Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladı Kılık ve Kıyafet Yönetmeliği’nde sürdürülen başörtüsü yasağı proteste edilmek amacıyla VAHÖP tarafından Sanat Sokağında basın açıklaması okunduktan sonra Milli Eğitim Müdürlüğü önüne siyah çelenk bırakıldı.
Yönetmelik ile ilgili basın açıklamasını Özgür-Der Şube Başkanı Fuat Değer okudu.
Değer açıklamasına; Nur suresinden tesettürle ilgili ayeti okuyarak bu ayete muhalif duruş sergileyen Ömer Dinçer’in açıklamasını eleştirdi. Ayette; “ Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar…” derken Dinçer buna tam ters bir doğrultuda; “Bakanlık olarak biz ne yaptığımızın farkındayız. Bu bir hükümet yönetmeliği olduğuna göre, okulların tamamı için öyle bir niyetimiz olsaydı, bütünüyle bu yönetmelikle başörtüsünü serbest hale getirirdik. Yaptığımız uygulama, (Allah’ın yukarıdaki emri doğrultusunda değil) eğitimin ihtiyaçları doğrultusunda olan bir uygulamadır” diyerek, Dinçer hayatında ya hiç Kur’an okumamış ya da bulunduğu sistem içindeki ‘Büyük Başlar’dan ürktüğü için böyle bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiştir dedi.
Değer açıklamasında Kenan Alpay’ın 29 Kasım günü kaleme aldığı ‘Kıyafete Özgürlük, Başörtüsüne Pranga’ isimli yazıya atıfta bulunarak gerçekten de Ömer Dinçer bundan sonra bu kadar saçma bu kadar tutarsız ve hukuksuz bir karara imza atamazdı diyerek Hükümetin bu kararını çok ağır bir dille eleştirdi.
Başörtüsüne Her Yerde Şartsız Özgürlük
Yoğun bir katılımın gözlendiği eylemde sık sık tekbirler getirilirken; “Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak”,“Uyan, Diren, Özgürleş!” “Üzülme, Gevşeme; Allah Bizimle!” “Zulme Karşı Direneceğiz!”, “Örtüne, İnancına, Kimliğine Sahip Çık”. Sloganları atıldı.
Basın Açıklaması Tam Metni:
Sayın Hazirun;
Burada toplanmamızın temel sebebi, 27 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan " Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik” ile ilgili itirazlarımızı dile getirmektir.
Nur suresi 31. Ayet Derki: “ Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar…”
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de şöyle diyor: “Bakanlık olarak biz ne yaptığımızın farkındayız. Bu bir hükümet yönetmeliği olduğuna göre, okulların tamamı için öyle bir niyetimiz olsaydı, bütünüyle bu yönetmelikle başörtüsünü serbest hale getirirdik. Yaptığımız uygulama, (Allah’ın yukarıdaki emri doğrultusunda değil) eğitimin ihtiyaçları doğrultusunda olan bir uygulamadır”
Sayın Bakan, hayatı boyunca ya Kur’an okumamış-ki okusaydı bu yönetmeliğin bir tuğyan hali olduğunu biliyor olurdu, ya da bulunduğu makamda, 90 yaşını aşmış at hırsızlarından dolayı halen ürküntü hali yaşamaya devam ediyordur.
Bu hatırlatmayı laik-Kemalist sistemin savunucusu olan bir Bakana yapmazdık. Şimdiki Milli Eğitim Bakanı muhafazakâr bir partiden vekil olduğu için hatırlatma gereği duyduk. Ama Sayın Bakan herhalde bu uygulama ile kendince doğru olanı yapmış. Yanlış anlayan bizmişiz. Muhafazakârlık, meğerse 12 Eylül cuntasının uygulamalarını muhafaza etmekmiş.
Bizden demesi: Bu yönetmelikle ne o muhafaza ettiğin cuntayı ne de Allah’ı ve Müminleri memnun edersin! Sen Ahirette vereceğin hesabı düşüne dur! Biz de sayın dinleyicilere bir köşe yazarının, adı anılan yönetmelikle ilgili değerlendirmesini okuyalım:
29 Kasım 2012 tarihli yazısında Kenan Alpay şöyle diyor:
Kıyafete Özgürlük, Başörtüsüne Pranga
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer şimdiye kadar yaptığı ve bundan sonra yapabileceği işler arasında bundan daha saçma, daha tutarsız ve hukuksuzluğu teyid edici bir icraata imza atamazdı herhalde. Elbette dün itibariyle Resmi Gazete’de yayınlanan "Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik"ten bahsediyoruz. Bakan Dinçer’in adeta bir özgürlük manifestosu havasında takdim ettiği sözde yeni yönetmeliğin 12 Eylül cuntası tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikten temelde ciddi bir farkı olduğunu söylemek oldukça zor.
