HAKSÖZ-HABER
Anayasa tartışmasına “değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilk dört madde üzerinden dahil olan Yasin Aktay, bugünkü yazısında da bunu yadsıyanları eleştirdi.
Bir kez daha gündeme gelen anayasa meselesi Kemalistlerin hiçbir gerçekliği bulunmayan korkularını yine depreştirdi, hezeyanlarını açığa çıkardı. Kemalistlerin “değişmezlik” atfedilen ilk dört maddenin kaldırılacağına dair dillendirdiği kaygı ve hezeyanların hiçbir gerçekliği yok çünkü yeni anayasayı gündeme getiren iktidar partisinin de böyle bir derdi yok.
AK Parti’nin yeniden gündemleştirdiği yeni anayasa tartışmasının özellikle de kendi tabanında ve kendisine ilkesel planda destek veren İslami camianın kahir ekseriyetinde bir heyecan oluşturmadığı çok açık. Şüphesiz bunda Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla R. Tayyip Erdoğan’ın izlediği tutumun doğrudan payı bulunmakta. Partiye yakın birkaç ismin ilk dört maddeye ilişkin eleştirel söylem geliştirmesi üzerine bizatihi Erdoğan kendisi ve partisinin bu yönde bir gündeminin olmadığını belirterek bu yönde beklenti ve taleplere peşinen set çekmişti. Erdoğan ve partisinin yeni anayasa yapımı öncesinde kamuoyu iradesi oluşturmaktan ziyade doğrudan Kemalist cenahın, CHP’nin yersiz kaygılarını izole etmeye, ilk dört maddeye dair herhangi bir değişikliğin olmayacağına onları ikna etmeye odaklandığı anlaşılıyor. Ve haliyle bu tutum, kamuoyu nezdinde konuyu anlamsızlaştırıyor, anayasanın resmi ideolojiden, Kemalist dayatmacılıktan tamamen arındırılmasını isteyenlerde de tepki çekiyor. Her ne kadar geniş parti tabanından ve güçlü bir destek unsuru olan örgütlü İslami kesimlerden yüksek sesli itirazlar kamuoyuna yansımasa da bu durumun onlar tarafından bir hayli moral bozucu olarak görüldüğünü tahmin etmek zor olmayacak. Nitekim parti içerisinde de bu durumun hazmedilmediği, yer yer kamuoyuna yansıyan itiraz seslerinden anlaşılabiliyor.
Şu sıralar parti içerisinde aykırı sesler deyince akla gelen ilk isimler arasında Yasin Aktay ve Mehmet Metiner başta geliyor.
Mehmet Metiner daha evvel Haksözhaber’de de yer verilen iki yazısında ilk dört maddenin darbe anayasasının özünü teşkil ettiğini ve bunlara dokunmayacak bir yeni anayasanın anlamsız bir hamle olacağını vurgulamıştı.
Yasin Aktay da konuyla alakalı olarak kaleme aldığı ikinci yazısında aynı vurgunun altını bir kez daha çizdi.
“Zaten her tarafı değişmiş bulunan bir anayasada bu saatten sonra ilk 4 maddeye de dokunulmayacaksa o zahmete girmeye hiç gerek yok” diyen Yasin Aktay, ilkeli duruşunun sürdüğünü ilan etti.
Yasin Aktay’ın Yenişafak’ta yayımlanan “Bu anayasa herkesin içine bir Kenan Evren ekmiş” başlıklı yazısının (21 Eylül 2024) konuyla alakalı kısmı şöyle:
Bugün Kemalizmin “düşünülemez” ilan edilmiş alanlarını ölçmeye kalksak 780 bin kilometrekare alan kaplar. Son yazımızda bir dokunduk, kaç tane mayın patlaması sesi duyduk. Daha Osmanlı’nın Filistin cephesinden başlayan çöküşü ve ardından İngiliz işgali altındaki Türkiye’de Cumhuriyete geçişin gerçek şartnamelerini düşünemiyoruz. Tamamen halka rağmen on binlerce insanının hayatına mal olacak şekilde gerçekleşmiş değişimlerin nasıl “halk için” olabildiğini de… Ne kadar başarılı ve kurucu da olsa birileriyle ihtilaflı, kavgalı, tartışmalı bir beşerin bütün yaptıklarının, sözlerinin nasıl tartışılmaz, mutlak ve referans haline gelebildiğini de…
Zaten her tarafı değişmiş bulunan bir anayasada bu saatten sonra ilk 4 maddeye de dokunulmayacaksa o zahmete girmeye hiç gerek yok dedik. Çünkü bu anayasaya 12 Eylül darbe anayasası vasfı veren şey diğer anayasalarda olmayan bu buyurgan ve ideolojik içerikten başkası değil. Eğer hedef 12 Eylül darbe zihniyeti ise o zihniyet sadece orada var. İnsanlarda yeni anayasayla ilgili muhtemel bir heyecan uyandırabilecek tek konu bu olabilir. Şimdi yeni anayasa deyip o maddelerle ilgili bir sorun yok denilirse, bırakın dağınık kalsın demek çok daha hayırlı olur. Neticesinde o zihniyete bir kat daha dokunulmazlık zırhı kazandıracak bir mevzu neden açılsın ki?
“Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” cümlesinin içerdiği buyurgan dil en çok bizim toplumsal karakterimizi, kişiliğimizi kötü etkiliyor, hatta belirliyor demiştik ya. Baksanıza bu kadarlık bir tartışma teklifine karşılık ne kadar çok insan bu içeriğin ne CHP’liliğine ne 12 Eylül darbeci kökenine bakmadan birer diktatör kesilmiş. Meğer bu anayasa dili herkesin içine birer diktatör ekmiş. Tohum vermiş her diktatör de en kaba, en buyurgan ve tehditkâr diliyle düşünülemeyecek, geçilemeyecek yasak alanları bağırarak, höykürerek, buyurarak söylüyor. Hayırdır 12 Eylül diktatörünün kapattığı alanda size ne miras kalmış?