Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
Yalan da sizde, dolan da sizde istifa etmeme de sizde!
Halk tv’nin elemanı İsmail Saymaz yazıyor. Adamdan saymamamız gereken Saymaz, “Depremden sonraki 36. saatte dahi, henüz daha askerden tam olarak yardım istenebilmiş ve asker sahaya indirilmiş olmadığı”nı iddia ediyor.
Bunu o günlerin karmaşası içinde ve sıcaklığında değil..
1.5 ay sonra yazıyor..
Milli Gazete muhalif ya..
Bu iddiayı ortaya atan adamın önceki yalanlarını hatırlayıp, “yalan olabilir, biraz mesafe koyalım” demiyor..
Balıklama atlıyor:
“İsmail Saymaz ortaya çıkardı: Askerden 36 saat sonra yardım istemişler” başlığını atıyor..
“Halk tv yazarı İsmail Saymaz, Kahramanmaraş merkezli deprem sırasında yaşananlarla ilgili yeni bilgiler paylaştı” diyor..
Devam ediyor “Önce ahlak ve maneviyat” diyen Milli Gazete:
“Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, depremin en kritik saatlerinde askerlerin kışladan çıkarılmadığı ve bu nedenle can kaybının arttığına dair yorumlara tepki göstererek, ‘Toplam 40 binden fazla asker, uzman ve teknik personelimiz görev yapıyor’ ifadesini kullanmıştı. Ancak Saymaz’ın aktardıklarına göre durum tam olarak böyle değil.”
Hulusi Akar..
Ve İsmail Saymaz..
Siz İsmail Saymaz ile haşrolmaya başlıyorsunuz anlaşılan..
Devam edin Milliciler..
Ama cevap geldi İsmail Saymaz’a da, onun sahtekarca söylemini kendilerine malzeme yapan tüm yalancılara da.
İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı aktarıyor:
“Depremden 43 gün sonra gelen iftiraya, depremin henüz çözümlemesinin bile yapılmadığı ilk dakikalarından bir ses kaydıyla cevap” diyor..
Ses kaydında şu ifadeler geçiyor:
“Albayım.. Biz İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa buradaki ekipleri yönlendirmek için hava araçlarımızın görevlendirilmesi gerekiyor. Size zahmet. Ona göre bir çalışma yapabilir misiniz? 7-8 hava aracı lazım bize.”
Yani depremin daha saatinde bu konuşma yapılıyor..
Boşverin kağıtları..
Boşverin yazışmaları..
Deprem olmuş..
İnsanlar enkaz altında.
Ne kağıdı, ne yazışması.
Yüreği millet sevgisi ile atan bürokrat, “Albayım” der ister..
Milletin sevgisine layık olmak için yüreği pır pır atan albay cevap verir: “Tabii ki..”
Onun içindir ki..
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, daha depremin ilk saatlerinde 3 bin askerin, ilk gününde 7 bin askerin sahada olduğunu açıkladı..
“Bunlar laf” diyen ahlaksızlar mı var..
Adıyamanlı genç “45 saniyede Suriyeli olduk” diye özetlediği anlatımında aktarıyor, gece yaşanan deprem sonrasında yardıma gelen ambulans, polis aracı ve askeri kamyonun, öğlen saatlerindeki ikinci depremde binaların yıkılması ile enkaz altında kaldığını gösteriyordu..
Kime ne anlatıyoruz ki?
Cevap vermeye çalıştığımız yalancıya, “Sen Hatay’ın CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, Hatay’daki yıkım sonrasında, emri altındaki itfaiye ve diğer görevliler için, değil 36 saat, 36 gün sonra yazdığı tek satırlık bir yazı gösterebilir misin ki, TSK yazışmaları üzerinden, öncesinde hiçbir şey yapılmamış gibi ahlaksızca algı oluşturuyorsun” desem..
Utanır mı acaba?
Hiç sanmıyorum..
Aynı utanmazlık, Turgay Ciner’in Bloomberg’inin muhabirinde de tekrarlanıyor..
