Yargı Dilipak Sınavında!

Yarınki Dilipak davasında, 28 Şubat sürecinin üzerine gidilmesi konusuna ne kadar önem verildiği test edilecek.

HAKSÖZ-HABER

Abdurrahman Dilipak’ın evinin haczedilmesine kadar giden ve 28 Şubat hukuksuzluğunun en simgesel ve bariz tezahürlerinden birini oluşturan davada yarın son söz söylenecek.

Yazar Abdurrahman Dilipak 28 Şubat’ın ünlü aktörü Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın ölümü üzerine kaleme aldığı bir yazısında darbecilerin işlediği zulümlere tepkisini ifade etmiş, Erkaya için “Hakkımızı helal etmiyoruz!” demişti.

Bu ifadesinden ötürü Erkaya’nın manevi hatırasına hakaret etmekle suçlanan Abdurrahman Dilipak’ın maruz kaldığı durum 28 Şubat’ın nasıl bir hukuk sistemi bina ettiğinin somut göstergelerinden birini teşkil etmişti.

Bu öyle büyük bir hukuksuzluktu ki, bunca zulme maruz kalan insanları bir de kendilerine zulmedenler hakkında adeta güzel duygular beslemeye zorlamak gibi bir saçmalık içermekteydi. Bu mantığa göre 28 Şubat mağdur ve mazlumları 28 Şubatçılara şükran duymak zorundaydılar ki, “Hakkımı helal etmiyorum!” ifadesini dahi kabullenemeyip, sözün sahibini cezalandırma yoluna gittiler.

Yarınki dava bu anlamıyla 28 Şubat hukukunun halen yaşayıp yaşamadığının da bir testi olacak. Ali İhsan Karahasanoğlu, bugünkü yazısında bu konuyu ele aldı:

***

Yarınki Dilipak davası bir ilk olsun!

Ali İhsan Karahasanoğlu / Yeni Akit

28 Şubat araştırılıyor.. 28 Şubat sorgulanıyor... Hatta 28 Şubat yargılanıyor...

Yarın, 28 Şubat ile ilgili sembol olmuş bir dava, "yargılamanın iadesi" talebi ile ye­niden ele alınacak.

Bu dava kapsamında, biz göreceğiz, gerçekten 28 Şubat araştırılıyor, sorgulanı­yor, yargılanıyor mu?..

Yoksa her şey eski tas, eski hamam devam mı ediyor!..

Evet, ciddi adımlar atıldı.

Dönemin Jandarma Komutanı Teoman Koman tutuklu.. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal tutuklu.. Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çö­rekçi tutuklu.. Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir tutuklu.. Dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak tutuklu..

Oğlunun itirafı ile, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, hayatta olsaydı, o da tutuklanır­dı..

İşte bizim de "Sembol" dediğimiz dava, tam da Güven Erkaya ile ilgili..

O dönemin sorumlularının en önde giden generalleri tutuklu.. Ölen komutanın da, hayatta olması halin­de tutuklanacağı, oğlu tarafından bile itiraf edilecek noktaya gelinmiş durumda..

Ama görüyoruz işte, medyadaki sivil generaller, hiçbir şey yokmuş gibi.. Geliyorlar Araştırma Komis­yonu'na.. AK Partili milletvekilleri eşliğinde ifadelerini veriyor, çoğu konuda bir de utanmadan döne­min sivil iktidarına çamur atıyorlar.. "Erbakan dik dursaydı 28 Şubat olmazdı" türünden terbiyesizce suçlamalar yapıp, "Nerede kalmıştık" türünden, işlerinin başına dönüyorlar..

Kimsenin cezaevinde olması, bize bir şey kazandırmaz.

Ama insanlarla alay edilmesi..

Mağdur olan dönemin sivil başbakanının, suça zemin hazırlayan isim gibi gösterilmesi..

Generallerle hayatını tehlikeye atarak mücadele eden bir Başbakan'a, "Tankın üzerine çıkmadı" türün­den, mücadeleden kaçmış gibi nitelemeler yapılması..

Ağırıma gidiyor..

"Bir kaç günah keçisi bulundu.. Onlarla mı yetiniliyor?" diye tereddüt ediyorum.

Yarınki sembol davamızda, 28 Şubat sürecinin üzerine gidilmesi konusuna, devletin temel dinamikle­rinde ne kadar önem verildiğini test etmiş olacağız.

Bakalım, ne karar verilecek?

Daha önce hatırlatmıştık.

Sembol davamızın konusu, Abdurrahman Dilipak'ın evinin satılmasına sebep olan, "Hakkımızı helal et­miyoruz" manşetini tazminatla sonuçlandıran mahkeme kararının, yeniden gözden geçirilmesi.

Kararı veren mahkeme, hükmü yeniden gözden geçirip, "Hakkımızı helal etmiyoruz" yorumunun, "say­gın bir komutana hakaret" mi, yoksa "görevini aşan bir generale yapılması gereken eleştiri" mi olduğu­na karar verecek.

Biz de, 28 Şubat sürecinin gerçekten sorgulanıp sorgulanmadığını anlamış olacağız.

Bir kaç ismin cezaevine atılıp, darbenin uzantılarının affedildiği bir süreçle, "konunun kapatılmak isten­diği" yorumlarının ciddiyetini görmüş olacağız.

Olayın karmaşık hiçbir boyutu yok.

Bizim Erkaya ile ne sorunumuz var?

O bir amiral..

Biz sivil gazetecileriz.

O vazifesini yapsa, biz vazifemizi yapsak..

Ne bizim "Güven Erkaya" ismini ağzımıza almamız..

Ne de onun ailesinin, bizi dava etmesinin imkan ve ihtimali yoktu..

O vazifesini aştı.. Biz de kendisine, eleştirimizi yönelttik.

Sorun bu..

Vazifenin aşıldığına dair somut bulgular ortada..

Erkaya neyin yasaklanmasını istemiş ise, hepsi sandıktan çıkan "sivil iktidar" eli ile, yeniden hayata ge­çirildi.

İmam Hatipler kapatılmak istendi.. Sandıktan çıkan netice, o okulları yeniden açtırdı.

Erkaya, "Kur'an kurslarının, 15 yaşından sonra gidilebilecek eğitim yuvaları olduğu"nu iddia etti. San­dıktan çıkan irade, buna da son verip, tercihi vatandaşın özgür iradesine bıraktı.

Erkaya, başörtünün tüm kamuda yasak olmasını istedi.

Sandıktan çıkan sivil iktidar, şimdilik üniversitede o kıyafete serbestliği tanıdı.

O halde?

O halde, bu değişimin gereği, yargı tarafından kabul edilmeli.

Sadece Dilipak davası değil… O süreçte siyasi kararlarla sonuçlandırılan tüm davaların yeniden gözden geçirilmesi sağlanmalı..

Dilipak davası başlangıç olsun..

Yanlış kararlar, geri alınsın!

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!