir insanın silah zoruyla görevinden uzaklaştırılması, hayali suçlamalarla tutuklanması, yargılanması fevkalade kabul edemeyeceğimiz olumsuz bir durumdu."

Birçok ülkenin Mısır'daki olayları görmezden gelerek Sisi'nin yanında yer aldığına işaret eden Arınç, "Buna karşılık biz kendi görüşümüzü ifade ettik. Sonunda öyle bir noktaya geldik ki karşılıklı olarak büyükelçilerimizi çektik. Şu an diplomatik ilişkilerimiz en asgari düzeyde" dedi.

"Halkın oyuna karşı bir darbe"

Mısır'da yaşananları "halkın oyuna karşı bir darbe" olarak nitelendiren Arınç, ordunun yönetime el koymasının ardından Türkiye'nin tutumu hakkında şunları kaydetti: 

"Siyasi tutuklamalar olmamalı, siyasi suçlamalar olmamalı ve adaletsiz yargılamalar olmamalı. Siyasi partiler yasası, anayasa gözden geçirilmeli ve bir an önce de seçimlere gidilmeli. Bu seçimlerde de toplumun bütün kesimlerinin katılabilmesine izin ve imkan verilmeli. Bunu yüksek sesle söyledik. Fakat gelişmeler bizim beklediğimiz gibi olmadı. Suçlamalar, tutuklamalar ve göstermelik yargılamalar devam etti." 

Mısır'da verilen idam cezalarını da değinen Arınç, "Bu kadar yüksek oranda tutuklama, yargılama ve idam cezasının verilmesi Mısır yargısı için bir ayıptır. Şimdi seçimler yapılıyor. Dolayısıyla bunlara da karşı çıktık. Bu seçimlere toplumun büyük bir kesimi tepki gösteriyor. Göstermelik bir cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu düşünen bazı siyasi görüş sahipleri bu seçimlere katılmamayı tercih ettiler" diye konuştu.

Arınç Mısır'daki cumhurbaşkanlığı seçiminin demokratik olmadığını savunarak, "Mısırla ilgili gelişmeleri her zaman takip edeceğiz çünkü Arap coğrafyasının, İslam coğrafyasının önemli bir devletidir. Mısır halkıyla her zaman dayanışma içindeyiz. Halkın özgürlük ve demokrasi taleplerin de yanında duracağız" ifadelerini kullandı.

"Yaptığınız korsanlıktı"

İsrail'in Mavi Marmara saldırısına ilişkin Arınç, "Bu sivil bir hareketti ve gönüllülük esastı. Gemi açık sularda İsrail’in karasularına girmemişken İsrail komandoları tarafından durduruldu" dedi.

Türkiye'nin, 10 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan bu olay karşısında hem yargı hem de diplomasi bakımından gerekenleri yaptığını savunan Arınç, "Hükümet olarak İsrail'den 3 talebimiz oldu. Yaptığınız korsanlıktı. Sivillere karşı silah kullandınız ve insanlarımızın ölümüne yol açtınız. Dolayısıyla Türk halkından, Türk hükümetinden açıkça özür dileyeceksiniz, ölenlerin ve yaralananların ailelerine tazminat ödeyeceksiniz. Bu insanlar insanlık dışı ablukanın bir an önce kaldırılması için gidiyordu. Kadınlar çocuklar sıkıntı içerisindeydi. Onlara ilaç gidiyordu. Onlara insani yardım gidiyordu. Dediğim gibi bu nedenle üçüncü isteğimiz Gazze ablukasının kaldırılması oldu" ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun açık bir şekilde özür dilediğini belirten Arınç, şöyle devam etti:

"Şimdi ikinci şartın gerçekleştirilmesi gerekiyor. Başbakanımız hükümet sözcüsü olarak beni görevlendirdi. İsrail ile tazminat görüşmelerini yürüten komisyonun başında yer alıyorum. Bazen Türkiye’de bazen İsrail'de görüşmeler devam etti. İsrail tazminatları ödemeyi önce kabul etti ancak aramızda bu tazminatın hangi şartlarda ve hangi sebeple ödeneceği konusunda bir noktanın da kabul edilmesi gerekiyordu" 

Arınç, İsrail'in yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesine bazı başvurular yapıldığına dikkati çekerek, "Eğer bir anlaşmaya varsaydık bu anlaşma yargıya yol gösterecekti" şeklinde konuştu.

"Ayrımcı politikalar sebebiyle bazı ihtilaflar olduğunu söyleyebilirim" 

Irak-Türkiye ilişkileri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Arınç, şunları ifade etti:

"Irak merkezi hükümetiyle ilişkilerimiz çok iyiydi ama sonraları maalesef Başbakan Maliki’nin davranışları, kendi ülkesindeki ayrımcı politikaları sebebiyle bazı ihtilaflar olduğunu söyleyebilirim. Gerçi yakın zamanda seçimler yapıldı. Seçimlerden çıkan tablodan hemen hemen birçok kesimi bir araya getirmek suretiyle hükümet kurulabileceği ve bu hükümet kurulduğu takdirde de Maliki’nin ayrımcı politikalarının devam edemeyeceği anlaşılıyor. Sünniler, Şiiler, Türkler, Kürtler, Türkmenler bunların hepsi temsil hakkına kavuştu. Bölgesel Yönetim açısından da önemli sonuçlar meydana geldi."

