‘Yargıyı etkileme’ yasağı Sumru hanıma yok muydu?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Kökü Osmanlı dönemine kadar uzanan Danıştay’ın Başkanı Sumru Çörtoğlu hanım, 140. kuruluş yıldönümünde yine başkalarına nasihatlerde bulunmuş!

Şu nasihatleri, biraz da kendilerine yapsalar ya!

Başkalarına “Şöyle yapmayın, böyle yapmayın” diyorlar ama, yapılmamasını istedikleri şeyleri, kendileri pekalâ yapıyorlar!

Örneğin, dün ne diyordu Sumru hanım?

“Yargıya intikal eden konularda, gerek ulusal, gerekse uluslararası çevrelerce yargı organlarını yönlendirme ve etki altına alma girişimlerini doğru bulmuyoruz. Kendi ülkelerindeki yargı organlarına ve bu organların karar ve dava süreçlerine gösterdikleri saygıyı aynı şekilde, Türk milleti adına karar veren bağımsız Türk yargısına da göstermelidirler!''

Çok uyanıkça bir açıklama..

Yargıyı etki altına alma girişimleri eleştiriliyor ama, hepsi değil.. Adres verilerek, hangi yargılama süreci için açıklama yapıldığı net olarak tarif ediliyor.

Son günlerde; yabancıların, yürüyen hangi dava için açıklamaları vardı?

AK Parti’nin kapatılması davası için değil mi?

Sumru hanım, işte o davayı (AK Parti’nin kapatılması) kastederek “yargıyı etki altına alıcı açıklamalar yanlıştır” diyor.

Yoksa Sumru hanımın derdi, yargıyı etki altına alma amaçlı bütün girişimler değil.

Yani; Sumru hanım davanın ismine göre tavır alıyor!

Ergenekon soruşturması mı?

Orada yargıyı etki altına alabilirsiniz. Savcıya baskı yapabilirsiniz.  Sonuna kadar eleştiri hakkınızı kullanabilirsiniz. Çıt çıkmaz Sumru hanımdan..

Şemdinli olayı mı? Orada da yargıyı etkileyici her türlü açıklama serbest. Savcıyı “İşte o savcı” başlığı ile hedef gösterip, yargısız infaz yapabilirsiniz!..

Ama AK Parti’ye kapatma davası hakkında bir yorum yaparsanız, işte o olmaz! AK Parti’nin kapatılması davasına bakan mahkemenin üyeleri eleştirilemez!..

Sumru hanımın tavrı işte bu!..

“Bunlar biraz genel değerlendirmeler.. Sumru hanımın bizzat kendisinin, yargıyı etkileyici bir açıklaması var mı ki, ‘davaya göre değişik tavır alıyor’ yorumu yapıyorsunuz” diyeceksiniz.

Onun da somut örneğini verelim hemen..

Örneği verelim ve soralım Sumru hanıma: “Başkaları yargıyı etki altına almasınlar; tamam. Peki yargıyı etki altına alma, senin için de yasak değil mi?”

Nedir o somut örnek?

Sumru hanımın, dünkü konuşmasında da kınamada bulunduğu Danıştay binasında bir hakimin öldürülmesi ile sonuçlanan olaydan hemen sonra yaptığı açıklamalar.

Daha olayın ne olduğu, cinayetin kim tarafından işlendiği, nasıl işlendiği, arka planında hangi gerçeklerin yattığı bilinmeden, Sumru hanımın kararını verip, “Laik devlete saldırı” olarak hükmünü açıklaması!

Evet, aynen böyle olmamış mıydı? Daha cinayet işlenir işlenmez, Sumru hanım nihai kararı kamuoyuna açıklayıp “Bu cinayet, türban yasağı sebebi ile işlendi. İşleyenler de mütedeyyin insanlar” önyargısını açığa çıkarıp, yargıyı etkilememiş miydi?

Dahası var, sonuçta karar da o yönde çıkmadı mı?..

Onlarca delil bulunmasına rağmen, yargılamayı yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, “Ergenekon soruşturması ile Danıştay cinayetini irtibatlandırmanın gereği yok” deyip, kararını Sumru hanımın istediği şekilde vermedi mi?

Yani sadece yargıyı etkileme girişimi değil, fiilen de etkilemenin sonucunun alındığı bir olay değil mi Danıştay cinayeti!

Ne diyecek bu somut örneğe, Sumru hanım?

“Ama o olayda, deliller ortada idi” mi diyecek?

O istediği kadar bu yönde açıklama yapsın, deliller tam aksi yönde..

Failin Veli Küçük ile çekilmiş fotoğrafından tutun, sahte pasaport ile defalarca yurtdışına çıkmasına, cinayetten hemen önce şifreli mesajlarla birileriyle haberleşmesine kadar onlarca delil..

Failin, cinayetten önce cumhuriyet gazetesine attığı el bombalarının, Veli Küçük ile bağlantılı isimlerin evinde çıkan el bombaları ile benzerlik taşıdığına dair deliller..

Evet Sumru hanım, yargıyı etkilemeye çalıştınız.. Cinayeti türban sebebi ile işlenmiş gibi göstermeye çalıştınız.. Aksi yöndeki delillere rağmen, istediğiniz gibi karar aldınız.

Ne diyeceksiniz şimdi, bu çifte standarda?

Siz yargıyı etkileyebilirsiniz, ama başkaları yargıya intikal eden konularda konuşamaz, eleştiride bulunamaz, öyle mi?

Bu nasıl bir hukuk anlayışı? Nasıl bir çifte standart?..

Davalarda yargılanan sanıkların kimliğine göre, hukuk kuralları değişir mi?

“Değişmez” diyeceksiniz.

O zaman, Danıştay davasında siz kendiniz konuşurken, AK Parti’nin kapatılması davasında başkalarını niçin sessiz kalmaya davet ediyorsunuz?

Vakit gazetesi