HAKSÖZ HABER
Özgür-Der Yalova Temsilciliği'nin açılışı yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Programda birçok Özgür-Der şube, temsilcilik ve girişiminden ziyaretçiler gelirken bazı illerde tebrik mesajları iletti.
"Özgür-Der Ailemize Hoş Geldiniz"
Kutlama mesajında Özgür-Der İzmir Şubesi adına Nurcan Büyük: ''Aklı, ahlakı, eğitimi, ticareti kısaca hayatın tüm alanlarını ifsad eden kuşatmayla karşı karşıyayız. Şüphesiz bu tahakkümü aşmanın yolu Kur'an'ın aydınlığında yanlızca Rabbimizin rızasını gözeterek adaleti ayakta tutan, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran, zulme boyun eğmeyen, birbirlerine kenetlenmiş topluluklar olmaktan geçer..Bu amaçlar üzere kurulan Yalova Özgür-Der'e ailemize hoşgeldininiz diyoruz.Salih amellerin bir zemini olması duasıyla...'' temennilerinde bulundu.
"Tebliğci ve Müdaceleci Kur'an Nüveleri Oluşturmalıyız"
Diyarbakır Özgür-Der şubesi başkanı Serdar Bülent Yılmaz ise mesajında: ''Kapitalist tüketim kültürünün her şeyi nesneleştirdiği, modern yaşam tarzının bireyselleşmeyi öne çıkardığı bir vasatta müslümanların öncelikle islami kimliklerini netleştirmeleri önem arzetmektedir..Kimliğimizi, özgün ve bağımsız olarak fıtrat ve Kur'an ile bütünleşen şahsiyetleşme imkanına kavuşturabilmeliyiz. Ailevi ve kurumsal eğitim çalışmalarımızda tutarlı islami şahsiyetler yetiştirmeliyiz.İslami şahsiyetlerin birliğinden Kur'an ahlakını ve mesajını birlikte yaşamaya çalışan tebliğci ve mücadeleci Kur'an nüveleri veya halkaları oluşturmalıyız. Kur'an halkaları arasında zincirleme istişari irtibatlar kurarak,içinde yaşanılan toplumları vahiyle gereğince uyararak ve Resulullah (s)gibi vahyi çözümlemeleri kendi aralarında örneklendirerek yaşayacak model bir cemaat oluşturabilmeliyiz. Kitleleri gereğince uyarabilecek ve onlara hem itikadi,hem idari,siyasi,ekonomik ve kültürel özgün çözümler önerecek ve Rabbimizi gaybi yardımına layık olabilecek toplumsal bir hedefe yönelmeliyiz.Tam bu noktada 1999'dan beri ıslah ve ihya çabasında olup Türkiye'de bu örnek model olma yolunda ilerleyen Özgür-Der'in her geçen gün yeni bir şubesinin daha açılması, müslümanları, bu topraklar için umut ve ezilenler için adres kılmaktadır.
Özgür-Der Yalova temsilciliği bu yönüyle hepimiz için yepyeni bir umut, taptaze bir kararlılık olmaktadır. İslam'ın diriltici mesajını toplumlara ulaştırmanın ve müslümanları içine düştükleri zayıf ve paramparça halden kurtarmanın yolu, yerel zindanları aşarak cemaat ve ümmet olma bilinci içinde güç birliği etmekten, hayırlı çatılar altında bir araya gelmekten geçmektedir. Unutmamalıyız ki açtığımız her dernek, çalışmalarımız için bir imkan olduğu kadar, sorumluluğumuzu artıran ve kendisinden sorguya çekileceğimiz birer nimettir. Rabbimizden, bizleri nimetlerin hakkını vererek, şükrünü eda eden müminlerden kılmasını niyaz ediyor; Özgür-Der Yalova temsilciliğinin ıslah ve ihya damarının kalınlaşmasına vesile olmasını diliyoruz. İslami mücadeleyi güçlendirecek çabaların bereketlenmesi için dua ediyoruz.''temennilerinde bulundu.
Panele gazeteci-yazar Abdurrahman Dilipak, Haksöz Dergisi Yazarı Hamza Türkmen ve gazeteci-yazar Adem Özköse davet edildiği programda Fatih Özçetin'in Kur'an-ı kerim ve mealini okumasının akabinde Özgür-Der Yalova temsilciliği adına Lütfi Çiftçi açılış konuşması yaptı. Özgür-Der genel başkanı Rıdvan Kaya selamlama konuşmasında müslümanların birlik ve dayanışmasına vurgu yaparak tebrik ve başarı dileklerini iletti. Ardından Suriye intifadasını konu alan sinevizyon gösterisi izlendi.
"Yeryüzünün Bütün Mazlumları Ümmetin Yetimleridir"
İslami kimlik ve Suriye İndifadası konulu panelde Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, İslam coğrafyasının sınırlarının ümmet bilinci yıkılarak suni ulus devletlerinin kurgulanma sürecinden bahsederek bu coğrafyada yaşanan zulümler karşısında islami duyarlılığa sahip müslümanların üzerine Allah'ın yüklediği sorumlulukları hatırlattı. Dünya siyasi haritası üzerinden yirminci yüzyılın adaletsizliğini anlatan Dilipak şöyle konuştu:
"Beyaz adam Amerika'ya ayak bastığında Kızıl derilileri yok etti. Sonra Kara derilileri köleleştirdi. Yetinmedi Sarı derilileri sömürgeleştirdi. Bugün dünyanın bu küçük bölgesi ve Avrupa kıtası için tüm dünya çalışıyor. Dünya gelirinin çoğunun burada tüketilmesi adalet midir? Çin'de iki milyara yakın insan yaşıyor. Hindistan'da da bir buçuk milyar... Ama Çin'in toprağı Hindistan'ın iki katı. Peki bu adalet midir?
