Taraf Gazetesinin 10 Haziran nüshasında şu ibret verici yazıyı okuduk:
Üniversiteli olma umuduyla sınava girecek bir buçuk milyona devletin tavsiyesi: İyi uyuyun, gecikmeyin, başınızı örtmeyin. Öğrenci Seçme Sınavı'na dört gün kala, ÖSYM_Başkanı'nın yaptığı "Başı açık gelin" uyarısı, birbuçuk milyon adayın yarışacağı sınavın zaten "seçilmişler" arasında yapıldığını hatırlattı. Milli Eğitim, başörtülüleri dışlayan sınav yönergesini daha önce değiştirdi ama eğitimde fırsat eşitliğini önemsemeyen Eğitim-Sen, Danıştay'a başvurup yasakçı uygulamayı geri getirtti. Başörtülülerin üniversite sınavına girmesine bile tahammül edemeyen bu uygulama genç kızlara, "Hem inancında özgür olmak hem de okumak istiyorsan, Türkiye dışına git" diyor.
Bir daha tekrar etmek istiyorum:
Demokrasilerde millet iradesinden üstün bir irade olmaz. İslam'da da millet iradesi, başka beşeri iradelerin (devlet başkanının, yöneticilerin, zenginlerin, komutanların… iradelerinin) üstündedir; ancak bu irade vahye bağlıdır, Kur'an'da ve hadislerde bize ulaşan vahyin üstünde, ona aykırı bir irade geçerli olmaz.
Çağdaş demokrasilerde kural öyle olmakla beraber bizim ülkemizde, sözde demokrasi vardır, ama millet iradesinin üstünde olup bu iradeyi geçersiz kılan iradeler mevcuttur: Atatürk ilke ve inkılapları (demokratik cumhuriyet rejimi değil, ilke ve inkılaplar), silahlı kuvvetler, bir kısım sermaye ve sermayeye bağlı bir kısım medya, "yetkili organlar", idari ve siyasi davalara bakan mahkemeler (idare mahkemeleri, Danıştay, anayasa mahkemesi)…
Millet, önemli bir çoğunluğun oyu ile bir partiyi iktidara getiriyor, bu parti mecliste de anayasayı değiştirebilecek kadar bir çoğunluk elde ediyor; ama gel gör ki, ne anayasayı –rejimi değiştirmek anlamında değil, çağdaş demokrasiyi yakalama, demokrasinin çıtasını yükseltme anlamında- değiştirebiliyor, ne –belli odaklar/kesimler razı olmadıkça kanun çıkarabiliyor. Durum böyle olunca bazen, birkaç hakimin yorumu (buna iradesi de diyebilirim) meclisin, dolayısıyla millet çoğunluğunun/iradesinin üstüne çıkıyor.
Bizdeki başörtüsü problemi bu çarpık ve antidemokratik durumun en çarpıcı örneğidir. Şöyle ki:
Demokrasinin beşiği olan ülkelerde, üniversitelerde başörtüsünün serbest olması laikliğe aykırı bulunmuyor. Bizde laikliğe aykırı bulunduğu gibi "laikliğin Batı'daki standartlara göre yorumlanması ve mesela başörtüsünün aykırı görülmemesi yönünde bir anayasa değişikliği yalnızca laikliğe değil, rejime aykırı görülüyor ve böyle bir teşebbüs parti kapatma davası açma sebebi olabiliyor.
Böyle "bir çeşit azınlık diktası"nın hüküm sürdüğü, ellerinde silah olan kimselerin bir cemaati, bir iktidarı bitirmek, kendileri gibi düşünmeyen ve yaşamayan insanları yok etmek için komplolar kurduğu bir ortamda yaşamaktan ve demokrasi oyunu oynamaktansa "ne olacaksa olsun, kim ne yapacaksa yapsın" demek, evrensel ve milli hukukun izin verdiği reformları yapmak, bunların başında da "millet iradesine dayalı ve çağdaş demokrasinin olmazsa olmaz özelliklerini ihtiva eden" bir anayasayı gerçekleştirmek bana daha evlâ görünüyor.
YENİ ŞAFAK