Yaban Eşekleri Gibi Kaçmak!

MURAT AYDOĞDU

25 Kasım Çarşamba günü, memur sendikaları işi bırakma eylemi yapıyorlar.

Birçoğumuz ulaşımdaki aksamadan dolayı yollarda gecikeceğiz, devlet dairelerindeki yavaşlamadan dolayı işlerimiz aksayacak ve kızacağız.

Empati yoksunu düşüncelerle; “Oturduğu yerden maaş alanlar”, “Bürokratik memur faaliyetleri” diye suçlamalarda bulunacağız.

Düşünce dünyamızda ise, “Cenaze namazımı devlet memuru kıldırmasın” diyen cesur sahabi Ebu Zer Gıffari’nin sözünü hatırlayacağız.

Yozlaşan/batılılaşan çağda, Said Nursi’nin “Memurluk dilenciliktir” tesbitlerini gündemimize getireceğiz.

Sistemin payandaları/kulları yakıştırması ile selefi tepkiler gösterenlerimiz olacak.

Diğer yandan Kisra’nın kölelerine “Sizleri bu müstekbirlerin baskısından kurtaracağız” diyen Fatih sahabilerin cengâverliklerini yâd edeceğiz.

Bazılarımız sendikaların kusurlarını ve temsil yetersizliklerini konuşacak.

Bütün bu tesbit ve tahliller bir yana, bir insan, bir çalışan, ev geçindiren memurlar eylemde olacak.

Bu ülke %20’lerle, dünyanın en az kamu yatırımı ve istihdamına sahiptir.

Kamu çalışanlarına 7 trilyonluk ücret artışını vermeyen hükümet, sermaye sınıfına 54 trilyon desteği kolaylıkla veriyor.

Milovan Djilas (Yugoslavya, Tito dönemi başbakan yardımcısı) “İmtiyazlı yeni sınıfın” oluşumundan şikâyet eder.

Bu Ülkede, Taşra muhafazakârlarının/çevrenin merkeze göçünü yaşadık. Bürokrasinin dışladığı, dinamik ve eğitimli yeni kesimin idealist alt kadrolarının taze gücü ile kısmi başarıları gözlendi. Dinazorlaşmış tek parti zihniyetine karşı, yeni değerle kuşanmış idari kadronun açılımları oligarşik, bürokratik ve militarist kesimlerin hegemonyasını sarstığını gözledik. Birçoğumuz bunun aldatmaca bir kavga olduğunu, uzlaşma olduğunu gündemleştirdi.

Ve yeni sınıfın palazlandığını hissetmeye başladık. Üst sınıfa öykünen alt kademelerin yozlaşmasını acı ile tespit etti entellektüellerimiz.

Artık bizimde “Yeni Üst Sınıfımız” yerleşti/kemikleşti.

Bir gün; bir çocuğu yaşam hakkı daha gasp edildi, Filistin de, Yemen de, Kürdistan da.

Bir gün; bir çocuğun daha eğitimi gasp edildi, tek tipleştirici sistemin uygulamaları ile.

Bu gün; bir çocuğun daha rızkı gasp edildi, babası memur olan.

Ve bizim saygıdeğer kanaat önderlerimiz(!?), İnce siyasetin öğütücü mücadelesini yürütürken, mücadele etmenin dayanılmaz hafifliğini/huzurunu yaşarken, bir yandan da dünyanın nimetlerini tattılar, oluşturulan yeni “Üst sınıf” ta hak ettikleri(!?) yerlerde. Ve daha da arttırmayı umuyor.

Zaman akıp giderken takva sahipleri sorumluluklarını yerine getirdiğinde gece aydınlanmaya başlar. Sorumluluklarından kaçan ve oyalanıp duranlar, bulundukları çıkmazın farkında bile değilken nihai son onları yakalar.

Kulak vermeyecek miyiz? Mazlumun yanında olup, muhtaca arka çıkmayacak mıyız? Birileri cürüm işlerken biz yaban eşekleri gibi kaçacak mıyız?

Benim yaşamım, aldığım nefes, yediğim yemek her dem Allah için bir ibadettir diyenlerle birlikte yola çıkmak, ya da oturup kalmak, oyalananlarla oyalanıp avlanmayı bekleyen yaban eşekleri olmak!

Sapasağlam bir temel üzerinde yürüyerek, öğüt veren ve öğüt alanlardan olmak yerine kendimizle kavga etmekle mi oyalanacağız?

Yaban eşekleri ne kadar kaçarsa kaçsın, İlahi kaderin avı olmaktan kurtulamayacak.

Ancak takva sahiplerinin dik duruşu, zalimleri yaban eşeğine çevirir. Sürü olmaktan çıkıp, ümmet olamaya, beşer olmaktan çıkıp insan olmaya giden yolda uyarıcı ve uygulayıcılardan olmak bizim elimizdedir.

Bizi ateşe sürükleyen zamanın geçişi, kurtaran ise iman ve salih ameldir.

Bu gün Müddessir suresini okuyalım baştan sona ve bize sesleniyor.