Ne diyordu HSYK Başkanvekili? “Yüksek yargı ile dalga geçiyorlar..” Ne için söylüyordu bunu?
“Anayasa Mahkemesi ve HSYK’nın yapısı ile ilgili getirilen Anayasa değişiklikleri” ile ilgili olarak..
Sayın Başkanvekili, Anayasa değişikliği taslağındaki hangi maddeleri kastetti bilemiyorum. Ama ben kendisine, yargı ile dalga geçildiğinin canlı örneklerini sunayım.
Onlara niye, hiç cevap vermediğini de kendisinden sorayım.
Neler onlar?
Mesela Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, “Saldıray Berk’e kefilim” açıklaması.
Bu ne demektir?
“Sanık suçsuzdur. Yargılayın da göreyim” demektir.
Evet, dosya şu an Erzurum AğırCeza Mahkemesi’nde ama.. Yarın karar verildiğinde, dosya yüksek yargıya gelecek. Bu söz yine hatırlanacak. Yüksek yargıdaki hakimler, “Genelkurmay Başkanı sanığa kefil.Biz şimdi ne kararı verelim” diye, kara kara düşünecekler!
“Erzurum’daki savcıların ifadeye çağırması ile, sokaklara tanklar indirildi. Şimdi bizim vereceğimiz aleyhte bir kararla da, evimizin üstünden F-16’lar mı geçer acaba” diye, karar verirken düşünmeyecekler mi?..
Bence, Anayasa’daki yargı bağımsızlığı ilkesine rağmen, yüksek yargı ile esas dalga geçme tablosu işte bu..
“Siz Anayasa’da yazıldığı gibi, kendinizi, herkesi yargılayacak hakimler mi zannediyorsunuz?.. Sanığa kefiliz. Ona dokunamazsınız işte” deniliyor ve ne Yargıtay Başkanı, ne de tüm hakim ve savcıların temsilcisi olması gereken HSYK’dan tek kelime ile bir cevap gelmiyor!
Yargı ile dalga geçen, sadece Genelkurmay Başkanı mı?
Alın size bir medya patronunun yaptıkları..
Biz, yazdığımız yazılardan dolayı mahkemeye gittiğimizde, saatlerce beklediğimiz oluyor. Olabilir, mahkemenin de kendisine göre iş yükü var. Yazdıklarımızın karşısında, beklemeyi sineye çekiyoruz.
Ama Aydın Doğan; yazdıkları sebebi ile değil, hile yaparak vergi kaçırdığı için açılan davadan ifade verecek.. Duruşma günü 2 ay öncesinden belirlenmiş, mahkemeye çağırılıyor.. Beyefendi birinci duruşmaya gelmiyor.İkinciye gelmiyor. Üçüncüye gelmiyor.. Dördüncüde de normal duruşma günü yerine, başka bir gün gelip, ifade veriyor!
Hakim de bunu kabul ediyor!
İfade vermiyor, adeta isteklerini mahkemeye dayatıyor!
Hani, gerçekten ciddi bir mazereti olup da, herkese duyurulan bir değişiklikle, belirlenen duruşma günü dışında ifade verir.. “Önemli olan ifade vermeye gelmiş olması. Gerisi teferruat” der geçeriz. Ama beyefendi, herkesten gizli, hakimle randevulaşıyor, Hazine adına dosyayı takip eden avukattan olur alıyor ve gelip iki dosyadan birden ifade verip, çekip gidiyor.
Peki ifade verirken, normal bir duruşma mı yapılıyor?
Ne gezer? Kapılar kapalı..
İçeriye ne bir vatandaş, ne de gazeteci girebiliyor..
Anayasa’da, “Duruşmalar alenidir” diye hüküm var.
Olsun, Aydın Doğan da, yargı ile dalga geçiyor işte. Duruşmayı gizli yaptırıyor.
Duruşmayı, duruşma gününde yaptırmadığı yetmiyormuş gibi, bir de gizli yaptırıyor!
Peki bu dalga geçme ile ilgili HSYK’nın bir açıklaması var mı?
“Hoop dedik medya patronu.. ‘Duruşma günü toplantım var..’ diyerek gün değiştirmen için, üç duruşmadır kaçmıyor olmalı idin. Üç duruşmaya gitmeyen birisi, dördüncüde de böyle bir mazeretle duruşma gününü değiştirtemez. Değiştiriyorsa, orada zaten yargılama değil, başka şeyler oluyordur” diyebiliyor mu?
Hayır, diyemiyor!
“Duruşma gününü değiştirttin, peki gazetecilerin içeri alınmasını nasıl engellersin? Orası AydınDoğan adliyesi mi, devletin adliyesi mi?.. Senin adamların, mahkeme salonunun kapılarını nasıl tutarlar? Böyle skandal olur mu?” diye de soramıyor HSYK!
Ama aynı HSYK, kendi asli görevini bırakmış, yargıya kimler boyun eğdirmeye çalışıyor görmezden gelip, hükümete cevap yetiştirmeye kalkışıyor!
“HSYK’nın seçilmiş üyeleri” diye literatüre yeni bir kavram sokup, açıklamalar yapıyor! O açıklamaların, aslında bir suç delili olduğunu unutuyor.. Yarın önlerine konulup, “Hani HSYK görüşmeleri gizli idi. Bu açıklama ne” diye sorulacağını düşünemiyor!
VAKİT