Yalnızlaşan başörtülü kadınlar

Hilal Kaplan

Ne kadar çok önemsiyoruz sınırları, bizden öncekilerin koydukları sınırları. "Böyle gelmiş, böyle gider" anlayışı nasıl da sirayet etmiş hepimize. Çoğu sınır hayalîdir hâlbuki; en başta devletlerin sınırları ve sonra devletlerin vatandaşlarına koydukları sınırları...

Geçtiğimiz 23 Nisan, millet iradesinin tecelli ettiği iddia edilen mecliste bir sınır daha ısrarla müdafaa edildi. Başörtülü bir kadın geçmek istedi o sınırdan, işgüzar bir görevli izin vermedi. Kadın, çoğumuz gibi, direnmedi. Direnemedi. Arkasını döndü ve çıkıp gitti. Bu milletin ferdi olan bir kadına, millet iradesinin tecelli ettiği o mecliste kapı gösterildi.

Bazı değerleri muhafaza ettiği iddia edilen basındaysa bu habere ya yer verilmedi ya da haberin içeriği tahfif edildi ve çarpıtıldı.

Başörtülü kadınlar bu mücadelede artık öyle bir yalnızlaş(tırıl)ma hali yaşıyor ki... Çünkü sesleri sadece devlet kapılarından geri dönmüyor. Sadece "el kapıları"ndan da geri dönmüyor. Devletin ve elin kapısından geri döndürülmeye alışkın başörtülü kadınlara başka kapılar da kapalı sanki; artık bazı gönüller bile onlara kapı duvar sanki...

Ben söyleyince, "kadın başıma" söylediğimden olsa gerek, kötü oluyorum. O yüzden gönül kapısı hâlâ açık olan bir yazarın sözleriyle bu bahsi kapatmak istiyorum:

Meclis'te Genel Kurul salonunun duvarında,"Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" yazar.

Bu sefer ki 23 Nisan törenlerinde, bu ilkeye gölge düşüren bir hareket oldu.

O salon başıma çöktü adeta.

Bir türlü hazmedemedim.

Başta Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin'in açıklaması da olmak üzere, verilen bilgilerden tatmin olmadım.

Çünkü bürokratları Meclis Başkanına doğru bilgi vermemişler.

Sayıştay üyesi Nejla Eroğlu'nun, "Başörtülü" olduğu için locadan çıkarılmasından söz ediyorum.

Nejla hanım 23 Nisan törenlerine katılmak üzere geldiği Meclis'te, görevlilere davetiyeyi göstererek, "Sayıştay üyesi" olduğunu belirtmiş. Onlar da locaya almışlar. Buraya kadar her şey normal.

Bu tür özel günler için Meclise gelen davetliler hangi kapıdan gireceklerini, nereye oturacaklarını kendileri tayin etmez. Görevlilere söylerler, onlar da davetiyeye göre onlar oturacakları yere alırlar.

Kimse kendi kafasına göre hareket edemez.

Ayrıca kim oturacağı locayı biliyor ki, Sayıştay üyesi gitsin, kafasına göre, bir yere otursun.

Başbakanlık ve Meclis bürokratlarının oturduğu bölüm zaten Yüksek Yargı Temsilcilerinin oturduğu loca ile bitişik. Foto muhabirleri başörtülü birini görüp, fotoğrafını çekmeye başlayınca, Meclis görevlileri harekete geçip, Nejla hanımı yerinden kaldırıyorlar.

O manzarayı görünce içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim.

Birileri o koltuklara verilen başörtüsü mücadelesinin sonucunda oturdukları unutmuşa benziyorlar.

Bu mücadele başörtülüleri Meclis'teki localardan çıkarmak için verilmedi.

O hanımefendi başı kapalı olmasaydı aynı işgüzarlığı gösterecekler miydi?

Efendim davetiye ayrıca tek kişilikmiş, hanımefendi eşiyle gelmiş.

Bu ülkenin Cumhurbaşkanının eşi başı kapalı diye tek kişilik davetiye gönderilmesi utancını ne çabuk unuttuk.

Tek kişilik davetiye aşağılamasına duyduğumuz isyanımıza ne oldu?

Evet benim içimden bir şeyler koptu. Yok yok aslında çok şeyler koptu.

(Abdulkadir Selvi, 25.04.2011)

Rektör Enver Duran bu çağrıyı duyacak mı?

Edirne Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun geçen yazımda duyurduğum eylemi Trakya Üniversitesi Ayşe Kadın Yerleşkesi önünde geçtiğimiz pazartesi günü gerçekleşti.

İstanbul'dan gelen katılımcıların da olduğu grup basın açıklamasının ardından başörtülü öğrencilerle beraber üniversiteye girmişler. "Öğrencilerine değer verdiğini ve onların sadece eğitimleriyle ilgilendiğini" belirten Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ferda Özdemir ile görüşen gruba bu konuyu rektörle görüşmeleri salık verilmiş. Ancak Rektör Enver Duran yerinde olmadığından görüşmek mümkün olmamış. Hafta içi bir gün tekrar görüşebilmek için genel sekreterden randevu istenmiş. Bu süre zarfında başörtülü öğrenciler, örtülerini çıkarmadan, okula girmeye çalışacaklarını; haklarında yine işlem başlatılırsa da tutanak tutturup mücadelelerine devam edeceklerini söylüyorlar.

Yani top artık Sayın Enver Duran'da. Kaç genç kızın hayatını kararttığını umursamadan bu akla ziyan yasağı uygulatmaya devam mı edecek, yoksa vicdanının sesini dinleyip yönetim mesaisini daha hayırlı işlere mi ayıracak hep birlikte göreceğiz.

YENİ ŞAFAK