Batılı adam yirminci yüzyılın başında buralara Ortadoğu dedi. Sınırları kendilerine uygun olarak çizdi. Sınır kavgaları oluşturdu. Başımıza ulus devletler musallat etti. Her bir ülkeye diktatörler yerleştirdi. Ancak Allah'a hamdolsun ki bugün bir şeyler değişiyor. Başbakan'ın bugün Mısır'da söylediği gibi Mısır, Suriye, Tunus, Libya ve diğer islam ülkeleri "değişmiyor" "öze dönüş" yaşıyor. Özüne dönüyor.
Ben çok umutluyum. Çok güzel günlere vardığımıza inanıyorum. Ancak çalışmalıyız çabalamalıyız. Çünkü yeryüzünün bütün mazlumları ümmetin yetimleridir. Çünkü alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz."
"Asıl Mezhepçilk Suriye'deki Zulmü Görmemektir"
Devamında Hamza Türkmen islami kimlik üzere yoğunlaşarak Suriye intifadası konusundaki sorumluluklardan bahsederek intifadanın dezenformasyona uğratılma çabalarına değindi.
Ancak bu dezenformasyonun Suriye direnişini engelleyemeyeceğini dile getiren Türkmen konuşmasına şöyle devam etti:
"Bilad-Şam Gazze, Kudüs, Halep Humus ve Urfa'ya kadar uzanır. Ümmetin bir yeri kanasa bütün ümmet hasta düşmüş demektir. Bugün Gazze için Hama'da Humus'ta zaten çok zor koşullarda olan Suriye'li müslümanlar eylem yapıyor. Ve bu eylemleri yaptığı esnada şehit veriyor.
Bügün islam dünyası eski islam dünyası değildir. Düne kadar refah sınır kapısından giden yardımları Hüsnü Mübarek bizzat engelliyorken bugün Mısır başbakanı Gazze'de. Dün Tunus israil'le sayısız anlaşma yaparken bugün bakanları Gazze'de.
Ali Şeriati sempozyumundan geldim şimdi. Orda Ali şeriati'nin eşine "bugün Ali Şeriati yaşasaydı Suriye konusundaki tavrı ne olurdu" diye soruldu. Cevaben dedi ki " Şeriati bugün yaşasaydı Suriye halkının yanında olurdu ve muhtemelen şimdiye dek öldürülmüş olurdu."
İslam dünyasını mezhep çatışması komplolarıyla karalamaya çalışıyorlar. Suriye devrimi gerektiğinde kendisine karşı savaşan şebbihaları bile yargılamadan mahkum etmeyen bir direniştir. Esas mezhepçilik yapanlar dünyaya mezhepçilik gözüyle bakıp Suriye'deki zulmü görmeyenlerdir. Biz "la şarkiye la garbiye illa illa islamiye" diyen islam inkılabını sahipleniyorduk; bugünkü ulusçu, mezhepçi İran'ı değil."
"Suriye'nin Hesabını Allah Katında Zor Veririz"
Son olarak Adem Özköse, Suriye'de yaşanan süreci ve tutukluluk sürecinde yaşadıklarını, izlenimlerini anlattı. Suriye'de müslümanların maruz kaldıkları zulümleri örneklerle izah etti.
Baas diktatörlüğünün bunca katliam ve zulmüne rağmen hala akıl ve vicdan tutulması yaşayan insanları anlayamadığını ifade eden Özköse şöyle devam etti:
"Dün Hama'da babaları, anneleri şehit edilenler sokakları örgütlüyor ve Suriye'yi özgürleştiriyorlar.
Dün Baas hapishanelerinde on yıllarca kendisinden haber alınamayan Suriyelilerin çocukları torunları şehit ediliyor. Suriye'de o tertemiz gençlerle karşılaşıp "bu mücadeleniz uzun sürecek sabırla devam edebilecek misiniz?" diye sorduğumda bana dediler ki " Allah şahittir ki biz ömrümüzde hiç bilmediğimiz bir şeyi tattık. Özgürlüğü! Allah'n izniyle hepimiz şehit olsak da asla vazgeçmeyiz, geri adım atmayacağız.
İslam dünyasının pek çok yerini geziyorum belgesel için. Suriye konusunda kafası karışık olan kimse yok. Herkes inanıyor ki Suriye'de zalim ve katil bir diktatörlüğe karşı mazlum müslümanlar şerefli onurlu bir direniş sergiliyorlar. Bütün ümmetin onur duyacağına bir örneklik oluşturuyorlar.
Benim suriye'ye gitme sebebim şuydu. Yıllar önce Bosna'da Pazar Katliamı olmuştu. Televizyonlara kısa bir görüntüsü düşmüştü. Bu kısa görüntü bile Türkiye'yi ayağa kaldırmaya yetmişti. Ancak Türkiye'deki Baas lobisi ve İran muhibbilerinin kara propagandaları yüzünden ne yazık ki Suriye için bir şey yapılamıyordu. Bir nebze olsun direnişe katkım olur diye Suriye'ye gittim.
Yeryüzünde hiçbir mazlumun canı diğer mazlumun canından daha değerli görülmemelidir. Hele bir müslümanı bir diğerinden asla ayırmamak gerek. Gazze için taşıdığımız duyarlılığı Suriye için de taşıyalım. Yoksa hesap var, ölüm var. Suriye'nin hesabını Allah katında zor veririz kardeşler. "
Tekbir ve sloganlarla yoğun bir duygu ve heyecan atmosferinin oluştuğu panel kapanış mesajlarıyla sona erdi.