Irak ile ilişkilerinin iyi ve istikrarlı olmasını arzu ettiklerini belirten Arınç, "Irak’ın toprak bütünlüğünün esas olduğuna inanıyoruz. Irak’ın sahip olduğu zenginliklerin Irak halkına ait olduğunun bilinci içindeyiz. 2003’ten beri bu politikamızı sürdürdük. Bu politikamızın Irak halkına da çok iyi geldiğini tahmin ediyorum" şeklinde konuştu.

Arınç, güvenlik ve çözüm sürecinin sonucu bakımından bölgesel yönetimin Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini kaydetti.  

Arınç, "Kuzey Irak çıkardığı petrolü yurt dışına satmak istiyor. Kendi aralarındaki anayasada bazı anlaşmalar, bazı hükümler var. Biz, bunu dikkate alırız. Kendi aralarındaki ilişkiler bizim için de önemlidir. Ancak Kuzey Irak’taki yönetim, merkezi yönetimle ihtilaf içinde. Bu ihtilaflar çözülebilir. Ancak bu ihtilaf sebebiyle petrolden para verilmemesi veya kuzeydeki yönetimin haklarının gözetilmemesi, Kuzey Irak yönetimini rahatsız ediyor" diye konuştu.

Bölgesel yönetimin Türkiye ile anlaşma yapmak istediğini ancak henüz sözleşme imzalanmadığını belirten Arınç, bu konuda mutabakata varıldığını ifade ederek, petrolün Türkiye üzerinden pazarlanmasını istediklerini, bunun Türkiye lehine olacağını vurguladı.

"Kendi aralarındaki ihtilaflara Türkiye'yi ortak etmemeliler"

Merkezi ve bölgesel hükümet arasındaki anlaşmazlıklara değinen Arınç, "Kendi aralarındaki ihtilaflarları, kendileri çözmesi lazım. Biz merkezi hükümetin bizden istediği hassasiyeti gösteriyoruz. Ama kendi aralarındaki ihtilaflara Türkiye’yi ortak etmemeleri gerekir. Şu anda mutabakatımız çerçevesinde Irak ile petrol ilişkimiz devam ediyor. Kuzey Irak'ı kastediyorum. Kendi aralarındaki anlaşmazlıkları da bundan sonra kurulacak hükümet çerçevesinde çözebileceklerini tahmin ediyorum" dedi.

"Suriye'de seçimin meşruiyeti olamaz"

Arınç, Suriye'de yaşananları "facia" olarak nitelendirerek, "Türkiye bunun en yakın şahidi. 900 kilometre sınırımız var. İki ülkede birbirine akraba olan aileler var. Başta sınır bölgesindekiler olmak üzere iki halk arasında güçlü ilişkiler mevcut. Biliyoruz ki Esed dört seneden beri halkına silah doğrultuyor. Şehirleri tarumar etti. Yaklaşık 200 bin insan hayatını kaybetti. İki milyondan fazla kişi Suriye’den çıkmak zorunda kaldı" şeklinde konuştu.

Durumun trajik olduğuna ve rejimin dış güçlerin desteğiyle halkına silah doğrultmaya devam ettiğine dikkati çeken Arınç, "dış dünyanın, ABD ve Avrupa Birliğinin Suriye'de yaşananlara kayıtsız kaldığını buna karşın Türkiye'nin yaşananları görmezden gelmediğini, insani açıdan gerekli yardımların yapıldığını ve Suriyeli sığınmacıların ülkede barındırıldığını" dile getirdi.

Esed'in Cumhurbaşkanlığı adaylığına dair Arınç, şunları kaydetti:

"Suriye içinde 6 milyondan fazla evsiz insan var. 2 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı ülke dışında. Kalanlar yani kendisine bağlı olduğunu bildiği insanlarla bir seçim yapacak. Bu çok gülünç bir şey. Böyle bir durumda cumhurbaşkanlığı seçimi yapılabilir mi! Yapılsa bile bunun kesinlikle bir meşruiyeti olamaz. ‘Çok benzemese de ben de cumhurbaşkanlığı seçimi yaptım halk beni istiyor' demeye çalışıyor. Esed rejiminin, bu kadar insanın ölümünün ardından halkın güvenini kazanması, demokrasiyi inşa etmesi mümkün değil"

Esed rejimini başarısız gördüğünü belirten Arınç, "Hiçbir rejimin yönetimde kalmak uğruna halkına silah doğrultması kabul edilemez. Bu aşamada sadece Türkiye değil uluslararası kamuoyu ve Arap dünyasının da üzerine düşen görevi yapması gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu