Yalova Özgür-Der'de ''Toplumsal Değişim ve Erdemli İnsanın İnşası'' Konuşuldu

Yalova Özgür-Der'in ilk semineri ''Toplumsal Değişim ve Erdemli İnsanın İnşası'' konusu ile başladı.

Yalova Özgür-der 2019-2020 dönemine Sinan Ön’ün sunduğu ''Toplumsal Değişim ve Erdemli İnsanın İnşası'' semineri ile başladı. İbrahim Şenbaş  yıl boyunca planlanan faaliyetleri paylaştığı selamlama konuşmasında Rabbimizden bu yılki çalışmaları bereketli kılmasını diledi ve ardından seminere geçildi.

Toplumsal değişim konusunun her ne kadar 19 yüzyıl Batı dünyasının üzerine yoğunlaştığı bir olgu olsa da insanın ontolojik kökeni kadar eski bir konu olduğunu vurgulayan Sinan Ön seminerini toplumsal değişim ve erdemli insanın inşası başlıkları ile iki kısım halinde ele aldı ve seminerine özetle şöyle devam etti; 

Belki de ilk değişim olgusu mekân ve zaman algısı değişen Hz. Adem ile başlıyor. Sonsuz ve sınırsız bir zaman diliminden sonlu bir zamana, metafizik bir mekan olgusundan nesnel bir mekana doğru değişim. İmtihan ve imtihanın sonucu tekrar imtihana tutulmak!

Toplumsal değişme  toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının ve bunları belirleyen kurumların, tarihsel süreç içerisinde değişmesini ifade eder.Batıda kavram ilerleme, kalkınma, gelişme kavramları ile yakından ilişkili olarak kullanılır. 

Toplumsal değişmeyi etkileyen unsurlar

Fiziksel çevre faktörleri; Coğrafi yapıda görülen toprakların verimliliği, doğal felaketler, iklim değişikliği vb.
Kültürel faktörler; coğrafi keşifler, yayılma ve sömürü vb.
Teknolojik faktörler; pusulanın, matbaanın, buharlı makinelerin icadı, elektrik, telefon, bilgisayar vb.
Demografik faktörler; nüfus artışı, göç, savaş vb.

Devrimler    

18.19 yy da Avrupa’da ortaya çıkan devrimler insanlık tarihinde büyük değişim ve dönüşümlere yol açmış, insanoğlunun düşünme, çalışma, yaşama, örgütlenme biçimlerini tamamen değiştirmiştir. Bunlar bilimsel devrimle başlamış, endüstri devrimi ile devam etmiş, Fransız devrimi ile kalıplaşmıştır.

Bilimsel Devrim; Fizik alanında yaşanan gelişmeler, Isaac Newton’un evrensel çekim yasasını keşfetmesiyle başlar. Bu yasayla iki dünya anlayışı sarsılmış, Tanrı tarafından yönetilen bir doğadan, kendini düzenleyen, yasaları keşfedilince de insanın egemenliğindeki bir doğa anlayışına geçilmiştir.

Endüstri Devrimi; 18.yy da İngiltere’de ortaya çıkmış, modern hukuk kurallarını, bilimsel ve teknik örgütlenme modellerini üretmiştir. Buhar ve elektrik gibi güç kaynaklarının kullanılmaya başlaması, yeni makine çeşitlerinin ortaya çıkmasına sebep olmuş. Tarımsal üretimde yaygınlaşan makineleşme nedeniyle işgücü tarımdan sürekli büyüyen sanayiye doğru göç etmiştir. Emek soyutlanmış, insanla doğa arasında aracı konumda olan üretim araçları özerklik kazanarak merkezi konuma gelmiştir.  Makineye bağlı emek süreci verimliliği arttırmış ancak çalışanların yabancılaşmasına sebep olmuştur. Gazap Üzümleri romanı bunu veciz bir şekilde anlatan eserlerdendir. 

Fransız Devrimi; Kendinden önceki ve sonraki devrimlere nazaran kitlesel nitelikteki tek toplumsal devrim olarak kabul edilir. Dünyayı kapsama niteliği bakımından da bu böyledir. Çünkü bilimsel ve endüstri devrimleri Batı medeniyeti tarından tekelleşen ancak Fransız devrimi Batı medeniyeti tarafından pazarlanan bir devrimdir. Hazırlayan unsurlar aydınlanma döneminin eşitlik, özgürlük, güçler ayrılığı, hoşgörü gibi kavramlarıdır. Dışı süslü ancak içi boş kavramlardır bunlar..

