Ekonomist Süleyman Yaşar, Gezi olaylarında gündeme gelen faiz lobisinin tehdide başvurmaktan çekinmediğini söyledi. Yaşar, 'Hazine 1991-2002 arasında bazı gazeteciler tarafından yönetildi, atamalar oradan yaptırıldı. Bakanları tehdit ediyorlardı. Lobiler son derece güçlüydü' diye konuştu.
Röportaj: BURCU BULUT / YENİ ŞAFAK
Gezi Parkı eylemleri sonrasında borsada gerçekleşen yüzde 10,5'lik düşüş endişeli anlar yarattı. Borsa en son 2003 yılında aynı şiddette düşüş yaşamıştı. Borsada yaşanan çöküşün ardından Başbakan Erdoğan'ın faiz lobisine dikkat çektiği konuşmasıyla gözler; bu durumdan kâr elde etmek hevesinde olanlara çevrildi. Biz de konuyu 'Faiz lobisi var mı yok mu?' tartışmalarına son veren kitabı 'Faiz Lobisi'yle yakından tanıdığımız Ekonomist-Yazar Süleyman Yaşar ile konuştuk. Yaşar'ın Faiz Lobisi üzerine yaptığı çarpıcı analizi şöyle:
'Dünyada nominal faizler sıfıra yakın düzeydeyken yüsek fiyattan satıp haksız kazanç elde etmeye çalışanlara faiz lobisi deniliyor' diyorsunuz. Nasıl işliyor bu mekanizma tam olarak?
Bir malın fiyatı rekabet koşulları içinde belirlenmiyorsa orada rant oluşur. Bu rantları da kollayanlar vardır. Bunlar lobiler aracılığıyla bu işi yaparlar. Kârlarını daha da artırmak için bu lobileri kullanırlar. Bu gruplar örneğin faizler rekabet koşulları içinde belirlenmediği halde 'hayır, rekabet koşulları içinde belirlendi faiz lobisi yoktur' derler ve bürokraside köşe başı tutmaya çalışırlar. Bunun için de bürokrat atarlar, faizlerin yüksek tutulması için siyasiler üzerinde sürekli baskı uygularlar. Ve bu lobicilik faaliyetleri kendilerine haksız kazanç sağlamak için araç olur.
TÜSİAD BİR LOBİCİLİK FAALİYETİDİR
Lobicilik faaliyetlerini yönetenlerin uyguladığı baskıya bir örnek istesem?
Hatırlayın 2006'da hükümet Merkez Bankası başkanı değişirken kendi adaylarını gösterdi. Biri Mehmet Şimşek diğeri Adnan Büyükdeniz'di. Bu iki isim hakkında medayada hem köşeyazarları hem de diğer çevreler ve TÜSİAD'da büyük bir karşı koyma söz konusu oldu. 'Bunlar faize karşı, İmam Hatip mezunular' şeklinde karalama kampanyası başlattılar. Bunun üzerine bu kişiler atanamadı yerine başka bir isim geldi. İşte bu bir lobiciliktir. Faiz lobisi bu şekilde kendi elemanlarını getirterek rantlarını kollar ya da tehdit yoluna başvururlar…
TÜSİAD'ın Merkez Bankası atamasına karşı koyma girişiminden bahsettiniz. Sizce TÜSİAD faiz lobiciliği mi yapıyor?
Tabii ki TÜSİAD bir lobicilik faaliyetidir. TÜSİAD hem bürokrat hem de siyasiler üzerinde baskı kurmaktadır. Zaten 2006 yılında hükümet ile TÜSİAD'ın arasının bozulmasının temel nedeni Merkez Bankası başkanı atamaktan kaynaklanmıştır. Hükümet kendi Merkez Bankası başkanını atayamamış, onun yerine TÜSİAD ve çevresinin istediği bir kişi göreve gelmiştir ve sonra yeni gelen başkan hiç gereği yok iken faizleri 4 puan artırmıştır. Türkiye'de tartışılan cari açık sorunu da tamamen faiz lobisinin icraatlarının sonucudur. Cari açığı oluşturup kendileri lehine yüksek faizle finanse edip, Türkiye'yi bir sarmal içine sokmuşlardır.
YATIRIMCI KIŞKIRTILIYOR
Peki ya iddia edildiği gibi Gezi Parkı olayı da faiz lobiciliğinin bir organizasyonuysa?
