"Yanlış hayat doğru yaşanmaz"

Mehmet Garip Tanyıldızı, "kutuplaşma" söylemi üzerinden inşa edilen ideolojik yönelimleri kritik ediyor.

Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam

Yanlış bilinç

İlk düşünsel kavrayışları bilimsel sosyalizme maruz kalarak oluşmuş entelektüeller, eğer edindikleri kalıpları terk etmemişlerse, sosyal siyasal gelişmeler hakkında öngörüde bulunduklarında hata payı çok yüksek oluyor.

Bunun arka planında önemli bir oranda tarihsel materyalizm felsefesinin kodları yatıyor.

Toplumsal gelişmelerin neden ve nasıl yaşandığı sorusuna "diyalektik yasa" ile cevap veren bu yaklaşım tarihsel akışın iktisadi üretim ilişkileri ile meydana gelen sebep-sonuç sistemine dayandığını öne sürer.

Yani, sosyal siyasal olayların gerçekleşmesinde ekonomiyi en (hatta tek) temel belirleyici olarak salt şahsi bir düşünsel süreç neticesinde oluşmuş bir kanı değil.

Düşünsel kavrayış temelleri bu yaklaşımla atılmış günümüz entelektüellerinin ekseri, farkında olsunlar ya da olmasınlar, yanılgılarında Marksist tarih anlayışının ceremesini çekiyorlar.

Sağlıklı bir fikri tetkik ve tahkik yapanları dışarıda tutarak söyleyebiliriz ki, bu durum hem solculuğu elden bırakmamış eski tüfekler hem neo-marksist tezleri benimseyenler hem de liberalleşen entelektüeller için geçerli.

Üstelik bu entelektüeller öngörülerinde yanılma sebeplerini açıklarken teorinin doğru olduğunu ancak pratiğin yanlış yaşandığını öne sürmekten çekinmezler.

Bu noktada Marx'ın kapitalizmin çöküp proletarya diktatörlüğünün kurulacağı öngörüsünün tutmamasını kapitalizmin kendini yenilediği gerekçesiyle açıklaması akla gelebilir.

Fakat bu çarpıklığı ve zihni donukluğu daha çarpıcı bir şekilde ortaya koyan ve Marx'ın "Yanlış Bilinç" kavramsallaştırmasını andıran örnekler var.

Mesela, toplum bu entelektüellerin beklentilerine aykırı bir tavır sergilediğinde toplumsal cehalet, eğitim seviyesi, kentleş(eme)me gibi -en hafif ifadeyle- bahanelere sığınırlar.

Kutuplaşmadan ve kimlik siyasetinden olumsuz olarak söz edenler, zevahirde şikayet ettikleri toplumsal ayrışmanın en düşmancasını sergilerler.

Oysa toplumsal ayrışmanın tam ortasında onların bu "bakışları" yatmaktadır.

Kimlik, kültür, ahlak gibi toplumsal dinamiklerin çoğu kez ekonomi ve üretim ilişkilerinden daha fazla realiteyi belirlediğinin farkına varmadan toplumsal gelişmelerin nereye doğru gittiği anlaşılamaz.

Elbette hayatın hiçbir sistematiğe sığdırılamayacak kadar kompleks olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir.

Yalnızca hayatın aşina olduğumuz akışına uygun süreçler öngörülebilirdir.

Fakat tarihsel akışı yanlış yorumlayanlar gelecekte yaşanacakları öngöremez.

Ne diyordu Adorno?

"Yanlış hayat doğru yaşanmaz"

Yorum Analiz Haberleri

Spiegel: “İsrail'in üst düzey siyasetçilerini ‘korumanın’ Almanya'nın ‘varlık sebebi’ olduğu düşüncesi feci bir hatadır”
UCM'nin tutuklama kararları Siyonist çete İsrail'i yalnızlaştırıyor
Daha çok konuşun da hanginize daha çok güvenemeyeceğimizi bilelim
Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü