Yargı Ne Kadar Bağımsız Olabilir?

AYM'in son tahliye kararını değerlendiren Hayrettin Karaman, adaletin izafi olması sebebiyle yargının bağımsız olamayacağına dair bir yazı kaleme almış.

Yargı bağımsızlığı

Hayrettin Karaman / Yeni Şafak

Mahkemeler, taraflardan birinin beklediği gibi hükmederse alkışlanıyor, işine gelmeyen bir hüküm verirse aleyhte konuşmalar başlıyor; kimi hakimleri suçluyor, kimi onları etki altına alarak adaletten ayıran başka güç odaklarını itham ediyor. Bugünlerde itham edilenlerin başında da iktidar var. İddiaya göre iktidar yaptığı düzenlemelerle ve elindeki imkanları kullanarak hakimleri etki altına almış. Onlar da korku içinde hareket ediyor, hukukun ve vicdanın gereğini yerine getiremiyorlarmış.

Pek çok örnek var ya, yakın tarihlere ait iki örneği hatırlayalım:

İki gazetecinin tahliyesi hükmünü veren mahkeme ve hakimler yerlerinde duruyorlar, iktidar bu hükümden memnun kalmadığı halde kimsenin onlara dokunduğu ve dokunacağı yok.

Cumhurbaşkanı'na hakaret edenler eğer gazeteci olursa “ifade özgürlüğünü kullanmış oluyorlar”, “apaçık hakaretleri suç sayılmıyor” buna hükmeden savcılar ve hakimler de yerlerinde duruyorlar.

Evet hakimler ve savcılar, hükümlerini beğenmeyenler tarafından haklı veya haksız olarak suçlanıyorlar, aleyhlerinde konuşmalar oluyor, yazılar yazılıyor, fakat bu özgürlükçüler bu defa ağız değiştiriyorlar, tenkitleri ifade özgürlüğü sayacak yerde “yargıya müdahale” olarak değerlendiriyorlar, asla hata etmez ve günah işlemez bildikleri (böyle takdim ettikleri) hakimleri savunuyor, tenkit ve ifade özgürlüğü hakkını kullananlara hakaret ediyorlar.

Kanunları da yargılamayı da beşer yapıyorsa, bunlar peygamber olmadıklarına göre elbette hata edecekler, günaha da gireceklerdir. Siyaset adamlarını potansiyel hatalı ve günahkâr, yargı adamlarını ise peygamber gibi ahlaklı ve hatasız kabul etmenin isabet ve adalet neresinde!

Meclis'e bakın, bir kanun tasarı veya teklifi görüşülürken aleyhte konuşanlar neler söylüyorlar, ama sonunda kanun çıkıyor; birilerine göre hıyanet, öbürlerine göre doğrusu bu! Demek ki, hakimleri bağlayan kanunlar da zulme araç olabiliyor.

Gelelim hakimlere ve savcılara.

Biz nice hakim ve savcı görüyoruz ki, ya istifa ederek veya emekli olunca sağ veya soldan bir partiye kapak atıyor, militan bir siyasetçi olup çıkıyor. Peki bu kişiler partiye girmeden önce tarafsız, vicdanlı, adil idiler de bir gün içinde kimyaları değişti, tarafgir, partizan, belli bir görüş ve ideolojiye angaje hale mi geldiler! Bir gecede değişmeleri mümkün olmadığına göre bu halleri ve nitelikleri ile hakimlik yaparken onların adaletine nasıl güveneceğiz?

Siyasetçinin de iyisi kötüsü vardır, hakimin ve diğerlerinin de. Bir sınıfı mutlak manada kötülemek, diğer sınıfı da mutlak manada aklamak adil ve gerçekçi değildir.

Dinimize göre adaletin, iyiliğin, güzelliğin mihengi kesin hüküm içeren naslar ile, içtihada açık alanlarda yapılan içtihatlardır. Beşerin yaptığı yorumlara ve içtihatlara beşeri zaafların karışmaması da mümkün değildir. Şu halde adalet izafidir.

Laik sistemlerde ölçüt kanunlar ve vicdandır. Bunların da nereye kadar hatasız kusursuz olabileceklerini ifadeye çalıştım.

Kanun değil, hukuk diyenler, evrensel kurallardan söz edenler de var; onlara da sormak gerekiyor: Bunlar var ise bu kadar zulüm dünyanın her yerinde niçin var!

Hasılı adalet izafidir, her hükme itiraz eden olur, hükmü veren de itiraz eden de beşerdir ve beşer şaşar.

Bir zamanlar milletin sevdiği ve saydığı kişiler konuşmalarına dikkat ederlerse saygınlıkları ile bu fani dünyadan göçüp giderler, dikkat etmezlerse kimse onlara dokunmaz, dokunmuyor, ama dönek olur mide bulandırırlar.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!