HAKSÖZ HABER
Türkiye yargı sisteminin yazılı kurallara bağlılık ya da adalet kaygısıyla hareket etmek yerine medya manipülasyonunu esas aldığı bugün bir kez daha görüldü. Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 3 yıldır tutuklu yargılanan Halis Bayancuk’un (Ebu Hanzala) bugün görülen duruşmasından çıkan tahliye ve ev hapsi kararının ömrü de ancak birkaç saat sürebildi.
Delilsiz, mesnetsiz tutuklamanın ardından, tam 3 yıl sonra gelen tahliye kararı medya kanallarındaki karalama kampanyasının ardından geri alındı. Sakarya Başsavcılığının apar topar yaptığı itiraz başvurusuyla nöbetçi mahkeme tarafından Halis Bayancuk hakkında tekrar tutuklama kararı verildi. Böylece cezaevinden tahliye işlemi tamamlanmadan Halis Bayancuk yeniden tutuklanmış oldu. Bayancuk’u tam 3 yıldır yargılayan 2. Ağır Ceza Mahkemesi dosyada bugüne dek tek bir somut delil bulamamış ve mecburen tahliye kararı vermek durumunda kalmışken, nöbetçi mahkemenin bir iki saat içinde aynı dosyada ne bulduğu elbette sorulması gereken bir soru!
Halis Bayancuk hakkında devam etmekte olan pek çok dava mevcut ve bu davaları yakından takip eden hukukçuların da gayet net biçimde gördüğü üzere bu dosyalar hukuki bir mahiyet taşımaktan ziyade sansasyonel medya karalamalarına binaen açılmış soruşturmalara dayanmakta. Çeşitli medya organlarında IŞİD’in Türkiye sorumlusu olduğu iddia edilen Bayancuk’un hangi sözü, eylemi, ilişkisi yüzünden IŞİD’le irtibatlandırıldığı bugüne kadar ortaya konulmuş değil. Hiçbir delile dayanmayan, sadece spekülatif bir takım ithamlarla bir insan yıllardır özgürlüğünden alıkonulmakta.
Ve nihayet yıllar süren haksızlıktan sonra bir nebze hukuka uygun bir adım atıldığı düşünüldüğü bir anda ise yoğunlaştırılan kampanyalar neticesinde yargı sistemi tekrardan dedikoduya, manipülasyona yenik düşüyor.
İlginç olan ise her fırsatta güya düşünce özgürlüğünü savunan çevrelerin Halis Bayancuk hakkında tek bir araştırma yapmadan, sadece hakkındaki ithamlardan yola çıkarak kendisini mahkum etmeye yönelik azgın kampanyanın ön safında yer almaları. Bu durum insan hakları savunuculuğu maskesi takmış çevrelerin Müslümanlar söz konusu olduğunda nasıl birer azılı despotlara dönüştüğünü de ortaya koymakta.