Kılık kıyafet özgürlüğü olarak lanse edilen yönetmelik ne gibi bir yenilik getiriyor? Devletin başörtüsü yasağı zorbalığıyla onlarca yıldır büyük acı ve hak mahrumiyetlerine sebep olan politikalarına dair AK Parti hükümetinden esaslı bir değişim beklemek hem hakkımız hem de görevimiz. Hükümet adına yürütülen kamu diplomasisini, algı yönetimini bir kenara bırakalım ve bizi neyin beklediğini anlamak üzere şu soruyu soralım: Yeni yönetmelik hangi hakkı garanti altına alıyor hangi hakların mahrumiyetini teyid edip kalıcılaştırıyor?
Yönetmelik‘Yeni’, Başörtüsü Yasağı Eski
Evet, bu ülkede her alanda yaşanan bir yönetmelik sorunu var. Hatta kronik bir şekilde yasalar tarafından tahakküm altında yaşamaya mahkûm edilmiş bir toplumuz. Toplumu yasa ve yönetmeliklerle terbiye etmeye, laik ve modern bir ulus devletin makbul vatandaşları haline getirmeye azmetmiş iktidar sınıflarının kurbanı olmuş bir ülkedir Türkiye. Kimini resmen başkaldırarak kimini fiilen işlemez hale getirerek bürokratik tahakküme rağmen hayatta kalmaya ve kendi kimliklerini korumaya çalışan bir toplumuz.
Yeni kılık kıyafet yönetmeliğinde tuhaf, hatta düpedüz saçma ve hukuksuz olan şöyle bir şey var: Toplumsal talepler doğrultusunda bürokratik oligarşiyle hesaplaşma siyasetini benimsemiş AK Parti Hükümeti’nin Milli Eğitim Bakanı Dinçer, yeni yönetmelikte bürokratik oligarşinin asli ruhuna neden sadık kalma ihtiyacı hissediyor?
Niçin öğrenci ve veliler “yasak veya İHL” tercihi yapmaya zorlanıyor ki? Bakanlık Müsteşarı Emin Zararsız’ın “Okulların tamamında başörtüsü serbest bırakıldı anlamında bir düzenleme söz konusu değil!” sözlerinde belirginleşen birilerini teselli etme, birilerine garanti verme kaygısı çirkince sırıtıyor karşımızda. Bu çirkin sırıtkanlığın tahammül edilebilir olmadığını anlayamamış birilerinin olması ayrı bir felaket.
Kıyafet Serbest, Başörtüsü Yasak
Yeni yönetmeliği izah sadedinde ortaya çıkan asıl felaket Bakan Dinçer’e şu sözleri söyleten zihniyette saklı: “Kuran-ı Kerim dinlemenin adap ve usulü vardır. Biz de o derste Kuran-ı Kerim'in adap ve usulüne uyacağız. Onun dışında türban serbest değil. Diz üstü etek ve yırtmaçlı etek de yasak.” Bu dört cümleye sinmiş iki çarpıklık görmezden gelinebilir değil. Birincisi; Kur’an-ı Kerim’i dinleme adap ve usulü var da Kur’an-ı Kerim’in emir ve yasaklarına riayet etme sorumluluğu yok mu? Neden öğrencilerin önüne bir barikat olarak yönetmeliği çıkarıyorsunuz da kısıtlı bir alanda üstelik de onları ikiyüzlülüğe mecbur kılacak bir düzenlemeye girişiyorsunuz? İkincisi ise sadece tutarsızlık değil müthiş bir çirkinlik ihtiva eden başörtüsünü diz üstü etek ve yırtmaçlı etekle kıyaslama alanında kendini gösteriyor.
Başörtüsünü tayt, şort, yırtmaç, mini, gibi şeylerle kıyaslama yoluyla başörtüsünü çirkinleştirmenin, kısıtlamanın ve bunu resmileştirmenin bürokratik oligarşinin ruhuna hizmet etmekten başkaca bir anlamı yok. İlaveten beden eğitimi dersi için eşofmana, meslek dersleri için önlük ve tuluma yapılan muameleyi (İmam Hatipler, Kur’an ve siyer dersleriyle sınırlama yoluyla) başörtüsüne karşı da yaparak nerelere kapı aralandığın farkındalar mı acaba? Başörtülü öğrencilere ‘ruhban’ muamelesi yaparken diğer bütün öğrencilerse ‘seküler’ formu içselleştirmeye yani “dini hayat-kamusal hayat” ayrımı yapmaya teşvik ediliyor. Laiklik demek ki zannedildiğinden daha ileri boyutlarda benimsenmiş.
Her ne olursa olsun bu yönetmelik yanlış ve zarar verici bir adım olmuştur. Esas olan öğrenci, öğretmen, idareci, çalışan vs. ayrımı yapmaksızın başörtüsünün bütün alanlarda serbest bırakılmasıdır. Hatırlatmakta fayda var: Şimdiye kadar Hakka rağmen, halka rağmen hiçbir yönetmelik geçerlilik ve meşruiyet kazanamadı bundan sonra da kazanamaz. Bu kılık-kıyafet yönetmeliği köhnemiş bürokratik oligarşiye taze kan, resmi ideoloji dayatmasının muhafazakar bir tezahürü olmaktan öteye bir değer taşımamaktadır.
01 Aralık 2012
VAHÖP adına
Özgür-Der Van Şube Başkanı Fuat DEĞER