Ateşkesin bitiş tarihinin hazirandan marta çekilmesi, “Silahın miadı bitti” diyen Baydemir’in Öcalan tarafından sert biçimde azarlanması, Balıkçı’ya yönelik kampanya, Orhan Miroğlu’nun tehdit edilmesi, tüm bu gelişmelerle paralel olarak İmralı’daki devlet-Öcalan temaslarının kesilmesi ve Başbakan’ın “güvensizlik” bildiren açıklamaları ile zor bir döneme giren barış sürecinde siz “Balıkçı var mı yok mu” konulu istihbarat operasyonuyla meşgul olurken pazar gününden itibaren negatif havayı tersine çeviren gelişmeler yaşanıyor.
Önce bu gelişmelerin sonucunu görmek için Öcalan’ın son görüşme notlarına bakalım:
İlk konu Öcalan’ın AKP’ye dönük sert eleştiriler ve savaş tehdidiyle marta çektiği ateşkes süreciyle ilgili son görüşme notlarındaki görüşleri:
“Ben mart uyarısı yaptığımda da yanlış anlaşılıyor. Burada bir şantaj yok, bir tehdit yok, tek başına savaş çıkacak uyarısı da yok. Benim burada bahsettiğim, sorunların çözümü için demokratik seferberliktir.”
“Tekrar belirtiyorum 1 mart konusu yanlış anlaşılmamalıdır. Ben mart ayında gelişmeler ışığında çok kapsamlı bir değerlendirme yapacağım. Benim marttan kastım budur. Nihai karar tarihi haziran ayıdır. Bunlar bu şekilde anlaşılmalıdır.”
Öcalan’ın son görüşme notlarındaki ikinci mesajı daha ilginç. Bu kez konu PKK’nın bölgede açıkça tehdit ettiği, Fırat Haber Ajansı’nın bölgedeki yapılanmasını teşhir eden haberler yaptığı, çocuklarını okullarına gönderenlerin tehdit edildiği Gülen Cemaati:
“Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce’nin bazı değerlendirmeleri olmuş. Bu vesile ile ben de kendi cemaatlerine ilişkin şunları belirtmek istiyorum. Tabii biz hiçbir zaman kendilerinin varlığını inkâr etmedik, onlardan da bizi inkâr etmemelerini bekleriz. Hem kendileri hem biz, gerek Türkiye’de gerek Ortadoğu’da önemli aktörleriz. Bu iki dinamik gücün karşılıklı anlayış göstermesi ve dayanışma halinde olması durumunda Türkiye’de birçok temel sorun çözülecektir.”
Gülerce ile Yalova buluşması
Peki, ne oldu bu üç günde? Her şey pazar günü Yalova’da gerçekleşen bir dizi görüşmenin sonucu. Görüşmelerin bir tarafında Öcalan’ın avukatları oturuyordu. Avukatlar pazar günü Yalova’daki toplantılarının ardından rutin dışına çıkıp pazartesi günü Ada’ya giderek Öcalan ile görüştüler.
Toplantılardan ilkinde masanın diğer tarafından ilginç bir isim oturuyordu. Avukatlar uzun süredir zaman zaman gazeteciler, STK temsilcileri ile görüşerek Öcalan’a bilgi veriyorlar. Bu kez görüşme yapılan isim Yalova’da yaşayan Zaman gazetesinin saygın ve tecrübeli yazarı Hüseyin Gülerce’ydi. Hüseyin Gülerce önceki akşam Mehtap Tv’deki Düşünce Günlüğü programında Öcalan’ın üç avukatıyla yaptığı o görüşmeyi şöyle anlattı:
“Kürt sorunu Türkiye için bu bir prangadır dedim, bu işin içinde dış ülkeler var, rant elde edenler var deyip iki şart ortaya koydum: Samimi bir irade ortaya konmalı ve kullanılacak üslup çok önemli. Öcalan’ın bir avukatı ‘BDP heyeti Çanakkale ziyareti düzenlesin teklifi’ getirdi ve bunu çok olumlu buldum. Bir Kürt genci bana ulaşıp yurtdışındaki Türk okulları tabirini eleştirdi. Ben ona bu okulların herkese hizmet ettiğini, Gönüllüler Hareketi’nin Kuzey Irak’ta 10 tane okul açtığını, bölgede onlarca okuma salonu açıldığını, bu çocukların sadece o bölge insanına hizmet edeceğini söyledim. Avukatlardan biri bu okullarda Kürt çocuklarının asimile edildiğini söyledi, ‘Bunu hakaret olarak kabul ederiz, hatta 15 senedir bu hareketin içinde eğitim gören bir kişi beni asimile ettiler diye konuşmamıştır’ karşılığını verdim.”
Dün telefonda konuştuğum Gülerce görüşme teklifinin avukatlardan geldiğini söyledi ve avukatlarla cemaat adına değil tamamen şahsı adına gazeteci olarak görüştüğünü vurguladı. Çok ılımlı ve hoş sohbet bir isim olan Gülerce’nin bu görüşmede anlattıkları avukatları ve Öcalan’ı etkilemiş gözüküyor.
Devlet ile haziran görüşmesi
Avukatların Yalova’daki en kritik görüşmesi bazı devlet yetkilileriyle oldu. Görüşmede barış sürecinde yaşanan tıkanmanın konuşulduğu iddia ediliyor. Bu görüşmenin de işe yaradığı Öcalan’ın sözlerinden anlaşılıyor.
Türkiye bir barışa gidecekse Türkiye’deki değişimi sürükleyen dindarların, Gülen cemaati gibi grupların da bu konuda ikna olması ve Türkiye’de silahların susmasına destek vermesi önemli. Ateşkes tarihinin marttan yeniden hazirana çekilmesi ise özellikle hükümet çevresinde son haftalarda oluşan güvensizliğin giderilmesi ve seçime kadar bazı somut adımların atılması anlamında olumlu bir gelişme. Barış son üç günde uçurumun kenarından döndü diyebiliriz. Çok da iyi oldu.
Balıkçı korumayı reddetti
Bu arada herkes bana Balıkçı nasıl diye soruyor. Gayet iyi. O kadar iyi ki “satır aralarını okuyan”, “aslında olmayan” Balıkçı’ya adreslerinin, fotoğraflarının teşhir edilmesinden sonra Emniyet koruma tahsis etmek istedi ama hem devlet hem de PKK’ya karşı bağımsızlığını korumakta kararlı olan Balıkçı bu teklifi reddetti.
yildirayogur@gmail.com
TARAF