FATİH DEMİR / HAKSÖZ HABER
Çin’de geçtiğimiz ay çocukların 3 saatten fazla internette oyun oynamaları yasaklandı. Ancak geçtiğimiz günlerde bir oyuncu 60 yaşında olmasına rağmen gece yarısı saat üçte online olmuş, gençlere yönelik olan bir oyunu saatlerce oynayarak sistemde dikkat çekmişti.
Oyunun üreticisi olan Tencent adlı Çinli şirket, oyuncunun 60 yaşında olduğuna inanmayanları yanıltacak bir veriyi paylaştı. Gerçekten de 60 yaşındaki bir adam (Şirket, kullanıcıları hesaplarıyla eşleştirmek için yüz tanıma yazılımı kullanıyor) gece yarısı kalkıp saatlerce oyun oynuyordu.
Yeni bir bağımlılık türü olan online oyunlara olan ilgi, Çin’de birçok yasaklamayı beraberinde getiriyor. Peki burada asıl korkutucu olan durum ne? Bir adamın bilgisayar oyunu oynaması mı, 60 yaşında olması mı, gözetlenmesi mi, gece yarısı uyanık olması mı... sorun ne?
Bugün Çin, Mao Zedong döneminden sonra belki de en katı kontrol yöntemlerini uygulamaya aldı. Toplum üzerinde daha fazla kontrol sağlamak için en uyumlu hükümet kampanyası ise Xi Jinping yönetiminde uygulanmaya çalışılıyor.
Çocukların ne zaman video oyunları oynayabileceğini açıklayan ferman, Xi yönetimi tarafından geçtiğimiz ay yayınlanırken, aynı zamanda toplumun tüm alanlarını kapsayacak yeni yasak ve düzenlemelerin yolunun açılmasını sağlamıştı.
Son aylarda Çin’de, hem iş düzenlemeleri hem de sıradan günlük yaşam için başlatılan bir kısıtlama furyası sürüp gidiyor.
Çinli şirketlerin yurtdışındaki halka açık borsalarda adlarının geçmesine karşı önlemler alınıyor, eğitim programı/çalışması yürüten şirketlere yabancı öğretmenlerle yürütülen çevrimiçi dersler vermelerine dönük kısıtlamalar getiriliyor, yerel televizyonlardaki reklam ve programların içerikleri ve katılımcıları seçiliyor, erkeklerin saç stilleri erkeksi görünmüyorsa o kişilerin programlara katılımına izin verilmiyor. Kürtajın yasaklanması fikri yeniden konuşuluyor…
Bütün bu söylemler liberal veya demokrat toplumlar için baskıcı ve totaliter durumlar olarak değerlendiriliyor. Çinli lider Jinping'in kendi tanımladığı şekliyle ise bu tarz önlemler, “yozlaştırıcı bireycilikten ve Çin'den sızan diğer kötü alışkanlıklardan arındırılmış uygun sosyalist değerlerle aşılanacak yeni bir Çin toplumu oluşturmak” olarak tanımlanıyor.
Çin’e göre getirilen yasaklar, medeniyeti korumak için alınan önlemler. Liberal batılılara göre ise bunlar, yasaktan başka bir şey değil. Oysa her iki tarafında geçmiş sicilleri ve bugünkü eylemleri, insan hakları söyleminden öteye geçmeyen boş laflar olarak nitelendirilebilir.
Çin Doğu Türkistan’da Müslümanları soykırıma maruz bırakırken, Avrupa sınırlarında soğuk havada beklettiği insanlara yaptığı muameleyi görmezden gelerek medeniyet dersi veriyor!
Ne Avrupa ne de Çin hükümeti insan haklarından, medeniyeti korumaktan, uygarlaşmaktan bahsetmemeli hele de bugün tanık olunan olaylar göz önüne alındığında.
Lauder Enstitüsü’nden Regina Abrami, Jinping’in kampanyasını şöyle değerlendiriyor, "Ulus inşasında bir alıştırma olarak görülmesi gerekiyor. Bu durum ayrıca Çin ulusunun ne olduğunu ve Çinlilerin kim olduğunu tanımlamak anlamına geliyor. Jinping’e göre, ‘Çinliler bütün gün video oyunları oynayan insanlar değil’
Sosyal mühendislikteki bu büyük deneyin, Çin'in ve dünyanın geleceği için muazzam etkileri olduğuna inanılıyor. Ulus inşa süreçlerini tamamlayan Avrupa ülkeleri Çin’in de böyle bir uğraşı olduğunu ve bunu daha kapsamlı gerçekleştirdiğini düşünüyor.
Çin dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin yer aldığı skalada birinci olmakta kararlı görünüyor. Ancak Jinping'in ekonomi politikaları sürekli ve çok üretim-satım eksenli değil. Daha çok devlet kontrolüne yönelik bir kampanya ile ekonomi kontrol altında büyütülmeye çalışılıyor.
Bu birincilik isteğinin altında yatan asıl itici güç ise ekonomik tahakkümü oluşturmak. Ekonomiyi ilerletmek için gereken girişimcilik ve inovasyonun değiştirilmesi ve yeni yöntemler bulunması amaçlanıyor bu süreçte.
Jinping’in yeni toplumu, Çin'i, bir sonraki ekonomik düzeye taşımayı başaramazsa, ülkenin dünyanın “baskın süper gücü” olarak ‘ABD'nin yerini alma hırsı da’ ortadan kalkmış olacak. Ve haliyle Xi Jinping ve Komünist rejim için olası olumsuz sonuçlar doğacak.
