Yasin Börü Hadisesindeki Rolünü Gizlemeye Çalışan Demirtaş Yalan Söylüyor!

HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş Cumhuriyet gazetesinin sorularını cevaplarken, 6-8 Ekim Kobani vahşetinde oynadıkları rolü inkar etmeye kalkışmakla yetinmemiş, bir de sorumluluğu Erdoğan’a yıkmaya çalışmış!

Cumhuriyet gazetesi Selahattin Demirtaş’la yazılı bir röportaj yapmış. CHP ile örtük ittifak mesajlarının öne çıktığı mesajların yanında Cumhuriyet, 6-8 Ekim Kobani olayları diye adlandırılan hadiseye ilişkin olarak da Demirtaş’ı aklamaya dönük bir soruyu da röportaja eklemiş. Önce soruyu ve cevabı okuyalım:

Cumhurbaşkanı 6-8 Ekim olaylarındaki rolünüz konusunu sık sık gündeme getiriyor, siz de bu konuda açık bir çağrı yaptınız. 2014’te tam olarak ne oldu?

Bunu hem dışarıdayken defalarca kamuoyuna açıkladım hem de mahkemede delilleriyle birlikte detaylıca ortaya koydum. Benim de HDP’nin de şiddet içeren tek bir çağrısı yoktur. Bu yalan ve iftirayı üreten de dolaşıma sokan da Erdoğan’dır. Yandaş medya da, bu konuda binlerce haber, yazı, yorum üreterek bu algının oluşmasına katkı yapmaya çalıştı. Kaldı ki ben dahil hiçbirimiz hakkında açılmış böyle bir dava veya soruşturma bile yoktur. Olayların siyasi sorumlusu, 7 Ekim’de “Kobani düştü düşecek” diye sevinçle açıklama yapan ve halkı tahrik eden Erdoğan’dır. Olayların başlama saati de o açıklamadan sonradır. Çok daha fazla detay öğrenmek isteyenler, HDP’nin sitesinde yayımlanan savunmamı okuyabilirler.

Demirtaş açıkça yalan söylüyor. Kobani olayları diye bilinen hadise 6 Ekim günü başlamış ve 3 gün boyunca sürmüştür. Erdoğan’ın konuşması ise 7 Ekim’dedir. Yani Erdoğan’ın sözleri medyaya yansıdığında sokaklar çoktan yangın yerine dönmüştü.

Peki, nasıl dönmüştü? HDP/PKK cenahından gelen çağrılarla!

Önce KCK açıklaması gelmiş ve KCK Yürütme Konseyi açıklamasında halk sokakları Kobani’ye çevirmeye çağrılmıştı. Açıklamada “Kuzey halkımız İŞİD çetelerine, uzantılarına ve destekçilerine hiçbir yerde yaşam şansı tanımamalıdır” deniliyordu.

Ardından Abdullah Öcalan ile görüşen kardeşi Mehmet Öcalan abisinin mesajını duyurarak “Kürtlerin yaşadığı bölgede nerede bir IŞİD varsa sonuna kadar direnilecek” diyordu.

Ardından Demirtaş’ın başkanlığında toplanan HDP Parti Meclisi açıklamasında “Kobani’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobani’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.” Deniliyordu.

Bu çağrılar üzerine sokaklar yangın yerine döndü ve pek çok yerde korkunç görüntüler yaşandı. IŞİD’çi diye hunharca katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarına yönelik saldırganlık ise bu vahşetin zirvesini temsil ediyordu.

Tüm bu gerçeklere rağmen Demirtaş “benim bu işte hiçbir sorumluluğum yoktur” diyebiliyor. Erdoğan’ın Gaziantep’te Suriyeli sığınmacılara yönelik ziyareti esnasında uluslararası koalisyon güçlerinin Suriye’de hava saldırılarıyla  sonuç almalarının yetersizliğini vurgulama sadedinde sarfettiği “Kobani düştü, düşecek” sözlerini çarpıtarak güya halkın bu sözlere tepki için sokaklara çıktığını iddia ediyor.

Ve devamında bu olaylarla ilgili olarak masumiyetini izhar babında kendisi ve partili arkadaşları hakkında açılmış herhangi bir dava ya da soruşturma olmadığını söylüyor.

Bu da bariz bir yalan. Çünkü Yasin Börü ve 3 Müslümanın hunharca katledilmesi olayındaki sorumluluğunun tespiti yönünde Selahattin Demirtaş hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma neticesinde Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde Yasin Börü ve diğer masumların katledilmesini de içeren olaylar diziyle ilgili olarak, halkı isyana teşvik suçlamasıyla açılmış bir dava vardır ve Selahattin Demirtaş halen bu davada yargılanmaktadır. Doğrudan Yasin Börü’nün katledilmesinden sorumlu tutulmamış olması, bu vahşete ortak olduğu, katkı sağladığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bütün bu hunharca saldırıların gerçekleşmesi sürecinde oynadığı rol asla unutulamaz! 

*

Konuyla ilgili Rıdvan Kaya'nın daha önce kaleme aldığı bir yazı:

Bu İddianameyi Demirtaş da Okusun! >>>

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!