Sözün Anlamını Yitirdiği Andır
sözün
sözcüklerin anlamını yitirdiği anlar var ya hani
öyle zamanlardan geçiyoruz işte canım
söz
Halep’in, Dera’nın duvarlarına çarpıp
Buharlaşmakta bugün
Suriye semalarında
anlam yitimine uğramakta
kelimelerin anlatmakta kifayetsiz kaldığı anlardır
Halep’te, Hama’da bu yaşanan
kaçıncı can pazarıdır
şimdi dilde sessiz bir duadır
göğsün sol yanındaki saati dövüyor
sıkıştırıyor sıkıştıyor sıkıştırıyor
boğuyor mümin gönülleri
Halep, Humus, Dera
şimdi Suriye’min her yanı Hama
Kerbela’dır her gün yaşanan
Şı’b-i Esed’de bu yaşanan
açık bir tecrittir
Şı’b-i Abdulmuttalip’te
evvelce yaşanana benzer
kelimeler
ah Suriye’de anlamını kaybeden kelimeler
dudağımda öyle titrekçe duran
Suriye’yi hangi birinizle anlatsam
ey özgürlük
ey umut
ya sen ey uğruna baş konulan yüce adalet
vicdan ve hakkaniyet
bir gün Suriye’ye uğrayacak mısınız
kifayetsiz kaldığınız olmuş muydu bu kadar
bunca kanadığınız
bunca kirletildiğiniz olmuş muydu
bunca acı, bunca gözyaşı, kahpelik
ve dahi bunca ihaneti görmüş müydün ey arz
ey ins
meleklerin tanıklık ettiği bu yıkıcı yanının
bunca açığa çıktığı başka zamanlar var mıydı
hangi acı, hangi zulüm, hangi
hangi soykırım boy ölçüşebilir seninle Suriyem
İran ve Esed ile kıyaslanabilir despot kaldı mı yeryüzünde
ey İran
ey Şeriati’nin Hümeyni’nin uğruna can verdiği
emek sarfettiği, gözyaşı döktüğü İranım
nasıl taşıyabiliyorsun bugün bu utancı
bu günahı, bunca ihaneti nasıl kaldırabiliyorsun
söz şimdilerde Hama
ateşle barut bir arada
tutuştuğu her an yakmakta
ağzımda bir mermi
bir çıban otu bahçemde sürekli sahibine batan
söz şimdi boğazda bir düğüm
kalbi sıkan bir ağrı
kalp ağrısı, kriz
cinnet hali
ihanet yarası
yürek acısı
gözden akan yaştır şimdi söz
Suriye’de baştan aşağı yas
ortada bırakılmış bir ceset
çölde gömeni bulunmayan Ebuzer
Halep
ey kuşatma altındaki yüreğim
sen düşersen
sen düşersen biz düşeceğiz
insanlık düşecek sen düşersen
sen düşersen ayakta kalır mı Kobani
ey ap aşikâr Hanzala olan
sana bakan yüzlere
bir gün dönecek misin
HAŞİM AY