Yahudi tarihi bitmez-tükenmez bir iç savaşlar tarihidir

Taha Kılınç, Şabat günü tartışmalarından hareketle siyonist rejimdeki iç gerginlikleri inceliyor.

Taha Kılınç / Yeni Şafak

İsrail’de Şabat tartışması

İsrail’in kurucu nesilleri, ağırlıklı olarak Doğu Avrupa kökenli Aşkenaz Yahudileriydi. Aşkenaziler çok dilli, seküler (hatta dinî inançlarının varlığı bile tartışmalı), Ortadoğu kültürüne tamamen yabancı, Araplarla bir arada yaşamaya kategorik olarak karşı ve düşünce dünyası olarak Batılı insanlardı. Bu yönlerden, 1492 sürgünüyle İspanya’dan göçüp Filistin topraklarına yerleşen ve asırlar içinde bölgeyle doğal bir uyum geliştiren Sefarad Yahudilerinden ayrılıyorlardı. Ortadoğu gibi dinlerin her şeyin temeline yerleştiği bir coğrafyada, Aşkenaziler “din-dışı” bir devleti sahada kabul ettiremeyeceklerinden, inanmadıkları bir tanrının inanmadıkları kitabına dayanmak durumunda kaldılar. İsrail, “din devleti ambalajlı bir kolonyal proje” olarak, böyle kuruldu.

1948’den itibaren, İsrail’deki dindar Yahudiler, kendilerini iki yönlü bir kıskacın içinde buldular. Devletin kurucularının ve nüfusları giderek çoğalan “İsrail vatandaşı” seküler Yahudilerin dine uzaklığının yarattığı siyasî baskı ile inandıkları dinin modern hayat karşısında giderek daha fazla mevzi kaybetmesinin doğurduğu manevî gerilimin arasına sıkıştılar. Bu noktada, yıllar içinde geri adım atmak zorunda kalan, Yahudilik oldu:

Şabat’ta ateş yakma yasağı, cuma akşamüzerinden ertesi gün akşama kadar kesintisiz sıcak olarak kalan otomatik “Şabat ocakları”yla delindi örneğin. Cumartesi günü her katta duran ve kapıları kendiliğinden açılıp kapanan “Şabat asansörleri” icat edildi. Evlerin elektrikleri kendi kendine açılıp kapansın diye “Şabat şalterleri” yapıldı. Sokakta eşya taşıma yasağı, köylerin ve kasabaların etrafına fırdolayı halat çekerek ve böylece meskûn mahaller “kapalı alan” hale getirilerek aşıldı. Böyle sayısız “içtihat” yoluyla Yahudilerin giderek karmaşıklaşan modern hayata intibakları kolaylaştırılırken, “hile-i şer’iyye” diyebileceğimiz bu tür fetvaların yekûnu da epey yüklü bir miktara ulaştı.

Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi, İsrail’de de sekülerlik bir moda halinde toplumda yayılıyor. Kudüs başta olmak üzere dindar Yahudilerin atmosferi domine ettiği şehirlerde Yahudi şeriatı hâlâ gözle görülür emareler halinde sokaklarda arz-ı endâm ederken, Tel Aviv ve diğer şehirleri herhangi bir Batılı şehirden ayırmak giderek güçleşiyor. Bu, aynı zamanda İsrail toplumundaki keskin ayrışmanın da en net göstergelerinden.

Şu anda İsrail’i yöneten koalisyon, kâğıt üzerinde dindar Yahudilerin geniş desteğini almış görünüyor. Ancak aynı koalisyonun parçası olarak meclis başkanlığı koltuğuna oturan Amir Ohana, açıktan eşcinsel. Meclisin açılışına “eşiyle” beraber katılan Ohana, Başbakan Benyamin Netanyahu’nun partisi Likud üyesi. Öte yandan, LGBT bayrakları, aylardır Tel Aviv sokaklarını dolduran Netanyahu karşıtı blokun elinden hiç düşmüyor, o bayrağı da dindar Yahudilere ve Yahudiliğe karşı sallıyorlar üstelik. Nereden bakarsanız bakın, kelimenin tam anlamıyla kaotik bir manzara arz ediyor İsrail cephesi.

Geçtiğimiz günlerde İsrail’in en etkili gazetelerinden The Jerusalem Post’ta yayınlanan bir kamuoyu yoklaması, bu hengâmede daha büyük bir anlam kazanıyor:

Ankete katılanların yüzde 71’i, Şabat günlerinde toplu ulaşımın serbest bırakılmasını istiyor. Diğer bir yüzde 78, Yeşiva (Yahudi şeriatının öğretildiği dinî okullar) öğrencileri için askerlik hizmetinin zorunlu olmasını destekliyor. Keza yüzde 69’luk bir kesim de, Yeşiva’lara devlet tarafından maddî destek verilmesine kesin şekilde karşı olduğunu ve bu desteğin kesilmesi gerektiğini belirtiyor. Yüzde 77’lik bir başka oran, Yahudilere “Ultra-Ortodoks” dindar eğitim müfredatının dayatılmasını istemezken, “Yahudi dinî kurallarına göre evlilik yaparım” diyenler sadece yüzde 53 oranında görünüyor.

Söz konusu kamuoyu yoklamasının sonuçları, Yahudi şeriatının İsrail şehirlerindeki en bariz göstergesi olan Şabat yasaklarından başlayarak, İsrail toplumunda bundan sonraki süreçte yeni değişimlerin ısrarla ve daha sık biçimde gündeme taşınacağının işareti. Bu da İsrail’deki dindar-seküler çatışmasının derinleşeceğini, nihayet yönetilemez bir süreç halinde ülkenin istikbalinin önündeki devasa engellerden birine dönüşeceğini düşündürüyor.

Yahudi tarihi, aynı zamanda Yahudiler arasında bitmez-tükenmez bir iç savaşlar tarihidir. Şu anda İsrail’e bakınca gördüklerimiz de, tarihin bu açıdan tekerrür etmekte olduğunu gösteriyor.


Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?