Ahmet Varol / Yeni Akit
Yanlış yanlışın gerekçesi olamaz...
Şunu en başta belirtelim ki biz ölçü ve ilkelerimizi Allah’ın kitabından alırız. İnsanları da haklı oldukları yerlerde savunur, haksızlık ettikleri yerlerde itirazımızı yaparız.
Bir söz vardır: “Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz.” Yapılan yanlışlığa, hatalı davranışa mazeret bulmak mümkündür. Ancak asıl önemli olan o hataya düşmemek, o yanlışı yapmamaktır. Bununla birlikte şunu da ifade edelim ki, bir hatayı ve yanlışlığı savunarak onu doğru göstermek mazeret bulmaya çalışmaktan daha fenadır.
Son günlerde, Hamas liderlerinden Halil El-Hayye’nin başkanlığındaki bir grubun da dahil olduğu ve Filistin’deki muhtelif oluşumların temsilcilerinden oluşan bir heyet Suriye ziyareti gerçekleştiriyor. Ziyaret programı heyetin, Suriye’deki Baas diktatoryasının lideri Beşşar Esed’le buluşup görüşmesiyle başladı.
Bu ziyaretle birlikte Hamas aynı zamanda Suriye’deki Baas rejimiyle 10 yıldan beri kopuk olan ilişkilerini yeniden başlattığını ilan etmiş oldu. Ziyaretin en çok dikkat çeken ve öne çıkan tarafı da bu oldu.
Hamas’ın Suriye’yle yeniden ilişkileri başlatmaya karar vermesi ve bununla ilgili hazırlıkları zaten bir süredir konuşuluyordu ve hatırlanacağı üzere biz, 24 Eylül’de yayınlanan “İlişkiler normalleşse de zulüm normalleşemez” başlıklı yazımızda bu konuyla ilgili kanaatlerimizi dile getirmiş ve kimsenin hatasını savunmak zorunda olmadığımızı belirtmiştik.
Suriye ziyaretinin bir Hamas heyetinin Moskova ziyareti gerçekleştirmesinin ardından planlanması ve Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un ev sahipliğinde Filistin’deki muhtelif oluşumları bir araya getiren diyalog toplantısının ardından gerçekleştirilmesinin bu konuda gelinen noktanın gelişme süreci hakkında fikir vermektedir.
Yorumlarda, Filistin direnişinin son dönemde iyice yalnızlaştırılmasının ve İsrail işgal rejimiyle normalleşmelerin, Suriye ile Hamas arasındaki yakınlaşmada etkili olduğuna dikkat çekiliyor. Buna biz de yukarıda söz ettiğimiz yazımızda temas etmiştik. Ama şunu da belirtelim ki yanlış hiçbir zaman yanlışın gerekçesi olamaz. Mazeretiniz olsa da yanlış yine yanlıştır.
Şunu özellikle belirtelim ki 10 yıldan beri Suriye’de kan döken ve zulüm rejimini ayakta tutmak için bütün insan haklarını çiğneyen Beşşar Esed zulüm ve haksızlıkta Yaid Lapid’i de Netanyahu’yu da cebinden çıkarabilir.
Filistin’de gasp edilmiş meşru hakların geri alınması ve işgale son verilmesi için sürdürülen mücadeleyi önemsiyor ve destekliyoruz. Haklı davasında Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz ve siyonist vahşetin hedefi olan her Filistinlinin canı bizim nezdimizde değerlidir. Ama Suriye’de Esed zulmünün hedefi olan yüz binlerin canlarının değersiz olduğunu söylemeye de kimsenin hakkı olamaz.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.” (Hud, 11/113) Bundan hiçbir zalim müstesna tutulmadığı gibi Suriye’yi kan gölüne çeviren Esed de müstesna değildir.
Tabii, sahada yapılan yanlışların diğer tarafta ilkelerle ilgili yanlışlara da kapı açmaması gerektiğini belirtmemiz gerekir. Filistin sahasında yer alanların yanlışlarını onaylamasak da Filistin halkının haklı ve meşru davasına sahip çıkmaya ve destek vermeye devam etmemiz gerekir. Yanlışların doğruları götürmemesi gerekir.
Son olarak da şunu ifade edelim ki, biz burada olduğumuz yerdeyiz. Zulme karşı mazlumun yanında. Haksızlığa karşı haklının yanında. Yanlışlara karşı doğruların tarafında. Herhangi bir hareketin haklı ve meşru mücadelesine yıllar boyunca destek vermemiz, onun bu meşru mücadelesinin savunuculuğunu yapmış olmamız yanlışlarını da savunmamızı gerektirmiyor ve savunmuyoruz. Siyonist zulme karşı olduğumuz kadar Baas zulmüne de karşı durmaya devam edeceğiz ve bundan dolayı da hiçbir sıkıntı çekmiyoruz. Bu duruşumuzda isteyen bizi eleştirebilir, isteyen de destekler. Bizim için önemli olan Allah’a vereceğimiz hesaptır.