AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen MYK toplantısında alınan bazı kararları paylaştı.
AK Parti'nin tüzüğü ve ilkeleri çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığını ve gelen şikayetleri baz alarak kararlar aldıklarını belirten Çelik, "Adana Ceyhan Belediye Başkanı Alemdar Öztürk, Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor neticesinde, eşini belediye başkan yardımcısı yaparak özel nüfuz kullanmak, imar uygulamalarında menfaate dayalı iş ve işlemler yapmak, AK Parti ilkeleri ile bağdaşmayan tutum ve davranışlar sergilemek gibi tespitler çerçevesinde tüzüğümüzün 117/1 maddesi ve devam maddeleri uyarınca kesin ihracı için Merkez Disiplin Kuruluna sevk edilmiştir" diye konuştu.
Çelik, Kahramanmaraş Elbistan Belediye Başkanı Durmuş Küçük'ün de AK Parti Genel Merkez Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde il ve ilçe seçim koordinasyon programlarına katılmadığı ve parti hakkında aleyhte sözlü ve fiili davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle tüzüğün 117/1 maddesi ve devam maddeleri çerçevesinde tedbirli olarak partiden kesin ihracı için Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildiğini söyledi.
Ömer Çelik, Ankara Ayaş Belediye Başkanı Bülent Taşan'ın ise AK Parti ilkeleriyle bağdaşmayan iş ve işlemler yapması, AK Parti tüzüğü ve ilkelerine aykırı olan davranışlarda bulunduğu şeklindeki tespitler nedeniyle aynı tüzük maddesi uyarınca tedbirli olarak partiden kesin ihracı için Merkez Disiplin Kurulu'na sevk edildiğini belirtti
Çelik, eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'la ilgili kararı ise şöyle açıkladı: "AK Parti kurucu üyesi Yaşar Yakış’ın da devlet içine nüfuz etmiş, ulusal güvenliği tehdit eden legal görünümlü illegal yapının yayın organlarından yaptığı açıklamalarla, AK Parti tüzüğünün 117/7 maddesinde düzenlenen parti yöneticileri, üyeleri veya parti tüzel kişiliği hakkında basın yayın araçlarıyla kamuoyuna gerçek dışı haber yaydığı, iftira, hakaret, karalama ve küçük düşürücü beyanlarda bulunduğu için AK Parti ilkeleriyle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunduğu tespit edilmiş olup, tüzüğün 117/1 ve devam maddeleri uyarınca tedbirli olarak partiden kesin ihracı içi Merkez Disiplin Kurulu'na sevki sağlanmıştır." Çelik, bütün şikayetlerin partinin ilgili birimlerinde değerlendirildiğini dile getirdi.
AK Parti'nin kurucu değerleri, ilkeleri bulunduğunu, bunların AK Parti'yi yaşatan ilkeler olduğunu vurgulayan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"AK Parti’de siyaset yapmakla AK Partili bir biçimde siyaset yapmak arasında fark var. Hepimizin AK Parti’nin kurucu değerlerine ve AK Parti’nin gösterdiği siyasi hassasiyetlere riayet etme mecburiyetimiz var. Bu, vatandaşlarımıza karşı ifa etmemiz gereken bir borçtur. AK Parti’nin ilkelerini korumak, AK Parti’nin siyasi hayatının devamlılığı ve hizmet yapma kapasitesinin korunması anlamına gelir. AK Parti’de bu ilkeleri korumazsak o zaman AK Parti'nin siyasi misyonunun anlamı kalmaz."
"Türkiye üzerine düşen sınavı vermektedir"
Türkiye'nin milyonlarca Suriyeliyi barındırdığı ortamda, Avrupalı ülkelerin 10 bin, 20 bin gibi rakamları uzun süre müzakere ettiğine dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Yaşanan bir insanlık sorunudur. Suriye meselesini çözümsüz bırakanlar, bu insanların ölümünde de sorumludurlar. İnsanlığın önüne şöyle bir soru gelmektedir; uluslararası kurumlar bu insanlara sahip çıkmayacaksa ne için varlar? Uluslararası kurumlar bu insanların hayatını da korumayacaksa kimin güvenliğini koruyacaklar? Uluslararası kurumlar, bu çaresiz, elinde hiçbir imkanı olamayan çoluk çocuğun, kadınların yaşama hürriyetini korumayacaksa, bunlara güvenli bir çatı sunmayacaksa bu kadar toplantıya, retoriğe, yüksek perdeden dillendirilen ilkelere ne gerek var. Türkiye burada üzerine düşen sınavı vermektedir."
Çelik, "Kavimler göçü gibi bu kadar insan, bu kadar çocuk göz göre göre ölürken, uluslararası kurumların, büyük mekanizmaların bu kadar duyarsız kalması, meşruiyet meselesinin gündeme getirilmesini ve sorgulanmasını gerektirir" dedi.
"Ortada açık bir barbarlık vardır"
Bölgede "iki meşru gücün çatışması" olmadığını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Burada güvenlik operasyonlarının ortaya çıkmasının sebebi, gayrimeşru bir terör örgütünün demokrasimizi tehdit etmesi, hukuk devletimizi tehdit etmesi, vatandaşlarımızın bir arada yaşama hürriyetini tehdit etmesi, ilçelerimizde kendilerince bazı bölgelerde illegal mahkemeler kurarak, illegal vergi toplama mekanizmaları kurarak, Türkiye'deki anayasal vatandaşlık temelindeki hakları askıya alma çalışmasıdır. Buralarda kurulan hendekler ve barikatların 'öz yönetim' diye modellenmesi ise 'barbarlığa' birtakım kavramlar giydirilmesinden ibarettir. Ortada açık bir barbarlık vardır. Bu barbarlığın neticesi olarak, bu güvenlik operasyonlarının yapılması son derece meşrudur. Dolayısıyla çağrı yaparken sanki 'iki eşit taraf varmış, iki devlet çarpışıyormuş, iki meşru güç çarpışıyormuş' gibisinden 'barış' kavramı kullanılması konusunda hassas olunması gerekir."
AA