Yargı bağımsızlığı neden işlevsiz hale getiriliyor?

“Bir hakimin hukuk zemininde ve vicdanının sesini dinleyerek karar verebilmesi için, verdiği karar dolayısıyla başına herhangi bir iş geleceği endişesinin olmaması gerekir…”

Türkiye’de birçok alanda hakim ve savcıların hukuk zemininde hareket edemediğini hatırlatan Taha Akyol, yargının bağımsız hareket etme konusundaki sıkıntıları yorumluyor. 

KARAR / Taha Akyol

Hakim ve savcılara havuç ve sopa

Havuç ve sopa, hemen bütün kültürlerde insanları “korku ve ödül” arasında bırakma anlamında kullanılır.
 
Ama iş yargıya intikal edince karşımıza büyük bir problem çıkıyor: Yargı bağımsızlığının, adaletin sakatlanması…

Bir sistemde hakim ve savcılar iktidarı rahatsız eden kararlar verdiğinde başka yerlere sürülüyorsa, kontrollü medyada haklarında linç kampanyaları açılıyorsa…

Ama iktidara sadakatlerini kanıtlayanlar yüksek görevlere getirilerek ödüllendiriliyorsa…

“Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”

HSK’NIN SOPASI

Prof. İzzet Özgenç ülkemizde ceza mevzuatının mimarlarından biridir. Kitapları, mahkemelerde referans yapılan hukukçularımızdan biridir.

Prof. Özgenç, CB Yüksek İstişare Kurulu üyelerine “ülkemizde, hukukun dışına çıkılma yönünde hızlı bir süreç yaşanmaktadır” diyerek bir şeyler yapmaları için açık çağrıda bulunmuştu. (19 Nisan)

Karar’da yayınlanan mülakatımızda, Sayın Özgenç’e sordum; yargıda FETÖ’cüler temizlendiği halde niye hâlâ ‘böyle bir süreç yaşanıyor?

Cevabı şöyle:

“Bir hakimin hukuk zemininde ve vicdanının sesini dinleyerek karar verebilmesi için, verdiği karar dolayısıyla başına herhangi bir iş geleceği endişesinin olmaması gerekir…”

Halbuki:

“Hakimlerle ilgili yer değiştirme işleminin kolaylaştırılması, hakimden istenen kararın alınmasının yolunu açmış bulunmaktadır. Yer değiştirme işlemine tâbi tutulma endişesi, hakimleri, siyasetin beklentileri doğrultusunda karar vermeye itmektedir…”

Soma davasından Osman Kavala’ya kadar, HSK’nın “yer değiştirme” sopasına maruz kalan hakimlerin sayısı az değildir.

BUNLAR DA ÖDÜL

Madalyonun öbür tarafında siyasi sadakatin ödüllendirilmesi vardır. Prof. Özgenç anlatıyor:

“AYM’nin daha önce bir bireysel başvuru bağlamında verdiği hak ihlali kararının gereğini yerine getirmeyen bir ağır ceza mahkemesinin başkanı hakkında HSK tarafından adli ve idari soruşturma yapılması beklenirken, bu kişinin HSK tarafından Yargıtay Üyesi seçilmesi…”

Özgenç bu tür uygulamaların ödüllendirilme beklentisini yükselttiğini söylüyor.

Böyle ödüllendirme örnekleri de az değildir. Sadece yargı hiyerarşisinde olduğu gibi, kamu bürokrasisinde ve hatta siyasi atamalarda yüksek makamlara getirilerek yapılan ödüllendirmeler…

İktidar partisinden milletvekili adayı olursanız, kaybetseniz bile bir süre sonra yüksek yerlere atanıyorsunuz.

Sizi rektör yapmak için KHK ile kanun değiştirilir, sınav kazanmanız için sınav standartları aşağı çekilir…

Ziya Paşa’nın dediği gibi, “ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?”

TARİH LABORATUVARI

Yıl 1949, Mayıs’ın 20’sinde Demokrat Parti Kongresi toplanmıştır. Kongre bir “Teminat Andı” yayınlar. Çok sert olduğu için CHP iktidarı tarafından “Husumet andı” olarak nitelenir, anarşi tahrikçiliğiyle suçlanır.

CHP’li Adalet Bakanı Fuat Sirmen tarafından atanmış olan Yargıtay Başkanı Halil Özyörük, “dosya Yargıtay’a gelirse DP kapatılabilir” diye açıklama yapar! (27 Haziran 1949)

Özyörük o günlerde İsmet Paşa’nın sağ kolu olan Nihat Erim’e ziyaretler yapmakta, Milli Şef’e sadakatlerini arz etmektedir.

Görev süresinin Bakan tarafından uzatılmasını istiyordu…

Sonra bir bakıldı ki, Halil Özyörük, DP’nin İzmir adayıdır! DP iktidara gelince de Menderes’in Adalet Bakanı olacaktır!

Siyasete bakın, adalete bakın!

Bir gün geliyor tarih her şeyi yazıyor.

Adalet tarihimizde adaletin şerefine sahip yargıçlarımız hiç de az değildir. Anayasaya aykırı kanunların iptali için tek başına yıllarca mücadele eden Akşehir Asliye Hukuk Hakimi merhum Refik Gür…

Sürülmeyi göze alarak Osman Bölükbaşı hakkında itirazen tahliye kararı veren Keskin Ağır Ceza Reisi merhum Sırrı Kalaycıoğlu…

Darbeci Cemal Gürsel’in karşısında “idarenin etkisi altında verilen karar zulümdür” diyen Yargıtay Başkanı merhum Recai Seçkin…

Fakat yine Seçkin’in dediği gibi hakimleri “kahraman” olmak zorunda bırakmak fevkalade yanlıştır. Öyle bir sistem ülkede adalet duygusunu tahrip eder.

Temeldeki sorun, yargı bağımsızlığındaki noksanlardır. Fransızların 2007’deki anayasa reformunda yaptıkları gibi biz de HSK’dan siyasetin elini çekmeliyiz.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!