Yangınlar büyürse, mülteci nefreti yaygınlaşırsa

Kenan Alpay köşesinde bugün Türkiye'de artan orman yangınları ve yangınlarla mücadelede takınılan söylemleri değerlendiriyor.

Bireysel panikten daha tehlikesi toplumsal paniktir. Ancak toplum ve devlet birlikte paniklerse ölümcül düzeyde sonuçlar üretir. Bir toplumun duygusunu, düşünce ve hareketlerini vehim ve vesveseyle belirlerse, itidal yerini panik havasına bırakırsa, mantık ve delillerle çözüm üretmek yerine içgüdü ve propagandaya sarılırsa içinde boğulacağı bataklığı kendi elleriyle oluşturmaya koyulmuş demektir. Hızla tedbir almak soğukkanlı olmaya da makul söylem ve eylem biçimleri geliştirmeye de hiçbir zaman engel değildir.

Akdeniz’den Ege’ye doğru yayılan yangınların oluşturduğu yıkım maalesef içeriden ve dışarıdan, dost veya düşman unsurlar tarafından toplumda panik havasının giderek büyümesine muazzam bir katkı yapıyor. Muhalefet partilerinin tezi şöyle işliyor: “Hükümet yeni rant alanları açmak, yandaş sermayeye peşkeş çekmek üzere ormanları söndürmüyor. Atatürk’ün kurduğu THK’ya yapılan muamele ve 28 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanan Turizmi Teşvik Kanunu’nda orman arazileriyle ilgili değişiklik bunun en açık ispatıdır.” Bu komplocu teze göre “yangın kasten çıkarılmamışsa bile kasten söndürülmüyor” manasına geliyor. Bu kafa yapısı sadece siyaseti değil bütün bir hayatı tastamam şeytani planlardan ibaret gördüğü, hemen hiçbir somut hayırlı işe niyet edip soyunmadığı için güvensizlik ve korkuyu derinleştirip yaygınlaştırmaktan başkaca bir siyaset stratejisi üstlenemiyor asla.

İktidar cephesinden bakınca da kamuoyunu ikna edip konsolide etmek üzere en kestirme ve garantili yol olarak şu hat tercih edilmişe benziyor: “Yeşil Vatan’ı tümüyle yakıp küle çevirmek, en ücra köşesine kadar kundaklamak üzere bütün düşman unsurlar seferber olmuş” Peki, tam olarak böyle olmayan ama kamuoyunda yaygınlık ve öncelik kazanan bu tür bir söylem ne derece izah edici ve çözüm üretici olur acaba?

Yazının devamı için bağlantıya tıklayınız

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!