Yassıada'daki Fenerbahçe

Yıldıray Oğur
İmralı adasında tek kişilik bir hücre. Taş yatak. Taşın üstündeki delik tuvalet. Adamın adı Agah Erozan. TBMM Başkan yardımcısı. Demokrat Parti Milletvekili. Ama “Türkiye Cumhuriyeti milletvekili oldum, Meclis Başkan yardımcısı oldum kimse tanımadı, ne zaman Fenerbahçe Başkanı oldum her gün fotoğraflarım gazetelerde” derken haklı.
Çünkü herkes onu 1959’da Fenerbahçe’yi şampiyon yapan başkan olarak tanıyor.
1959’da şampiyonluk kupasını kaldırdıktan bir yıl sonra darbeciler onu Yassıada’da yargıladı. Partiden arkadaşları, Fenerbahçe’deki halefi başkan Medeni Berk ve eski başkan Osman Kavrakoğlu ile birlikte. Meclis ikinci başkanı olduğu için cezası idamdı. Fotoğraf idam gününü beklerken İmralı’daki tek kişilik hücresinde çekilmiş. Sonra cezası müebbete çevrildi, iki yıl sonra da affedildi. Fenerbahçe’nin başka başkanları ise onun kadar şanslı olamayacaktı.
İktidar mücadelelerinin ortasında doğmuş bir kulüptür Fenerbahçe. Kurucu başkan Ziya Songülen, Osmanlı’da sadrazamlık, kaptan-ı deryalık, sefirlik yapmış mavi kanlı bir ailenin mensubuydu. 1911-1914 yılları arasında ligde fırtına gibi esen takımın fahri başkanlığını ise V. Murad’ın torunu Şehzade Osman Fuat Efendi üstlenmişti.
Bu renklerin cazibesine 1912 yılında Babıâli Baskını’ndan sonra İttihatçılar da kapıldı. Kulübü ele geçiren partinin İstanbul kolu, 1914’te başkanlığa Nafia Nazırı Hulusi Bey’i oturtmayı başardı. Ama bu bile iktidar şimşeği karşısında sarı lacivert renklere paratoner olamadı. Nazırdan büyük Sadrazam vardır çünkü. Fenerbahçe’nin başarılarının Sadrazam Talat Paşa’nın başkanlığını yaptığı, İttihatçıların takımı Altınordu’yu gölgede bırakması kabul edilemez bir durumdur. 1913-14 sezonunda ligin tozunu attıran Fenerbahçe şampiyon olur, iktidarın partisi Altınordu ise ikinci. 1914 yılında kendi elleriyle İttihat Terakki Kupası’nı Fenerbahçe’ye veren Talat Paşa intikam için bilenmiştir. Ve 1916 yılında Fenerbahçe’nin, aralarında takımın bel kemiği olan Otomobil Nuri, Baron Feyzi, Refik Osman ve Bekir’in de bulunduğu yedi futbolcusu askerlikten muaf tutulma garantisiyle bir anda Altınordu’ya transfer ediliverir. Savaş yıllarında paha biçilemeyecek ve reddedilemeyecek bir tekliftir bu.
İttihatçıların iktidarda kaldığı 1918’e kadar bütün kupalar Altınordu’nun olur. Zaten İttihatçılar Fenerbahçe’yi de başkasına bırakmamışlardır. Bu süre zarfında Fenerbahçe’nin başkanlarının hepsi İttihatçıdır. 1916-1918 yılları arasında kulübün başkanlık koltuğuna İttihatçıların ideologlarından Dr. Nazım Bey oturmuştur.
Ve İşgal yılları… İşgal kuvvetleri, 1920’nin Haziranı’nda Fenerbahçe Kulübü’nü basıp İttihatçıların şubesi olması ve Anadolu’daki direnişe silah ve adam gönderilmesindeki rolü nedeniyle yetmiş gün kapatırlar. Kapatma kararı öyle büyük bir infial oluşturur ki işgal kuvvetlerinin komutanı General Harrington kulübü yeniden açmak zorunda kalırken “Bu ne tuhaf bir millet. Ülkelerini işgal ettik, bu kadar tepki göstermediler. Fener’i kapattık hepsi ayaklandı. Neredeyse silaha sarılacaklar” diyecektir.
Artık yeni bir cumhuriyet kurulmaktadır. Memleketteki her büyük siyasi kırılmanın Fenerbahçe’de bir akis bulması geleneği değişmez. Cumhuriyet tek parti diktatörlüğüne doğru hızla yol almaktadır. 1920-1923 arasında kulübün manevi başkanlığını yürüten Sultan Abdulaziz’in torunu, son halife Abdülmecit Efendi’nin oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi, yeni rejimin önce saltanatı ve ardından halifeliği kaldırmasından sonra ailesiyle birlikte Türkiye’den sürgün edilir.
Yeni rejimin gadrine uğrayan tek Fenerbahçe başkanı o olmayacaktır. İki yıl sonra da Atatürk’e suikast davasında İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanan eski İttihatçı başkan Dr. Nazım Bey idam edilecektir.