Bloomberg HT muhabiri imiş..
Cemre Nur Karaca imiş adı..
Depremden etkilenen Gaziantep’in Nurdağı ilçesinden, hem de gidip mahallinden fotoğraflar çekerek yaptığı bir haberle..
“Adı Belinay daha 11 yaşında. Gaziantep Nurdağı’na bağlı Keçikuyu köyünde yaşıyor. 3 ablasının cansız bedenini çıkarmışlar o enkazlardan. Okula gidemiyor, sağlıklı beslenemiyor, çaresizce konteyner bekliyor. Depremden 1 ay geçmiş hâlâ bir adım atan yok” diyor..
Diyor da..
Yalanı çok uzun sürmüyor..
Fotoğraftaki çocuk başlıyor konuşmaya..
“Ben 11 değil, 8 yaşındayım” diyor..
Olabilir, haberin özü ile ilgili, esasa müessir bir yanlışlık şimdilik yok.. Görseldeki çocuk, 11 yaşında olsa ne olur, 8 yaşında olsa ne olur” diyor her iki yaş grubunun da zorunlu okullu olması gerektiği gerçeği karşısında, küçük kızımızın açıklamasının yanısıra annesine kulak veriyoruz:
“Çocuklarımızdan kimse ölmedi, yıkılan ev bizim evimiz değil. Devletimizden çok razıyız.”
Burda da bir sorun yok..
“Üç çocuğu ölen hiç kimse yok mu ki, bu ailenin başına böyle bir acı gelmedi diye, muhabiri yalanlayasınız...” diyebilirsiniz..
Haklısınız..
Ama devam ediyoruz, haber görüntülü yalanların hedefindeki anne-kızın anlatımlarına:
Belinay konuşuyor:
Belinay, “Sağlıksız beslendiğim de yalan. Okuyorum ben.”
Eeee.
Hani beslenemiyordu..
Hani yemek yoktu..
Hani okula da gidemiyordu Belinay..
Hoop, nerdesin Cemre Nur?
Turgay Ciner’in iş kazasında vefat eden 9 işçisinin cesedinin 11 yıldır hâlâ bulunamadığından haberdar mısın?
Muhabirsin ama..
Haberdar olduğunu sanmıyorum..
Haberdar olsaydın, haberdar olup da dürüst gazeteci olsaydın, önce patronunun gerçekle örtüşen vukuatını yazardın.
Sonra başkalarına yalanlar uydurarak çamur atmaya kalkardın..
Bir günde, iki gazeteci kılıklı yalancı..
“Yalan, dolan, istifa ulan” diyordu, Fenerbahçeli taraftarlar..
İşte tam da, Halk tv’de, İsmal Saymaz’da yalan..
İşte tam da Bloomberg’de, Cemre Nur Karaca’da dolan..
Ama “biz yalan yazdık. Yalanlar uydurduk. Milletimize ihanet ettik, istifa ediyoruz” derler mi?
Hiç sanmıyorum..
Yalanlar yüzlerine vurulur..
Onlar, “Yarabbi şükür” derler..
Yüzlerine tükürülmesine bile, yağmur yağıyor yorumu yaparak normalleştirip, yollarına devam ederler..
Yalan habere ceza geliyordu..
Ne oldu?
8 yaşındaki kızlar bile, “yalan yazıyorsunuz.. Bütün yazdıklarınız yalan” diye takır takır yalanları ifşa ediyor..
Ama utanan yok..
“Hatay’da baraj patladı” dediler.. Kurtarma çalışmalarını bile saatlerce aksattılar..
“Cesetlerde kollar kesilip, bilezikler çalınıyor” dediler..
Vefat edenlerin parmaklarındaki alyanslar çıkarılıp alınıyor” dediler..
“Asker yardım malzemesini çalıyor” dediler..
Devam edeyim mi?
Yoksa, bu yalancıların maskesini indirmek için, bu kadarı yeter mi?