9 hakim için tazminata hükmedilmesi ile ilgili kararın, Hukuk Genel Kurulu tarafından da onandığı, geçen hafta açıklandı.
Açıklandı da, henüz ortada karar yok.
Hatta kararın içeriği ile ilgili ihtilaflar bile var.
Şöyle ki..
4. Hukuk Dairesi, 9 hakim tarafından ayrı ayrı verilen, “tutuklama kararının devamı”na yönelik kararların, Mehmet Haberal’ın kişilik haklarına saldırı olduğuna hükmetti.
Hükmetti ve her bir hakimin, Mehmet Haberal’a 1.500 TL tazminat ödemesini kararlaştırdı.
Hukuk Genel Kurulu da, “tutuklama kararının kaldırılmaması”nın, “kişilik haklarına saldırı olduğu”nu belirten Daire kararını onadı.
Ama tazminat miktarının daha sonra görüşüleceği konusunda, haberde küçük bir not da vardı..
Bu ne demek oluyor?
Saldırı tamam..
Ama tazminat miktarı tekrar görüşülecek!
Yani?
Yani tazminat miktarı 1.500 TL olabilir.. Daha az olabilir. Tazminat yerine, sadece kınama kararı verilebilinir.
Hatta, önceki kararı davacı da temyiz etti ise, tazminat miktarının daha fazla olma ihtimali bile var..
Peki; saldırının varlığını tesbit edip, tazminat miktarının sonra belirlenmesi şeklinde bir uygulama, daha önce hiç yaşandı mı?
17 yıldır, manevi tazminat davaları ile boğuşuyoruz. Ben böyle bir uygulama hiç görmedim.
“Saldırı var, kararı onadık. Tazminat miktarını ise sonra belirleyeceğiz” diye tek bir uygulamaya şahit olmadım. Şahit olanın varlığını da zannetmiyorum.
Böyle bir karar, kanuna da aykırı zaten.
Karar verilirken, posta posta karar verilmez.
“Taleplerden birisini kabul ettik. İkinci talebi daha sonra hükme bağlayacağız” diye bir usûl, kimsenin karşılaşmadığı bir uygulama..
Şimdi soru şu: Böylesine garip bir uygulama, nereden çıkıyor?
Yoksa, kararın yanlışlığını verenler biliyor da, kamuoyunu mu alıştırmaya çalışıyorlar?
Öyle ya..
Önce “Karar onandı” diyorlar. Arada bir ekleme ile, “tazminat miktarı daha sonra belirlenecek” diye bir açık kapı bırakıyorlar.
Kamuoyunun tepkisine göre, tazminat miktarı az veya çok, daha sonra belirlenecek..
Gerçekten hukuk adına vahim bir tablo ile karşı karşıyayız.
Hukuk kuralları değil, hukuk dışı unsurlarla karar veriliyor..
Dün, Yargıtay’ın internet sitesine girip, geçen hafta karar verildiği açıklanan Haberal’ın bu dosyalarına baktım.
Henüz karar verilmemiş gibi, neticeler henüz Yargıtay internet sitesine işlenmemişti.
Yargıtay’ın resmi internet sitesinde, dosyalar hakkında henüz karar verilmemiş gibi görünüyor ama, o dosyalar hakkındaki karar, tüm medyada günlerdir yayınlanıyor..
Bu da, bir başka absürd durum.
Yargıtay’ın kendi sitesinde olmayan bilginin, mahalli gazetelerde bile yayınlanması, o kurumun güvenilirliğine de zarar vermez mi?
Neresinden tutsanız, elinizde kalan bir hukukdışılıklar zinciri..
Tek bir davadaki muğlak noktalara bakın.
Tartışmalara bakın.
Görev, Yargıtay Başkanı’na düşüyor..
Yargıtay Başkanı, bu somut dava hakkında gelişmeleri kamuoyuna aktararak, hayâlî bilgilerle yorum yapılmasının önüne geçmelidir.
HukukGenel Kurulu ne karar vermiştir? Hangi üyeler bu karara katılmış, hangi üyeler muhalif kalmışlardır?Karar sadece “kişilik haklarına saldırı var” noktasında mıdır, yoksa tazminat kararı da onanmış mıdır?
Tüm bu bilgiler açıklanmalı ki; karanlıktan neş’et eden muğlak durum, netliğe kavuşsun..
Birinci sınıfa ayrılmış 9 hakim ekseninde sergilenen bu muğlaklıklar sona erdirilmeli ki, vatandaş “Hakimlerin başına bunlar geliyorsa, benim başıma kimbilir neler gelir” korkusuna düşmesin..
Kararlar, mahkeme kalemlerinden kulaktan dolma alınan bilgilerle değil, resmi açıklamalarla kamuoyuna duyurulsun.
Hukukun en tepesindeki Yargıtay’a bile, “güven” değil, “kaos”un hakim olduğu izlenimi verilmesin..
Yargıtay Başkanı’ndan açıklamayı bekliyoruz.
YENİ AKİT