Yardım Kampanyası ve İnfaz Yasası İmkâna Dönüştürülmeli 

Kenan Alpay, koronavirüsün ekonomi ve toplumlar üzerinde oluşturduğu şok dalgalarını analiz ettiği yazısında ayrıca belediyelerin yardım toplama yetkisine ilişkin düzenlemeyi ve yeni infaz yasasını da değerlendiriyor.

HAKSÖZ-HABER

Kenan Alpay’ın ilkin Yeni Akit’teki köşesinde yayımlanan ve Haksöz-Haber için çeşitli eklerle genişletilen yazısından dikkat çekici bazı vurguları sizler için derledik:

-Covid-19 krizinin salt ekonomik-teknolojik veya lojistik hasarına odaklanmak büyük bir yanılgı, ölümcül bir hesap hatası olacaktır. Siyasal ve toplumsal zeminin hukuka uygun dinamik bir formda daha güçlü bir biçimde yapılandırılması, dini ve ahlaki (ideolojik) değerlerin sapmalardan korunup bireysel ve toplumsal hayatı sahih ölçülere göre nasıl inşa edeceğimiz üzerinde çok ciddi mesailer harcamalıyız. Resmi ideoloji putuyla, milliyetçi hamasetle, magazin ve futbol kültürüyle varılacak hayırlı bir menzil olmadı, bundan sonra da hiç olmayacak.

-Birçok konu arasında şu iki konunun önemli bir fırsat, geri tepilemeyecek imkânlar içerdiğini düşünüyorum. Biri yardım/bağış kampanyası diğeri de İnfaz Kanunu’na ilişkin Meclis gündemine getirilen tasarı. Birincisinden başlayalım: “Sadece devlet bağış toplasın, belediyelerin bağış toplaması devlet içinde devlet kurmak anlamına gelir” tarzı bir bakış açısını sadece mantığa değil hukuka ve toplumsal faydaya da aykırı görüyorum. Bağış bu, isteyen muhafazakâr-dindar kurumlar üzerinden, isteyen de Kemalist-Atatürkçü, milliyetçi, liberal veya sosyalist kurumlar üzerinden ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya çalışır. Şeffaf ve amaca uygun hareket etmekten gayrısı teferruattır.

Devlet, Hükümet veya bir Bakanlık tarafında yapılan yardım kampanyası ve bağış çağrısı için bugün Büyükşehir Belediyelerinin yardım kampanyasını, bağış çağrısını zararlı, yıkıcı, bölücü ilan ederse işin sonu nereye varır?

-Türkiye’de “terör” suçunun kapsamı çok geniş ve konjonktüreldir, üstelik cezası da çok ağırdır. “Terör örgütüne üye olmamakla beraber, örgüt adına suç işleme, yardım ve propagandasını yapma …” diye devam eden kapsamda 7 yıl, 10 yıl, 15 yıl ceza almış, sayıları on binleri geçen, insanlar var cezaevlerinde. Fetö Davası da böyle Hizbu’t Tahrir Davası da böyle, El Kaide veya IŞİD kategorisine sokulan Selefi çevrelerin davaları da böyle.

Bu ne yaman çelişkidir ki; Sivas Davası’nda 27 senedir diri diri betona gömülmüş insanların yaşadığı mağduriyet ‘terör’ suçu diye kapsam dışında bırakılacak yine. Güvenlik ve özgürlük, suç ve ceza dengesini iyi kurarak Osman Kavala gibi tutukluların davası da HDP’liler gibi hükümlülerin davaları da infaz indirimine dâhil edilebilir.

*

Kenan Alpay’ın yazısının tam metni >>>

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!