Türkiye’nin Modernleşme Serüveni Batıcılaşma 

Yaklaşık ikiyüz yıllık tarihimizde özellikle tanzimat fermanı ile başlayan bir değişim ve dönüşüm var. Bunun gerekçesi  “geri kalmışlık” psikolojisi ile yitirilen özgüvenden kaynaklanıyor. Sonuç “ileri” toplumlara duyulan öykünmeci bir tavra dönüşüyor. Kendinden menkul hiçbir değer üretemeyen zihinler işin kolayına kaçıp taklitçilik üzerinden bir Batıcılaşma yarışına girişiyorlar. Osmanlı modernleşme ile Türk modernleşmesi arasındaki en net birliktelik bu! 

Erdemli insanın inşası

İşte burada bizim için değişimin yönü devreye giriyor. Değişim ne için olmalı? Amacı ne olmalı sorularının cevabı belki de bu. Erdemli insanın inşası her ne kadar bireysel bir olgu gibi dursa da toplumsaldır.

Nedir insan? 

Ali Şeriati insanı tanımlarken iki tipten bahseder beşer ve insan. Beşer bedensel ihtiyaçları için yaşayan düşünce, fikir, inanç, dayanışma ve sosyal düzenden habersiz bir varlıkken insan olma vasfına ulaşamayandır. 

Sadece fıtratın temel ihtiyaçları yani yeme, içme, üreme gibi ihtiyaçları karşılama içgüdüsü ile hareket eden beşer, vahiyle müşerref olunca emaneti yüklenir ve irade sahibi bir varlığa dönüşür. O artık öz benliği olan, seçebilme hürriyetine sahip ve bu benliği ve seçmesi ile üretebilen karaktere sahiptir. 

Erdemli Yol..

Ragıp el İsfehani insan vasfına ulaşan beşerin yolculuğun da hikmetli ve erdemli bir makama yükselmesinin yollarını bizlere Ez Zeri-a yani Erdemli Yol eserinde bizlere veciz bir şekilde açıklıyor. 

Nefs kaynaklı fiilden herhangi birini yapan biri, bu fiili çoğalttıkça daha güçlenir. Bu fiil iyi ya da kötü olabilir. Eğer iyi bir fiil ise erdem bakımından, kötü bir fiil ise azgınlık bakımından güçlenir. Burada bizlerle Hz. Ali’nin bir sözünü paylaşır “İman kalpte beyaz bir nokta olarak başlar ve iman arttıkça bu beyazlık da artar. Kul imanda yetkinliğe erdiği zaman kalbi de bembeyaz olur. Nifak ise siyah bir nokta olarak görülür. Nifak arttıkça siyahlık da atar. tamama erince kalp simsiyah olur.” 

İsfehani devamla; insanın erdem bakımından dört dereceyle etkinliğe erdiğini ifade eder. 
İkisi inançla ilgilidir. Biri doğru inanmak, diğeri geçici kanaatlere, asılsız şüphelere değil, açık delil ve sağlam kanıtlara dayandırmaktır.

Diğer ikisi ise fiille alakalıdır. İlki kötü adetleri terk ederek onlara buğz etmek ve erdemsizlikten sakınarak erdeme ulaşmaktır. Diğeri güzel adetlere alışarak onlarla nimetlenmektir. 

Erdemsizlikler de dört derece ile alçalmaya sebep olur. Aynı yolu takip eden İsfehani iki inanç iki de fiil derecesinden bahseder. 

İnançla alakalı olanlar; Hakiki ilimlerden hiçbirine itibar etmeyerek habersiz kalma, diğeri taklit yoluyla yanlış inançlara kapılıp kirlenmek.

Fiille alakalı olanlar ise;  güzel adetlere asla alışmayıp, çirkin adetler ve davranışlarda ısrar etmek.

Toplumsal değişimin batıdaki yönü ve bizdeki yansımaları bu değişimin karşısında erdemli insanın vazifelerini  vurgulayan Sinan Ön sunumunu Kuranı Kerim'den bir dua ile  sonlandırdı.

“De ki, Allah’ım ey Mülkün sahibi, Sen dilediklerine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın; dilediğini aziz eder, dilediğini zelil edersin; hayır Senin elindedir; Sen her şeye Kadir’sin” (3/26)

Soru ve cevaplarla daha faydalı hale gelen program 29 kasım’da Özgür-Der Genel Başkanı  Rıdvan Kaya'nın sunacağı “Kulluk ve Sorumluluğumuz” başlıklı seminer davetiye ile sona erdi.
 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Esed katilinin yerli işbirlikçileri hesap verecek!
Özgür-Der ve Fetih Vakfı, Halep’te halka gıda yardımında bulundu
Özgür-Der, Gazzeli kardeşlerimize temiz su ve sıcak yemek dağıtımı yaptı
Antalya'da İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları protesto edildi
“Sanal kimliklerin inşası: Hakikat mı kurgu mu?”