Eminim şimdi bir yerlerde kutlama yapıyorlardır... Hakan Şükür'e 'Kutlu Doğum' kumpasını kuran alkolsever editörlerden bahsediyorum.
Fatih Terim'in Milli Takım aday kadrosunu açıklamasını görüp, Hakan Şükür'ün listede olmadığını öğrenince kadeh tokuşturuyorlardır tapınaklarında... Konumuzla doğrudan ilgili değil ama onlar bilindiklerini bilsinler, tarih de kayda geçsin istedim... Yoksa bugünkü konumuz Andıç Medyası'ndan bir yazarın ABD büyükelçisini 'Gülen'in yanında mısınız?' şeklinde soruya muhatap etmesi. Gerçi elçi -sanırım- içten içe gülüp, muhatabının düzeyini kavrayıp gerekli cevabı vermiş ama bu soru aklıma başka şeyler getirdi.
Hani anladık, ABD, Fethullah Gülen'in ne yanında ne karşısında ancak Andıç Medyası nerededir? Sadece Gülen'in değil, örneğin Diyanet'in neresindedir Andıç medyası? Yanında mı, karşısında mı? Yaptıkları yayınlara bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz neyin karşısında neyin yanında olduklarını! Örneğin yaptıkları yayınlara bakarak sadece Diyanet'in ya da herhangi bir din adamının değil, neredeyse bütün din adamlarının karşısında olduklarını biliyoruz. Zahit Kotku'dan Mahmut Hoca'ya, herhangi bir ilahiyatçıdan kitap yazan profesöre kadar hemen hemen tüm din adamlarına karşıdırlar. Yanında oldukları din adamları yok mu peki? Elbette var ancak ne kadar din adamı denir bilemeyiz. Örneğin Zekeriya Beyaz'ın, Yaşar Nuri Hoca'nın yanındadırlar... Elbette böyle bir soruyla direkt muhatap olunca inkar edecek, topu taca atacaklardır. Lakin yayınları kendilerini yalanlar... Tıpkı AKP'nin karşısında, CHP'nin yanında olduklarını inkar etmeleri gibi. Sadece 'Hoca' anlamında değil, din ile ilgili kim ve ne olursa olsun karşısındadırlar.
Örtünmenin karşısındadırlar. Bunu alenen söylerler, kimileri kıvırmaya kalkışsa da. Gazetelerinin ilk sayfasından, ekranlarının herhangi bir anından anlarsınız ki, çıplaklıktan hoşlanırlar, yanındadırlar yani! Örtülü kızların karşısındadırlar. Demokratik hak filan takmazlar, kamyonlar dolusu çarpıtma kelimeleri vardır, kıvırtmaya, lafı ağızlarında dolandırmaya bayılırlar ama düpedüz -hadi düşmandırlar demeyeyim- karşısındadırlar. Kutsal olan hemen her şeyin karşısındadırlar, buna karşın Petrus'tan bilmem hangi markaya kadar şaraba bayılırlar; içkinin yanındadırlar... Alkol, yaşamlarının olmazsa olmaz içeceğidir.
Başlıklar halinde sıralayacak olursak: Namazın karşısındadırlar, orucun da... Kutsal geceler rahatsız eder onları, bunu açıkça söyleyebilecek yürekleri olmadığı için 'Kandil geceleri dinde yokmuş' türü cıvık manşetler atarlar. Keza Kutlu Doğum'un da karşısındadırlar... Lakin Noel ve Christmas onların hayranlık duymasa bile saygı duydukları gecedir. Şemdinli savcısının karşısındadırlar, Ergenekon savcısının da... Ama AKP'yi kapatmak isteyen savcı için sakinleşir, akıl, mantık, vicdan ve kanunlara riayet isterler. Yanındadırlar yani...
AKP davasının yanında olurlar, lakin Ergenekon hakkında önce suskunluk yemini ederler, bakarlar ki böyle olmayacak, utanmadan karşısında olurlar... Kaçak yapılaşmaya karşı gibi görünürler. Park Otel, bilmem ne otel gibi girişimlere vaktiyle karşı dururlar, cephe alırlar. Ama işin içine kendi patronları girince birdenbire yanında olurlar. Bunu önce sessizlik ile kimseye çaktırmadan yapmayı denerler, ancak oyunları anlaşılınca karşı atağa başlarlar. Mektuplar, manşetler ile kaçak yapılaşmanın yanında olduklarını görürsünüz...
Yasadışılığa karşı gibi dururlar ama her türlü darbe girişimi, cunta hastalığı ve Andıç'ın yanında olurlar... Hatta kendi çalışma arkadaşlarını, yoldaşlarını harcamak uğruna yanında olurlar demokrasi düşmanlığının... Uzayacak... Diyeceğim o ki, siz elalemin elçisinin nerede durduğunu bırakın da aynaya bakıp soruyu kendinize sorun önce: 'Biz neyin neresindeyiz?' diye. Halkın karşısında halk düşmanlarının yanında yer almak zorunuza gitmiyorsa, bu yazı anlam ifade etmeyecektir nasıl olsa sizin için!
Zaman gazetesi