İttihatçılar gitmiş yerine Kemalistler gelmiştir. Fenerbahçe’nin başkanlığına da eski İttihat ve Terakki yöneticisi, 1915-16 arası Fenerbahçe’ye başkanlık yapan Atatürk’ün yakın arkadaşı, Çankaya sofrası müdavimlerinden Tarım Bakanı Sabri Bey (Toprak) getirilir. Ancak Sabri Bey’in İttihat ve Terakki kapatılınca kütüphanesini bile getirip teslim ettiği Fenerbahçe yine de henüz tam olarak yeni rejime bağlı telakki edilmez.
Fenerbahçe için dönüm noktası ise 5 Haziran 1932 günüdür. Yirmi beşinci yılını kutlayan kulübün Kadıköy Kurbağalıdere kenarındaki kulüp binası, gece yarısı bilinmeyen bir sebeple yanar ve kül olur. Yirmi beş yıllık Fenerbahçe hafızası yok olmuştur. Aralarında Harrington Kupası’nın da bulunduğu bütün kupalar, resmî evraklar ve İttihatçıların kütüphanesinden geriye hiçbir şey kalmaz.
Aslında “hiçbir şey” değil. Tuhaf bir şey olur: Yangının üzerinden yirmi yıl geçmiştir ki bir gün o yangında yok olduğu sanılan maroken kaplı ziyaretçi defteri imzasız ve isimsiz bir postayla kulübe gönderilir. Defterde 1918’de kulübü ziyaret eden Atatürk’ün imzaladığı sayfa da vardır. Yirmi beş yıllık Fenerbahçe’den geriye sadece Atatürk’ün imzaladığı o defter kalmıştır.
Yangınla bütün mazisi yok olan Fenerbahçe için yeni iktidara tümüyle teslim olma süreci de başlar. Beş parasız kalan kulüp için yardım kampanyaları başlatılır. İlk bağışı da bin lira gibi o döneme göre oldukça büyük bir meblağla Atatürk yapar.
CHP’nin tüm dernekleri, kurumları çatısı altına alıp yuttuğu, tek parti rejiminin sertleştiği yıllardır. Önce Serbest Fırka, sonra Kadınlar Birliği, Türk Ocakları, hatta Mason Locaları bile kapatılır ya da kendini feshedip CHP’ye ilhak olur. Sıra Fenerbahçe’ye gelmiştir.
Şubat 1934’de Taksim Stadı’nda oynanan bir Fenerbahçe - Galatasaray maçında çıkan olaylar sonrasına yaşananlar, kulübün anahtarlarının teslim alınması için vesile olur.
Fenerbahçe, maçtan sonraki olaylar yüzünden yağan ağır cezalara “mahkemeye gideceğiz” diye itiraz edince, dönemin federasyonu Türk Spor Kurumu Başkanı, CHP milletvekili Halit Bayraktar çok sinirlenir: “Fenerbahçe Stadı’nı ellerinden alır, kulübü de bir süre kapatıp onlara hadlerini bildiririz.”
Bu açık tehdit karşısında tek çare vardır: Kulübün anahtarını teslim etmek. Hemen Ankara’ya, Fenerbahçeliliğiyle meşhur Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu’na giden heyet, Saraçoğlu’na önce kulüp üyeliği teklif eder. Saraçoğlu daha fazlasını istediğini belli etmiştir. Kulüp yöneticileri acilen toplanır. Üç kişiden oluşan yönetim kurulu yedi kişiye çıkarılır. Bir de reislik makamı kurulur. Tüzük değişikliğiyle Mart 1934’te Fenerbahçe’nin başına on altı yıl boyunca kalkmamak üzere Şükrü Saraçoğlu oturtulur. Kulüp hakkındaki tüm cezalar kaldırılır. Tek Parti döneminin son yıllarında Başbakanlık da yapacak rejimin en kudretli ve en şahin isimlerinden birinin güvenli kanatları altına girilmiştir artık. 1 Haziran 1934 günü Fenerbahçe Stadı’nda özel bir tören vardır. Atatürk’ten izin alınarak ilk kez bir stada dikilen Atatürk büstünün açılışı yapılmaktadır. Bu Fenerbahçe’ye rejimin attığı son imza olacaktır.
1936’da artık sporun tamamen CHP’lileştirilmesi tamamlanmıştır. 1936 Berlin Olimpiyatları’nın başında bulunan Nazilerin spor politikalarından sorumlu ismi Carl Diem’in desteğiyle yeniden kurulan Türk Spor Kurumu ile bütün sporcuların CHP’li olmasına karar verilir. Karara tepki gösterip kurumun başkanlığından istifa eden eski kaleci, CHP Milletvekili tanıdık bir isimdir: Adnan Menderes.
Ve 1946 seçimlerinde Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük futbol yıldızı olan Zeki Rıza Sporel, “açık oy gizli sayım” ilkesine göre yapılan hileli seçimlere rağmen, Demokrat Parti’den İstanbul Milletvekili olarak Meclis’e girer. Milli yıldızın bu muhalif tercihi cezasız bırakılmayacaktır... İhbarlar gelir. Zeki Rıza Sporel’in Kurtuluş Savaşı’na asker olarak çağrılmasına rağmen gitmeyip, ihanet ettiği iddia edilmektedir. CHP’li vekillerin oyuyla Zeki Rıza’nın vekilliği düşürülür. Zeki Rıza, 1950’de bu kez Rize’den DP milletvekili olarak Meclis’e dönecektir.
