Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Etiketlerine bakıp, sürdürdükleri görevlere bakıp, “canım elbet bir bildikleri vardır” diye kendinizi hiç suçlamayın. Bazılarının, “Biraz özeleştiride bulunun canım, bakın kocaman insanlar, bu iş olmaz diyorlar” şeklindeki psikolojik baskılarına da hiç aldanmayın.

Başörtü konusunda, yasak lehine görüş açıklayan herkes, kim olursa olsun, kocaman bir koftur..

İşte, yıllarca Anayasa Mahkemesi üyeliği yapmış, RP’nin kapatılma davasında, FP’nin kapatılma davasında, başörtü ile ilgili gerekçeleri karara ekletmiş, emeklilik dönemine de Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla geçmiş Tülay Tuğcu..

Erzincan Hukuk Fakültesi’ndeki “Anayasa ile Alakalı Güncel Tartışmalar” konulu konferansta, başörtü yasağı ile ilgili bakın neler demiş: “Eğitim özgürlüğünün sınırları vardır. Onu çizen statü vardır. Siz, 'Benim eğitim özgürlüğüm' var diye gidip, 35 yıl hukuk fakültesinde okuyamazsınız. Belirli bir derse katılmak ve belirli bir süre içinde o fakülteyi bitirmek zorunluluğu vardır. O nedenle eğitim özgürlüğü olarak kabul etmemiz mümkün değil. Din ve inanç özgürlüğü de değil.”

Aman yarabbi! 45 yıllık hukukçunun verdiği örneğe bakın.. Bu ülkede Anayasa Mahkemesi Başkanlığı yapmış hanımın, bula bula bulduğu şu örneğe bakın!

Başörtüsü ile üniversiteye gelen bir kızımızı kapıdan geri çevirmek, bir fakülteyi 35 yılda bitiremeyenin kaydının silinmesi ile eşdeğer bir örnek imiş!

Kahkahalarla güler misiniz, argo ifadelerle tepkinizi mi gösterirsiniz bilmem.

Ama ben edebimi bozmadan, güzel güzel anlatayım, tonton emeklimize..

Başörtülü kızın eğitim hakkının kısıtlanmasının gerekçesi olarak, siz bir kanun maddesi gösteremezsiniz. Yani, herhangi bir kanunda, “Başörtülü olarak fakülteye gelenler, kapıdan geri çevrilirler” şeklinde bir düzenleme gösteremezsiniz. Göstereceğiniz şey, bir mahkeme kararıdır.

Oysa 35 yılda fakülteyi bitiremeyen bir üniversitelinin kaydını silerken, Yükseköğretim Kanunu’nun 44. maddesini gösterebilirsiniz. Hiç eveleyip gevelemeden, bak amca, fakültenin normal süresi 4 yıl. 2547 sayılı kanun, sana 3 sene daha ek süre de tanımış. Bunu da açıkca kanuna şöyle yazmış: “Madde 44: Öğretim süresi: Yükseköğretim kurumlarında, önlisans ve lisans düzeyinde öğrenim yapan öğrencilere bu öğrenimlerini tamamlamak için tanınan azami süreler iki yıllık ön lisans için dört, dört yıllık lisans için yedi yıldır.”

Bu kadar açık, bu kadar net bir düzenleme varken, “35 yıl boyunca ben üniversitede okuyacağım. Kimse benim kaydımı silemez” kim diyebilir?

Dese bile, önüne YÖK Kanunu 44. maddeyi koyduğunuzda, kim size itiraz edebilir?

Eğer şöyle olsaydı, Tuğcu’nun örneği doğru olurdu: Kanunda fakültenin bitirilme süresi düzenlenmemiş olurdu. Konu Anayasa Mahkemesi’ne gider ve Anayasa Mahkemesi, “Kanunda fakültenin bitirilme süresi yok ama, böyle bir durumu kabul etmek mümkün değil. Biz bu süreyi şu kadar olarak uygun görüyoruz.Bunun üstündeki süre, eğitim özgürlüğünün kullanılması sayılmaz. 10 seneden sonra öğrencilerin kaydı silinmelidir.”

Evet, Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir kararı olsaydı ve fakülteyi yıllarca bitiremeyen öğrencilerin kaydı, kanun gereği değil de, Anayasa Mahkemesi kararı gereği siliniyor olsaydı ve bu herkes tarafından kabul ediliyor olsaydı, bu örnek; örnek olurdu.

Ama böyle bir mahkeme kararı olmadığına göre, üniversiteyi bitirme süresi kanunla düzenlendiğine göre, kusura bakmasın sayın Tuğcu, verdiği örnek, kof bir örnek! Boş bir örnek!

Başörtülü öğrencinin engellenmesini, 35 yılda fakülteyi bitiremeyen öğrencinin kaydının silinmesine benzeten Tuğcu’nun örneği, şu açıdan da saçma.. 35 yılda fakülteyi bitiremeyen öğrencinin kaydının silinmesi, kanuni bir zorunluluk olduğu gibi, evrensel olarak da kabul edilen bir kural.. Gidin Amerika’ya.. Gidin İngiltere’ye.. Gidin Almanya’ya.. Gidin Hindistan’a.. Gidin Afrika’ya, Arabistan’a, İran’a.. Nereye isterseniz oraya gidin, okulun tamamlanması için bir normal süre vardır, bir de ek süre.. Bu süre içinde bitiremeyenin de kaydının silinmesi işlemi vardır.

Peki başörtü yasağı da, böyle evrensel olarak kabul gören bir ilke mi?

Hayır.

Türkiye dışında hiçbir ülkede böyle bir yasak yok..

O zaman sayın Tuğcu, ne diye böyle bir örneği getiriyor?

Hiiç. Laf olsun diye. Başka bir örnek verse, sanki o mantıklı mı olacaktı?

Yooo. Ne örnek verirse versin, izah edilecek bir yasak değil ki başörtü yasağı..

Böyle saçmalayacaklar işte..

Biz de, “Vah ki ne vah. Bunlar bu ülkede, kanun iptal etme makamına gelmişler. Bunlar bu ülkede, milyonlarca insanın oy verdiği partileri kapatma makamında olmuşlar. Bu ülke ne ellere teslim edilmiş, vah ki ne vah!” deyip hayıflanacağız...

VAKİT