Ya Trump Söylediklerini Yaparsa

Beril Dedeoğlu

Trump’lı dönemin neler getireceğine dair işaretler, başkanın “açılış konuşması”nda mevcuttu. Öncelikle belirtelim, artık ülkesi, vatandaşları ve iktidarı olan, üstelik tüm bunlarla da dünyada “farklı” olmayı beceren ABD’nin bundan böyle bir de dini olacak. ABD’nin dini, başkalarına benzemeyen, sadece Amerika’ya özgü bir tür karma din. Bush geleneğinin bir devamı, ancak ondan daha ısrarlı. Umalım ki G.W. Bush gibi bir süre sonra “Armagedon” savaşını başlatıp tüm dünyanın bir kez daha altını üstüne getirmeye çalışmasın.

Trump, ABD’yi ABD yapan tüm sistemi değiştirip hiç de beğenmediği Avrupa ülkelerinin modellerine yaklaştırmaya aday. Daha milliyetçi, daha “beyaz” ve ayırımcı. Tıpkı Avrupa ülkelerindeki Hristiyan Demokratlar veya daha sağdaki partilerin politikaları gibi. Avrupa ülkeleri tarihte nasıl birbirlerinden farklılıklarını sadece sınır çizgileri, lisanları, rejim yapılarıyla değil aynı zamanda inanç sistemlerinin benzeşmezliği ile de ortaya koydularsa, Trump’ın yapmaya çalıştığı da o.

Ancak hatırlatmak gerek, ülkeler birbirlerinden olan farklılıklarını bu denli keskin sınırlarla çizdiklerinde ortaya barış çıkmıyor.

‘Ötekinde’ ısrarcılık

Ülkenin sınırlarını daha geçirimsiz yapacaksa, göçmenler yerine iş yerlerinde daha fazla “gerçek Amerikalı” çalıştıracaksa, uluslararası anlaşmaları gözden geçirip çok taraflı açılımları ikili uzlaşmalara bırakacaksa, bireysel silahlanmayı teşvik edip “güçlü Amerika” söylemini eyleme dökecekse, halkı ya daha fazla demokrasiyle ya da daha fazla “milli”likle o sınırlar içinde tutmaya ikna edebilir; ki Trump ikinciyi seçmiş gözüküyor.

Trump’ın tasarımsal “biz”i, ABD’nin çoğulcu ve çoğunlukçu yapısına pek uygun değil. Muhtemelen tam da bu nedenle daha hiçbir icraat yapmadan, sadece koltuğuna oturduğu için bile milyonlarca kişinin protestosuna uğradı. Bu denli karşıtı varken, üstelik çoğunluğun oyuyla da iktidara gelmemişken ülkeyi nasıl yönetecek göreceğiz.

Yeni dönemde tanımlanan tek unsur “biz” değil. Trump’ın tasarımsal “biz”i, “yabancı”ları da tanımlıyor. Yabancı, ABD içinde göçmenler, ki bunun içine Latinlerle birlikte Müslümanların da girdiğini söylemek lazım; ABD dışında da İslami değerleri dış politikasına uygulayan ülkeler. Kabaca söylemek gerekirse, “Medeniyetler İttifakı” türünden projeleri bir süreliğine ertelemek gerekebilir.

‘Berikinde’ ısrarcılık

Trump’ın “güç” politikasına biat etmeyen çok ülkeyi cezalandırmaktan çekinmeyeceği öngörülebilir. Bu çerçevedeki önceliği ise içinde Türkiye’nin de bulunduğu Ortadoğu’dan başlatmaktan çekinmez gibi.

Dünyada ve içeride ciddi bir muhalefetle karşılaşacağı şimdiden açığa çıkan Trump, politikalarında ısrar ettiğinde karşıtlarını çoğaltabilir. Bu durumda, seçtiği bazı ülkelerle saflarını daha da sıkıştırmak durumunda kalır. Bu ülkelerin öncelikle Birleşik Krallık, ardından da İsrail olacağı; Rusya ile de geçici işbirliklerine açık kapı bırakılacağı öngörülebilir. 

Bu durumda, AB’den ayrılmanın maliyetini ABD ile daha da yakınlaşmakla azaltacak gibi gözüken Birleşik Krallık ile Filistin sorununda kendi tarafını tuttuğu için yakınlaşmaktan imtina etmeyecek İsrail, ABD yönetiminde epeyce etkili olabilir.

Bu iki ülke ABD siyasetinde etkili hale gelirlerse ülkeyi Trump mı yönetmiş olur, bu ayrı bir soru. Ancak söz konusu ihtimal, Türkiye’yi son derece yakından ilgilendiriyor. Zira bazen ABD-Türkiye ilişkilerinin gerilmesi üzerine inşa edilmiş politikaların bu iki ülke dışında diğerlerine yarayan sonuçları oluyor.  

STAR