İktidarda DP vardır artık. Kaide değişmez. Fenerbahçe’nin iktidarında da DP’liler vardır. Başkanlar Osman Kavrakoğlu, Agah Erozan DP’li siyasetçilerdir.
1960’ın Ocak ayında Başbakan Menderes’e çıkan Fenerbahçe heyetinin talebi nettir: Galatasaray’a boğazın ortasında ada verilmiş ama on yıl boyunca Fenerbahçe’nin stadı bitirilememiştir. Menderes’ten münasip bir başkan daha istenir. Başbakan o sırada yanında olan partideki ikinci adam Medeni Berk’le göz göze gelir. Futboldan hiç anlamayan, Fenerbahçe üyesi bile olmayan Berk, Ataköy’ün mimarı, imar işlerinde yetenekli bir isimdir.
Kulüp başkanlığına atanan Berk dört ay sonra kendini Yassıada’da bulur. Fenerbahçe Yassıada’ya düşen başkanına sahip çıkar. Şampiyon olmuş futbolcular sezon sonu topluca bir fotoğraf çektirmiş, bu poster fotoğrafı da imzalayıp Yassıada’daki başkanlarına gönderir. Fotoğraf Yassıada Komutanı Tarık Güryay’ı çok kızdırır. Bu Fenerbahçe’yle 27 Mayıs arasındaki ilk fotoğraf krizi de değildir. Darbenin üzerinden bir ay geçmesine rağmen Fenerbahçe Kulübü’nden Adnan Menderes’in fotoğrafı indirilmemiştir. Bir gün kulübü ziyaret eden Sıkıyönetim Komutanı Cemal Tural, müze bölümünde fotoğrafı görünce çok sinirlenir. Hemen indirilen fotoğraf iki gün sonra yeniden asılır.
Fenerbahçe darbeye karşı bu açık tavrının bedelini de ağır biçimde öder. Kulübün ikisi eski üç başkanı Yassıada’da idamla yargılanırken, Mart 1961’de İstanbul’da oynanan bir Fenerbahçe - Gençlerbirliği maçında çıkan olaylar 27 Mayısçılara bekledikleri fırsatı vermiştir. 3-2 Gençlerbirliği’nin önde götürdüğü maçın son dakikalarında Yüksel’in golünü önce verip santrayı gösteren hakem Muzaffer Sarvan hemen ardından golü iptal edince ortalık karışır. Hakeme itiraz eden Fener’in kaptanı Şeref’in boğazını sahaya giren biri sıkıp şöyle bağıracaktır “Ben deniz yarbayım, şimdi sizi nezarete götürürüm.”
Maçın sonunda kulübün üç yöneticisi derdest edilip Harbiye’ye götürülür. Sorgudaki Kurmay Albay komutanlarından aldığı mesajı iletir:
“Siz ve kulübünüz yanlış yoldasınız. Gelecek hafta spor faaliyetlerini yasaklayacağız. Fenerbahçe’yi de kapatacağız. Çünkü Fenerbahçe 27 Mayıs’a karşı…”
Mesaj alınmıştır. Yassıada’da yargılanan Medeni Berk’in yerine Zeki Rıza’nın futbolcu ağabeyi Hasan Kamil Sporel başkanlığa seçilir. Ama onun yardımcılığına da ünlü Bebek Davası’ndan Yassıada’da tutuklu olan Doktor Fahri Atabey getirilerek teslim olmadık mesajı verilir.
Ama sonra teslim olur Fenerbahçe. Mafyöz işadamları, kudretli paşalar, Kadıköylü Beyaz Türkler, 10. Yıl marşları, rejim bekçiliği…
İktidarların Fenerbahçe’de iktidar olma hevesi ise hiç değişmez. 2014 yılında şampiyon olmuş, başkanı tutuklanmayı bekleyen bir Fenerbahçe var yine. Tarih sarı lacivert tekerrür etmektedir…
 
Kaynakça:
> Nedret Ebcim, Fenerbahçe’nin Yüzyılı: Kara Deryalarda Bir Fenersin, İleri Yayınları, 2007, İstanbul
> Rüştü Dağlaroğlu,: Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi (1907-1957), Fenerbahçe Kulübü, 1957. Piyasada bulunmayan eserin internetteki kopyası için bknz: http://fenerleaks.wordpress.com/tag/rustu-daglaroglu/
> Yalçın Doğan, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Tekin Yayınevi, 1989, İstanbul
> Olimpiyat, Fenerbahçe’nin 25. Yılı Özel Sayısı, 1932
> 50. Yıl Kitabı: Fenerbahçe Spor Kulübü 1907-1957
> TBMM Meclis Zabıtları, 8. Dönem, 2. Yasama Yılı, 3. Cilt, 13. Birleşim, 1. Oturum, 06-12-1946.
 
Türkiye