Yargı Oligarşisi

MURAT AYDOĞDU

Merhum Ali Şeriati’nin, küfrün üç sacayağı olarak Belam, Karun ve Firavun tanımlaması vardır. Bu üçayağa bir ilave midir, yoksa bunlardan birinin maşası mıdır, bakış açısına göre değişir, ama günümüzde önemli bir güç kendini hissettiriyor, bu yargı oligarşisidir.

70’li yıllarda sokaklarda haykırırdık “Kahrolsun oligarşi” diye. 14-15 yaşlarındaydık ve birçoğumuz, “Bu oligarşi nedir?” diye sormazdık bile. Biraz bilgi sahiplerimiz, bürokrasiye yerleşmiş kompradorlar olarak tanımlardı. Köprünün altından çok sular aktı. Sol cenahta, o zamanların ağabeyleri şimdi ya sessiz ya da bu oligarşik yapılanmalara bel bağlamış durumda, karşı çıkan daha onurluları, aforoz olma tehlikesi ile karşı karşıya. Muhafazakâr camia ise, o zamanlar küçümsediği bu tanımlamanın sopasını tatmaya başladı. Şimdi totaliter sistemin kalıntıları/dinazorları olarak görülen bu güce karşı, her kesimden tepkiler yükseliyor. Yükseliyor da, birçoğu ne yapacağını bilmez gibi.

Yukarıda bir kavga var ki, gırla-gümle gidiyor. Ergenekonvari örgütlenmeler bel altı vururken, kavganın diğer tarafına da göndermeler yapalım. İsmet Özel’in eski sol dönemleri için bir tanımlaması var. “Mücadele, legal ve kitlesel yönlerden yürütülür. Ama sistemin yasadışı baskılarına karşı, kendi illegal militan kanadı da oluşturulur” diye. Şimdi bu uyarıya nesnel bir cevap gelmeyeceğini biliyoruz ya, hatırlatalım dedik. İçeriden haber sızdıran muhbirler birer, ikişer intihar(!) ediyor. Munzur kod adlı gizli şahitte de olduğu gibi, bazı kişiler belki infaz edildi, belki korkup kaçtı. Elinizde, hukuki süreci işletecek nesnel veri kalmayacak, neler yapıyorsunuz buna karşı?

Bir de, “Bize ne, yesinler birbirlerini” mantığı var. Bizim kardeşlerimize de değerlendirmelerinde bilgi olsun. Azıcık ezilene destek versek, “Onlardan oldunuz” kalkışması ile karşılaşıyoruz. Azınlık okulları kapatıldı, DTP kapatıldı, Alevilerin cem evi talepleri var, tekel işçileri direnişi, hakkında uydurma suçlar isnat edilen tarikatlar, bürokrasi ile kavga eden AKP… Liste uzar gider. Susup durmak yakışır mı bize?

AKP, benim İslami bir talebim yok, değiştim diyor. Bazılarımız kızıyor da, bir de şöyle bakın olaya; Böyle bir talebi olsaydı, Ali Şeriati’nin üçayak tanımlamasından biri mi olurdu yoksa? Yani cahili sistem çıkmaza girdiğinde, uyanıp da,“Yahu! Sayın AKP, İslami bir gaye ile gelip bizle uzlaşın” dese, yandı gülüm keten helva.

Şimdi,  kiminin itikadi yanlışları var, kiminin metodolojik yanlışları, kiminin bilmem ne zaafları var. Sosyal planda yozlaşma önceliklidir, bu yanlışları önceleriz ve düzeltmeye gideriz. Kendi dinamizmimiz palanında, bilinçlenme problemimiz var, gerek akademik çalışmalarla, gerek sohbetlerle teşvikleri/motivasyonu önceleriz. Ekonomik alanda ha keza, öncelikler değişir. Bağımsız ve kendimiz olarak, her türlü olaya müdahil olmalıyız. Meydan da duruşumuz da budur.

 

“Dini yalanlayanı gördün mü?

İşte yetimi itip kakan,

Miskini doyurmayı teşvik etmeyen odur.

Yazıklar olsun şu namaz kılıp duranlara,

Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,

Onlar gösteriş yapmaktadırlar,

Yardımı esirgerler.”  Maun-107

 

Yetim kalmış koskoca bir toplum var, yetim, yani babasız, yani koruyucusuz. “Devlet baba” derler ya, baba da ne baba yani. Sistemi, kitleleri yetim bırakmak üzere olan bir cahili din, özelde tabii ki yetimi itip kakacak.

Miskin, yani sakinleştirilmiş, yani bastırılmış. Bastırılmış kitleler var, her kesimden, Alevisi, Sunisi, Kürdü, Türkü, İşçisi, çiftçisi, liberali, sosyalisti, milliyetçisi, vs. Açlar; Hakka, Hukuka, bilgiye ve dahi kardeşliğe açlar. Şevkleri kırılmış, umutsuzlukla olmadık yerlere savrulmuşlar. Sosyal devlet diyor modernite, değerini oturtamamış modernite yani.

“Yazıklar olsun” dan sonrası için, üç özne üzerinden, üç İhlâs okuyalım. Kafirun suresinin  diğer adları da ihlâs, Mukaşkeşe, Teberrü ve Din’dir.

 

 “Ey Yasakçılar, Baskıcılar,

Ben sizin istediğiniz kalıplara girmem,

Siz de benim değerlerime saygı duymazsınız.

Sizin Dininiz size, benim dinim bana.” Kafirun, Mukaşkeşe-109

 

 “Ey zulme karşı çıkan Mustazaflar,

Bir yandan putlara, bir yandan Hakka tapıp durmayın.

İbadeti yalnız Allah’a yöneltin.

Dininizi de yalnız Allah’a yöneltin” Teberrü-109

 

 “Ey zulme karşı duran Müslümanlar,

İbadetlerinizde daim ve basiretli olun.

Sorumluluklarınızı unutmayın,

Din’i yalnız Allah’a mahsus kılarak, her zaman mazlumların yanında olun,” İhlâs-109