Yargıya müdahalenin 33 sayısıyla ispatı...

Nuh Gönültaş

 

1993'te Sivas'ta meydana gelen olayın ülkede Alevi-Sünni kutuplaşmasını artırmak için meydana getirildiğinden hiç şüphem yok!

Bu sonuca varmak için öyle olayın perde arkasını bilmeye de gerek yok.

Aslında her şey o kadar açık ki:

2 Temmuz Sivas olaylarında toplam 35 kişi öldü. Bu 35 kişinin 33'ü Madımak Oteli'ne başka yerden gelmiş

Alevi köklere ve inançlara sahip sanatçılardı.

Ölen diğer iki kişi bu sanatçıları otele sıkıştıran ve bunlara karşı gösteriye katılan kişilerdendi.

Bu iki kişinin nasıl öldüğü hiç bilinmiyor. Daha doğrusu kimse bu iki kişiyle ilgilenmiyor.

Gerçi otelde ölen 33 kişi için de gereği gibi ilgili değiller. Mesela niçin ölen 33 kişi için otopsi yapılmadığını ve nasıl öldüklerinin niçin tespit edilmediğini hiç merak etmiyorlar!

Sivas olaylarından iki gün sonra Erzincan Başbağlar Köyü basıldı, burada da Sivas'ta otelde öldürülen 33
Alevi'ye karşılık, akşam namazı için camiye gelmiş 33 kişi camiden çıkarılarak kurşuna dizildi!

Hadi diyelim bu 33 rakamı tesadüf.

Peki Sivas olayları için kurulan mahkemenin yargılanan 124 sanıktan 33'üne idam vermesine ne diyeceksiniz!

Diyelim ki, Madımak da Başbağlar da kontrol dışı gelişti. Peki mahkemeyi kim kontrol ediyordu da 33 idam
verildi hem de ilk mahkeme kararını bozarak!

Mahkemeyi dönemin Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın kontrol ettiği iddia ediliyor.

Yeni Akit'in haberine göre...

Sivas olayları sanıklarını yargılayan mahkeme ilk kararında idam cezası vermedi. 124 sanıktan 26'sına 15 yıl hapis, 60 sanığa da 3 yıl hapis...

Şimdi...

Bu mahkeme (Ankara 1 No'lu DGM) bu karardan sonra HSYK tarafından dağıtıldı. Arkasından mahkemenin Sivas olayları ile ilgili kararı zamanın Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral ve müdahil avukatların başvurusuyla temyiz edildi. Yargıtay kararı bozdu ve Sivas Davası Ankara 1 No'lu DGM'de değiştirilen yeni hakimlerle tekrar görülmeye başlandı!

Bu defa sanıklar "Devletin anayasa ve temel nizamını bozma amacıyla eylemden" yargılandılar ve bilin bakalım kaç idam aldılar?

Bingo! 33!

Adalet böyle tecelli ettirildi...

Madımak'ta ölen 33 kişiye karşılık 33 kişi idama mahkum edildi.

Pekiiiii...

Başbağlar katliamı davası ne oldu, nasıl sonuçlandı, orada ne dümenler döndü?

Bu konuda hiçbir gelişme yok. Zaten davanın görüleceği yer olarak İzmir tercih edildi.

Erzincan nire, İzmir nire?

Başbağlar ve Madımak yargılamaları Türkiye'de yargının Seyfi Oktay'ın elinde nasıl kör gözüne
parmak biçiminde siyasallaştırıldığının açık, net ve parlak bir göstergesi değilse nedir?


İlkesizlik başka bir şey...

Süleyman Demirel'e atfedilen "Dün dündür, bugün bugündür" sözü ilkesizlik değildir.

Süleyman Bey'in bunu ilkesizliğini örtmek için kullandığını iddia edenler de var.

Fakat gerçekten dün dündür, bugün de bugündür.

İnsandan ömür boyu sabit bir çizgi çizmesini bekleyemezsiniz. Bu, insan tabiatına aykırı zaten.

Hayat iniş ve çıkışlarla dolu.

Kaldı ki, insanoğlu etkiye en açık varlık!

Etkileniyor çünkü kalbinin kapısı yok ki etkilere kapasın.

Biz köşe yazarlarını eleştiren okurlar "Genellikle dün şöyle yazdın, bugün böyle yazıyorsun", "Dün övdüğünü bugün yeriyorsun" diyorlar.

Bunun adı ilkesizlik mi oluyor?

Övülecek taraf övülür, yerilecek taraf yerilir.

Hiç kimse ne tamamen iyidir ne tamamen kötüdür.

"Dün dündür bugün bugündür"ün ifadesi ilkesizlik değildir. Bilakis çok doğru bir sözdür.

Aynı şeyi Mevlana da söyler.

"Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım."

Hep aynı fikr-i sabite saplanmak insanı yerinde saydırır.

Bir kişi, olay, durum, fikir vb. her şey zaman içinde mutlaka değişir ve siz o değişimi okuyamaz, bugüne dün
muamelesi yaparsanız, bugünü ıskalamış olursunuz!

Hayatı ıskalamamak için bir ayağımızın merkezde sabit olması, diğer ayağımızın bir pergel gibi dünyayı dolaşması gerekiyor. Biz bunu yaparken zaman da akıp gidiyor, değişiyor.
Dün dündür, bugün bugündür, yarın da yarındır!

BUGÜN