İsmail Kılıçarslan, Yeni Şafak’taki yazısının bir bölümünde vefatının ardından Yavuz Bahadıroğlu’na yönelik karalayıcı haber-yorumları değerlendirdi.
Yavuz Bahadıroğlu’nu ‘Atatürk düşmanı’ etiketine sıkıştırarak etkisizleştirmeye çalışanlara dikkatleri çeken Kılıçarslan, “Bakmayın siz bir takım insan taklidi yapan pisliklerin ‘Atatürk düşmanlığı ile bilinen tarihçi öldü’ haberi yapmasına. Yavuz Bahadıroğlu’nu ‘Atatürk düşmanı’ etiketine sıkıştırarak etkisizleştirmeye çalışanlara inat, demeliyiz ki Bahadıroğlu gibi adamlar etiketlere sığmaz. Onlar, sizin bütünüyle ihata etmeye çabaladığınız ve oryantasyonunu yerinden etmeye uğraştığınız aziz Türk milletine gidilmesi gereken istikameti gösteren işaret levhalarıdır.” ifadelerini kullandı.
İsmail Kılıçarslan’ın “Ömrüne Bereket, Canına Rahmet” başlıklı yazısının (23 Ocak 2021) konuyla alakalı kısmı şöyle:
Bir de “Canına rahmet gitsin” diyeceğimiz bir vefat haberinden bahsetmek isterim. Yavuz Bahadıroğlu mahlasıyla benim kuşağıma “tarihi sevdiren adam” Niyazi Birinci, emaneti Rabbine teslim edip, dünya yolculuğunu tamamladı. Allah rahmet eylesin.
Tarihçiliğinin yanı sıra bence Yavuz Bahadıroğlu’nun asıl önemi, çocuklar ve ergenlik dönemini yaşayan gençler için kaleme aldığı romanlardı. Sunguroğlu serisi, Buhara Yanıyor, Şirpençe ve benzeri romanlardı. Hepimize “temel bir tarih şuuru” ve bir “kimlik” kazandıran romanlardı onlar. Tabiri caizse “bize hayal kurmayı öğreten” Necip Fazıl’ın “surda açtığı gediğin” yansımaları idi Yavuz Bahadıroğlu’nun ve o kuşağın ortaya koyduğu emekler.
Bakmayın siz bir takım insan taklidi yapan pisliklerin “Atatürk düşmanlığı ile bilinen tarihçi öldü” haberi yapmasına. Yavuz Bahadıroğlu’nu “Atatürk düşmanı” etiketine sıkıştırarak etkisizleştirmeye çalışanlara inat, demeliyiz ki Bahadıroğlu gibi adamlar etiketlere sığmaz. Onlar, sizin bütünüyle ihata etmeye çabaladığınız ve oryantasyonunu yerinden etmeye uğraştığınız aziz Türk milletine gidilmesi gereken istikameti gösteren işaret levhalarıdır.
Sizse, kendi pisliğinde boğulmaya mahkûm zavallılarsınız. Tarih, o büyük yargıç, hükmünü tam da böyle verecektir. Bahadıroğlu’nu rahmetle, sizi ise aşağılayarak anacaktır. Zira kaderin hükmü bu yöndedir ve bu hükmün önüne geçmeye gücünüz asla yetmeyecektir.