Şayet borsadaki bu düşüş bir mesaj vermek amacıyla yaptırıldıysa bu kesinlikle çok tehlikeli bir oyundur. Ama nasıl bir mesaj verilmek isteniyor derseniz, şunu söyleyebilirim. Türkiye'deki faizler son dönemde düştüğü için pek çok küçük yatırımcı da hisse senedi ve hisse senedi içeren formlara yatırım yaptı. Buradaki amaç parasını hisse senedi formlarına yatıran küçük yatırımcıyı mağdur edip, hükümet ile karşı karşıya getirmek olabilir.
CEZALAR ARTIRILMALI
Sizce Başbakan Erdoğan'ın uyguladığı hangi politikalar faiz lobicilerinin önünü tıkıyordu?
Faiz lobisi küresel bir olaydır. Yani küresel düzeyde önlemler alınmaktadır. Libor'un manipüle edilmemesi için Avrupa Birliği (AB), bir gözlemci koymayı düşünmektedir. Bunun yanında Amerika, Libor'un yerine; yeni bir sistem, önermektedir. Yani bu küresel olayı Türkiye tek başına önleyemez. Türkiye'nin bu konuda yapabilecekleri, manipülasyonları yapanları düzenleyici kurumlar aracılığıyla tespit etmektir. Cezalar da daha ağırlaştırılabilir.
CHP de TÜSİAD da ortak çıkarları için demokrasiye karşılar
Ortak çıkarları nedir?
Demokrasiye karşı çıkmak, askeri vesayetin sürmesini istemektir. Bir memur işadamının yurtdışına çıkışını nasıl engelleyebilir ki? Bu ancak yargı kararıyla söz konusu olabilir. Bu demokrasiye de karşı bir durumdur. Demek ki CHP de TÜSİAD da ortak çıkarları için gerekirse demokrasiye karşı durabilmektedir.
Faiz lobisinin olmadığını iddia edenler için ne diyeceksiniz?
Londra'da; Londra-Ankara arasındaki faiz oranının manipüle edildiği gerekçesiyle Barclays başta olmak üzere faiz lobiciliği yapanlar yakalandılar ve suçlarını da kabul ettiler. Türkiye'de de ardından rekabet kurulu 12 bankayı kredi ve kredi kartı faizlerini manipüle ettikleri gereçeksiyle yakaladı ve ceza verdi. Faiz lobisi yok diyenlerin bu sorunun cevabını vermesi gerekmektedir.
Dünyada faiz lobisinin liderleri olarak Rothschild ve Rockefeller aileleri gösteriliyor. Sizce Türkiye'de benzer örnekler var mı?
Var tabii ki. Bu aileler Wikileaks belgelerinde ortaya çıktı. 2008 krizinde 'IMF'den gidin 35 milyar dolar alın bize verin' diyenler Türkiye'nin büyük aileleriydi. Ve bu aileler borçlarını kamunun üzerine yıkarak kurtuldular. Şirketlerini kamuya kurdurdular sonra kamu sermaye artırımı yaptırmayarak bu şirketlerin sahipleri oldular. Bunlar vadeli satışlarda faizi tüketicinin üzerine yükleyerek ayakta duruyorlar. Asıl kazançlarını da üretimden değil, faiz üzerinden sağlıyorlar.
Peki Türkiye'deki bu lobicilik faaliyetleri yurtdışı ile bağlantılı mı yürütülüyor?
Londra bankalar arası faiz oranını manipüle eden bankalara baktığımız zaman, manipülasyon sonucunda yaklaşık 175 milyar dolarlık haksız kazanç elde ettiklerini gördük. Bu Türkiye'deki insanlardan da çalınmış demektir. Neden? Çünkü Libor faiz haddi 'eşit faiz haddi' demektir. Orada biri otomobil, ev kredisi aldıysa bunları değiştirecektir ve maliyetini de yükseltecektir. Yani Türkiye'deki tüketici de soyulmuş olmaktadır.
Sizce Erdoğan Gezi Parkı olayları ile faiz lobiciliği arasında nasıl bir bağlantı olduğunu düşünüyor?
