Yargıtay binası, dernek merkezi mi?

Ali İhsan Karahasanoğlu

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, dün bir basın toplantısı düzenlemiş! Ergenekon soruşturması ile ilgili görüşlerini açıklamış!

Bir savcı; yürüyen soruşturmalarla ilgili, böyle rahatça görüş açıklayabilir mi?
Öyle sıradan bir görüş açıklaması da değil, özel olarak basın toplantısı düzenleyebilir mi?
Bizim cevap vermemize gerek yok. Onlar kendilerinden emin bir şekilde, “Biz yapıyoruz, oluyor” diyorlar..
“Güçlünün, işine geldiği gibi, kural ihdas etmesi” örneğindeki gibi, sizin anlayacağınız..
Aslında olaydaki hukuki sakatlık “görüş açıklama” konusu ile sınırlı değil.. Birçok açıdan, hukuka aykırılıklar var.. Hukuka meydan okumalar var!
Bir-iki değil; onlarca hukuka aykırılığa, yüksek mahkemede savcılık görevi yapan, bir kamu görevlisi bizzat imza atıyor!
Neler mi o sakatlıklar?
Anlatayım..
Dün sayın Eminağaoğlu, yürüyen soruşturmaları eleştirdiği basın toplantısını nerede yapmış?
Yargıtay ek binasında!
Hangi sıfatla yapmış?
YARSAV Başkanı sıfatıyla..
Şimdi merak ediyorum, Yargıtay ek binası, acaba YARSAV’ın basın toplantılarını düzenlemek için kendilerine tahsis edilen özel bir mekân mıdır? Yoksa, vatandaşın davalarının temyiz incelemesinin yapıldığı, masrafları vatandaştan çıkan kamu binası mıdır?
Öyle ya; bir dernek kurduysanız, (ki derneğinizin hukuki statüsü de tartışmalı.. Yine de kurduğunuz derneği, kapatılana kadar hukuken geçerli bir dernek olarak kabul edelim ama) yapacağınız basın toplantılarını da, derneğinizin imkânları ile karşılamanız gerekmiyor mu?
Bir dernek; kamuya ait binayı, böyle babasının çiftliği gibi nasıl kullanır?
Neymiş; beyefendi aynı zamanda, Yargıtay Savcısı imiş!
Daha kötü ya!..
İsmini aldığın Hz.Ömer, devlet işinde kullandığı mum ile özel işinde kullandığı mumu bile ayırıyordu.
Siz ne yapıyorsunuz?
Çankaya’da dernek merkeziniz öylece dururken; gelip,Yargıtay binasında basın toplantısı yapıyorsunuz.
Yarın bir başka dernek de, isim vermek istemiyorum ama, lüzûmsuz derneklerden birisi gelip, “Biz de basın toplantısı düzenleyeceğiz” derse, Yargıtay ek binası, onların da hizmetlerine açılacak mı?
Bu usûlî açıdan birinci sakatlık.
İkinci sakatlık da, mesai saatinde görevi bırakıp, dernek faaliyetinde bulunulması.
Tamam anladık.. Kurduğunuz derneği, kanunlara aykırı olduğu halde, üyeniz olan yüksek hakimler sayesinde kapattırmıyorsunuz. Kanundaki açık hükümlere rağmen, kararı nihaî noktada verecek olanlar, zaten YARSAV’a üye olan hakimler olduğundan, derneğinizi kapattırmıyorsunuz bunu anladık.. İyi de; işi gücü bırakıp, mesai saatinde böyle basın toplantıları da mı normal oldu artık?
Sabih Bey’in evinde arama yapılırken, yine Yargıtay Savcısı Eminağaoğlu, mesai saati demeden işini terkedip, gelip emekli başsavcıya destekte bulunuyordu..
Sanki kendileri, Yargıtay Savcısı değil de, Ankara Barosu’na kayıtlı bir avukat!
Avukatlar da, hiç itiraz etmiyorlar; “Savcı bey, bizim ekmeğimizle oynuyorsunuz.Yaptığınız, haksız rekabete girer..Avukatlık, sadece Baro’ya kayıtlı avukatların yapabileceği bir iş. Siz ise, Baro’ya kayıtlı olmadan avukatlık yapıyorsunuz!” demiyorlar!..
Savcı bey de alıştı artık.. Sabih Bey’in evine gidip, mesai saati içinde görev yerini terkettiği gibi, dün de mesai saati içinde, basın toplantısı düzenliyordu..
Böylece savcı beyimiz, sabah akşam, dernek işleri ile uğraşıyor. Sonra da ay başında gelip, Adalet Bakanlığı’ndan alıyor maaşını..
Nasıl iş ama?
Güzel değil mi?
Diyeceksiniz ki, “Ömer bey, kendi başına buyruk mudur? Yaptığı yanlış fiillerden dolayı sorumsuzluğu mu vardır? Kendisi hakkında soruşturma açılamaz mı?”
Tabii ki sorumsuz değil.. Tabii ki kendi başına buyruk değil. Tabii ki aleyhinde soruşturma açılabilinir..
Ama söyler misiniz, soruşturmayı açacak olanlar, kararı verecek olanlar, YARSAV isimli dernekte, Faruk Eminağaoğlu’nun başkanlığı altında faaliyet gösteren yüksek hakimler ise, nasıl yapacaklar bu işi?
Hatırlar mısınız, Yüksek Askeri Şura’da subayları ihraç ederken, deniliyordu ki; “Yüzbaşı, cemaat evinde, üsteğmenden daha alt konumda olabiliyor.Böyle olunca da, askeri hiyerarşide de, askeriyede de disiplin bozuluyor!”
Cemaat evlerinde üsteğmenlerin, yüzbaşılara emir verdiğinin somut örneğini hiç görmedik. Ama alın işte; bir savcı, kendinden daha yüksek savcıların, hakimlerin üye olduğu dernekte, “Başkan” koltuğunda oturuyor!
Gelin şimdi; böyle bir derneğin bulunduğu ülkede, yargıya bağımsız deyin.. Diyebiliyorsanız eğer!
Usûlî sakatlıklar böyle de, işin özünde çok mu haklı, sayın YARSAV Başkanı!
Hayır..
Ben sadece daha önce dile getirdiğim,Sabih Bey’in Susurluk Davası’ndaki yaklaşımı ile ilgili bir hatırlatmada bulunayım..
Eminağaoğlu, “Sabih Bey’in, Susurluk’la ilgisi olmaz” açıklaması yapacağına, verdiğimiz somut bilgileri eleştirseydi, daha iyi olmaz mıydı?
Evet; tekrar soralım, Sabih Bey itiraz etmese ve dava yeniden görülseydi, “gizli celsede neler açıklanacaktı” biliniyor mu? Sabih Bey, bunu niye istemedi?
İkinci soru da, “Sabih Bey, İbrahim Şahin’in dosyasının, Topal cinayeti dosyası ile birleşmesini niye istemedi?”
Buyurun izah edin!

VAKİT