Yargıtay üyeleri için tutuklama yasak mı?

Ali İhsan Karahasanoğlu

İddia şu: Dünya Ticaret Merkezi, sahibi olduğu fuar alanını tahliye ettirebilmek için, dava açmış. Bu dava kapsamında, Ankara’daki bazı avukatları, Yargıtay’da görevli bir daire başkanı ve emekli başkanına para vermişler. “Para vermişler” diyorum, çünkü bunun hukuki karşılığı çok net belli değil.

Bu paranın hukuki tanımlaması; “rüşvet” olabilir. “İrtikap” olabilir.. “Hukuki yardım” olabilir.

Hangisi olduğunu, yargılama sonucu ortaya çıkaracak.

Ama dikkatimizi çeken husus, gerek Dünya Ticaret Merkezi yetkililerinden, gerek bu davayı takip eden avukatlardan bir çok kişi tutuklandığı halde, olayın Yargıtay ayağının bir aydır sürüncemede bırakıldığı..

Evet, Yargıtay eski daire başkanlarından birisi tutuklandı ama, aslında o da emekli üyelerden birisi idi.

Para alışverişinin yapıldığı zaman diliminde görevde olan daire başkanı için, henüz bir gelişme yok!

Olayın bir tarafı olmakla suçlanan onlarca kişi cezaevinde..

Olayın diğer tarafı olduğu ileri sürülen kişi ise korunmaya devam ediliyor!

Yargıtay Başkanı, ilk günlerde “Konudan haberimiz var.Takip ediyoruz” diyordu.

Bir hafta sonra, “Savcılıktan evrakların gelmesini bekliyoruz” açıklaması geldi..

Onun da üzerinden üç hafta geçti, yine ortada bir sonuç yok.

Oysa olaya en hassas yaklaşan tarafın , Yargıtay olması gerekmez mi?

Hukuki itilaflarda en uzman kişiler onların elinde.

Davalara son noktayı koyanlar onlar.

Türkiye’nin her tarafından gelen on binlerce dosyanın nihai kararını veren onlar.

Ama kendi içlerinden birisini yargılamak gerektiğinde, işi bilmezliğe vuruyorlar!

“Savcılıktan evraklar gelmedi henüz” diyorlar.

Sanki evrakları almak, istedikten sonra 15 dakikalık iş değilmiş gibi..

Yollarsın mübaşiri..

Verirsin eline iki satırlık tezkereyi..

On dakikada çekilir fotokopiler, tasdiklenir, gönderilir size..

Yargıtay ile savcılığın arasındaki mesafe de, yürüyerek dahi 10 dakika zaten..

Ne bekleniyor acaba?

Klasik bir “adamını koruma” olayı mı bu?

Yargıtay, yıllarca daire başkanlığı yapmış bir üyesini korumak için mi işi zamana yayıyor böyle?..

Yoksa daha derin ilişkiler mi var?

“Bir tane üyemizi feda edersek, bunun gerisi gelir.. Bir kişiyi soruşturursak, benzer suçlamaların hepsinde, aynı uygulamayı yapmamız gerekir. Zinciri kıramayız. Bugüne kadar koruduğumuz üyelerimizi, bundan sonra da korumaya devam etmeliyiz” mantığı mı hakim?

Sırada, Ergenekon sanıkları ile görüşen üyeler olduğu için mi direnç sürdürülüyor?..

“Davalar hakkında nasıl karar verileceği”, “Dosya gelmez ise, fotokopi üzerinden karar verilmesi gerektiği”, “tutuklamanın nasıl kaldırılacağı”, “Yargıtay Başkanlığı adaylarının hangi davalarda, hangi kararları verirlerse şanslı hale gelecekleri” sohbetlerinin failleri sırada beklediği için mi, rüşvet verdiği ileri sürülenler tutuklanıyor da, rüşvet aldığı ileri sürülen Yargıtay Daire Başkanı, hala tutuklanmıyor?!?

YargıtayBaşkanı Hasan Gerçeker, neyi bekliyor acaba?

Üç hafta önce beklediğini söylediği dosya hâlâ mı gelmedi önlerine?

O dosyanın daha aylarca önlerine gelmeme ihtimali var mı acaba?

Daha önemlisi, kendi içindeki bir ihtilafı çözemeyen, soruşturamayan, üzerine gidemeyen Yargıtay’a, halk nasıl güvenecek?

İhtilafların adil şekilde çözümlendiğine nasıl inanacak?

Somut bir olay, önümüzde duruyor işte..

Çok önemli iş adamlarının tutuklandığı bir dosyada, olayın diğer tarafı niye soruşturulmuyor?

Ki, o suç işlenmiş ise, esas sorumlusu bence iş adamları değil, parayı alan taraftır..

İş adamları, “Tahliye kararı almak bizim hakkımız. Hakkımızı alamıyoruz. Hakkımızı almak için ne yapabiliriz?” endişesine kapılmış olabilirler..

Peki ya karşı taraf?

Karşı tarafın, haksız yere para alırken, ne gerekçesi olabilir?

Ne gerekçesi olabilir de, “parayı aldığı ileri sürülen  bir kişi” gezerken, “para verdiği ileri sürülen onlarca kişi” cezaevinde yatıyor?

YENİ AKİT