Kafalarının karışık olduğunu biliyorum bilmesine, ama insan yine de bir iç tutarlılık, bir çelişkiye düşmeme titizliği bekliyor '60. Yıl' iddiası bulunan gazete ile meslek hayatı gazetesi kadar uzun başyazarından...
Önceki gün, Oktay Ekşi, 'yargıya intikal etmiş konularda yazı yazmama ve haber yayımlamama' erdeminden söz ederek kim olduğunu bilmediğimiz birileriyle gölge boksu yapıyordu. Şu satırlar ona ait: “Hürriyet'in 60 yılı bulan geçmişinde, bu temel inancımıza aykırı tek satır yoktur. O nedenle burada yargı sürecini etkileyecek yayın yapılmaz. Çünkü hukuka saygı onu gerektirir.”
Yazının çıktığı gün, 60 yıllık Hürriyet gazetesi, tutuklulardan Sinan Aygün'ün sorgu hakimliğinde verdiği, “Ben esnaf sokağa dökülsün istedim” ifadesini manşetine taşımıştı. Aynı haberi tamamlayan başka sorgu ifadeleri daha yer alıyordu aynı günün Hürriyet'inde.
Eskiler buna “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derlerdi.
Gazetecilik heyecanı Hürriyet'e de yeni yeni avdet ediyor. Gazetenin yönetmeni, dün, Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan yüksek rütbeli emekli askerlerin arşivinden zihnindeki bir soruya cevap teşkil edecek bir belge çıkmasını iştiyakla beklediğini yazabildi. Heyecan bütünüyle geri döndüğünde, Hürriyet, yakın zamana kadar şikayetçi olduğu uygulamayı yeniden başlatabilir. Başyazarının böbürlenmesine aldanmayın, Emniyet ve Savcılık sorgulamalarında alınan ifadelerin habere ve oradan da yoruma dönüştürülmesinin şampiyonluğu Türk medyasında Hürriyet'e aittir.
Sırf bu alanda çalışan birden fazla muhabiri vardır gazetenin...
Tabii resmi ağızların veya yetkililerin ilettiği bilgi ve belgelerden “Ne olmaz, ne olur” ihtiyatiyle uzak durunca, Aydın Doğan'ın sahibi olduğu gazetelerin sayfaları, operasyonun değerini küçültmek, hatta amacından saptırmak isteyen kişi ve çevrelerin uyduruk fetvaları ve iler-tutar tarafı bulunmayan sahte haberleriyle dolup taşıyor.
Bir gün sonra yanlışlığı ortaya çıkan haberlerle uçuk-kaçık yorumların okurlar üzerinde meydana getirdiği şaşkınlığı varın siz hesap edin.
İçinden geçtiğimiz süreç sona erdiğinde, bazı kişiler, kurumlar ve bu arada medya organları ile gruplarının itibarlarında önemli bir hareketlilik görülecek; kimileri kazançlı çıkarken kimileri büyük bir ziyana uğrayacak. Kuyruğu her dönemde dik tutmaya alışmış bir grubun kendisini bu denli büyük bir risk altına sokmasını anlamak gerçekten çok güç.
Unutmayalım: 2003 ve 2004 yıllarındaki darbe girişimlerinin boşa çıkartılmasında, o günlerde darbecilere pek yüz vermediği şimdilerde anlaşılan o medya grubunun da kısmi katkıları olmuştu. 2007 Nisan ayından bu yana farklı bir tavır sergiliyor grup.
Bir de yavuz hırsızlığa soyunup, “Madem Hilmi Özkök, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül darbe hazırlıklarından haberdardı, neden suç duyurusunda bulunmadı, darbecilerin peşine düşmediler?” diye sormaları yok mu?
O dönemdeki darbe girişimlerinden kendileri de haberdardı, ama yazmadılar.
Düşünün: Gazetenin başyazarı geçmişte sorguda alınan ifadelerle yüzlerce kez manşet kotardıklarını unutmuş, Ergenekon'la birlikte başlayan sessiz kalma uygulamasını 'medya etiğine bağlılık' olarak sunma gayretinde; aynı gün onun bu kendi kendini övme girişimini boşa çıkartan bir manşet atabiliyor yayın yönetmeni. Kısa süre öncesine kadar başyazarını aratmayacak self-övgülerle okur karşısına çıkan aynı yayın yönetmeni, kendisiyle çelişmeyi de göze alarak, bavulda belge arıyor şimdilerde...
Ne yaman çelişkidir bunlar...
YENİ ŞAFAK