Gezi Parkı olayının ardında yaşanan yüzde 10,5'luk düşüş ki bu bir çöküştür, bu sıradan bir olay değildir. Ancak bilinçli bir şekilde yapılabilir. Bu daha önce 2003 yılında tezkere meselesinde olmuştu. Bu nedenle Başbakan Erdoğan bu konudaki uyarıyı 'para ve sermaye piyasaları ile oynamayın' şeklinde yaptı.
Hazine'yi 1991-2002 arası gazeteciler yönetti
Nasıl bir tehdit bu?
Mesela Hazine 1991 ila 2002 arasında bazı gazeteciler tarafından yönetildi, atamalar oradan yaptırıldı. Nasıl yapıyorlardı peki bunu? Dönemin Bakanını 'eğer Hazine'ye bu bürokratı atamazsan, senin hakkında şunları yazarız'diye tehdit ediyorlardı. Bu tehditlerle bürokrat atamaları oldu ve 1990'lı yıllarda Ankara'da hazinenin Merkez Bankası'nın başında bulunanlar her akşam Hürriyet ve Sabah gazetelerinin barında buluşmaya başladılar. Gazeteciler de onlara barmenlik yaptılar. Türkiye bu şekilde yönetildi. Şimdi de eskisi kadar etkin olmamakla birlikte hâlâ siyasiler üzerinde baskı kurmaya devam ettiklerini söylemeliyim.
Mesela?
Örneğin Merkez Bankası kredili mevduat hesabında yüzde 5'e yakın olan faizi niye daha yeni indirebildi? Niye uzun süre bu kadar yüksek tuttu? Düşünebiliyor musunuz, küresel nominal faiz hadleri sıfıra gelmiş, enflasyondan arındırılmış iken siz; kredili mevduat hesabında aylık yüzde 5 oranında faiz uyguluyorsunuz! Merkez Bankası niye yaptı bunu? Çünkü lobilerin baskısı vardı. Faizler geçen ay 2,2'ye indirilebildi.
KAMU BANKALARI DA LOBİCİLİK YAPABİLİR
Başbakan devlet bankacılığını işaret ettiği konuşmasında tam olarak ne demek istedi? 'Özel bankacılıktan kamu bankacılığına geçin' anlamında bir söylem miydi bu?
Kamu bankaları da faiz lobiciliği yapabilir. Çünkü lobi onu da baskı altına alır. Mesela Rekabet Kurulu'nun cezalandırdığı 12 bankanın arasında kamu bankaları da vardır. Ben Başbakan'ın yaptığı konuşmada mevduatlarınızı özel bankalardan kamu bankalarına götürün anlamında değil 'eğer borsada işlem yapmak istiyorsanız kamu bankaları üzerinden işlem yapın çünkü kamu bankaları manipülasyona izin vermez' manasında söylediğini düşünüyorum. Aksi takdirde özel bankalar kendi mevduatları için faizleri yükseltirler.
Davos'a göre en tehlikeli konu asılsız haberler
Özellikle sosyal medyadaki bilgi kirliliğini kastediyorsunuz değil mi?
Kesinlikle. Davos Zirvesi'nin 2013 Raporu'nda en tehlikeli konunun sanal âlemdeki sosyal medya olduğu ve burada ortaya atılan asılsız haberlerin toplumsal problemler yarattığı belirtilmektedir. Ama burada yasak getirmek çözüm değildir; haberi anında doğrulamanız gerekmektedir. Aksi takdirde devleti yönetenler olarak zayıf kalırsınız.
Peki yurtdışında sistem nasıl işliyor? Sosyal medya iyi yönetilebiliyor mu?
Yurtdışında anında düzeltilmesi yapılmaktadır ama Türkiye'de henüz bu sistem işlememektedir. Mesela bazı yabancı gazete ve dergilerin Türkiye aleyhine haberler yaptıklarını görüyoruz. Doğru olmayan bu yorumlara; hemen karşı cevabı vermezseniz o yalan haber doğru gibi kabul edilir. Çünkü lobiler haber manipülasyonu da yapmaktadır.
Mesela?
2009 yılında ünlü bir iktisatçı olan Paul Krugman'ın Türkiye'yi batacak ülkeler arasında gösterdiği yolunda haberler çıktı. Ve bu haber Türkiye'de hemen manşet yapıldı. Ama sonra Krugman 'ben böyle bir şey söylemedim, konuşmamda Türkiye'nin adı bile geçmedi' dedi.