Jinping, programını Çin'in geleceğini riske atsa da güvence altına almak istiyor. Ona göre, “…daha sıkı disiplin, daha büyük parti yönetimi ve daha derin ideolojik uyumun canlandırıcı bir şekilde aşılanması, ulusu yeniden dirilişinin hızla ilerleyen aşaması için güçlendirecek ve hazırlayacaktır.”
Komünist partinin birçok yeni eylemi, toplumu yeniden normları kabul edecek halde tutmak üzerine kurulu. Topluma karışmak Çin Komünist Partisi'nin DNA'sında zaten var. Çin'i yeniden yaratmak için can atılıyor. Ne de olsa Marksizm; yozlaşmış, adaletsiz bir dünyayı yok etmek ve onun yerine eşitlikçi bir yoldaşlık ütopyası koymakla ilgili.
ÇKP’nin kurucularından Chen Duxiu, Çin halkının yeniden ayağa kalkabilmesi için Çin'in tüm geleneksel uygarlığından arındırılması gerektiğini yazmıştı bir zamanlar, “Irkımızın yok olduğunu görmektense, ulusumuzun geçmiş kültürünün yok olduğunu görmeyi tercih ederim.”
Şimdi ise Jinping, sosyal müdahalenin bu tarihi mirasından yararlanırken bu durumu tam tersine çeviriyor. Mao’nun önderliğinde kurulan partinin kültürel unsurları yok ettiği günlerden bugüne ulaşan parti, "kendini devletin ve toplumun ahlaki hakemi olarak görüyor" ve bu uğurda toplumun içine karışmış olmasıyla beraber, yeniden dizayn etme hakkını kendisine reva görüyor.
Örneğin, ‘rekabetçi üniversite giriş sınavlarını’ geçmek isteyen öğrenciler arasında popüler olan okul sonrası özel ders veren özel eğitim şirketlerine yasaklar getirildi. Temmuz ayında, şirketlerin yabancı öğretmenlerle çevrimiçi oturumlar ve dersler vermeleri yasaklandı. Tüm okullara, Jinping’in sözlerinin ve öğretilerinin bir özeti olan, “Xi Jinping Düşüncesi” adlı kitabın içeriğinden faydalanılması konusunda direktifler verildi.
Hatta aynı aylarda Jinping, ortak refah politikalarını Çin resmi haber kaynaklarına anlatıyordu. Orada bulunan katılımcılardan kimileri, Çin'de ciddi bir sorun olan, gelir eşitsizliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Jinping de bu yönde stratejileri olduğunu ifade ederek, kırsal kalkınma teşvik edilecek, sosyal hizmetler iyileştirilecek ve en önemlisi "aşırı gelir elde edişleri ayarlayacağız" kararı veriliyordu.
Siyasi rüzgarları çabucak koklayan zengin ve güçlüler cüzdanlarını hemen açmaya başladılar. Tencent gibi şirketler ve e-ticaret şirketi Alibaba, Jinping'in davasına milyarlarca taze dolar sözü vererek hem sisteme bağlılıklarını tazelediler hem de iktidarın yeni politikalarında pastadan pay alabileceklerini gördüler.
Özetle, bireysel fermanlar, yasaklamalar ve düzenlemeler daha büyük, daha önemli bir değişimin parçasını oluşturur.
Jinping yönetiminin büyük bir bölümünde, onlarca yıllık reformlar sırasında bir şekilde gerileyen devletin ve partinin gücünü yeniden öne çıkarmak için çalışılıyor.
Soğuk siyasi kararlar alınarak, büyük teknoloji devlerine karşı söylemler geliştiriliyor. Ticari şirketlerin hükümetler kadar etkin olduğunu bilenlere karşı sürekli olarak Komünist Partinin ve onun liderliğinin önceliği vurgulanıyor. Açıkça parti ve Jinping otoriteye meydan okuyacak zenginlik ve etkiye sahip potansiyel bağımsız güç kaynaklarını susturmayı amaçlıyor.
ÇKP'nin Marksist açıklamalarını, ülkenin öfkeli kapitalizmi için gerekli ancak retorik bir kılıf olarak küçümsemek kolay olacaktır. Ancak Jinping düzenli olarak ulusa, sosyalist olduğunu hatırlatmakta ve Çin versiyonunun başarılarını övmekte. Bu da ideolojinin ta kendisi.
Tek çocuk politikasını uzun yıllar zorunlu kılan Çin hükümeti, şimdi nüfus artış oranının düştüğünü görünce kürtaja yasak getirmeyi planlıyor. Ve bunu, ahlaki kaideler ve söylemler üzerinden meşrulaştırırken kapitalizm amacına hizmet için böyle bir durumun gerekli olduğunu da iyi biliyor.
Karşımızda oldukça farklı siyasi ideolojilerin aldıkları şekil ve eylem planlarını görünce, pragmatizme duyarlı hareketlerini anlayabiliyoruz. Bu durum insanlık için ürpertici değil mi?
Jinping'in kampanyasındaki hedefler, Çin'in ötesine ve ABD ile genişleyen çatışmasına kadar uzanabilir. Xi Jinping ve “propaganda makinesi”, Çin'in otoriter yönetimini dünya için demokratik kapitalizmden daha uygun, daha uyumlu, adil ve müreffeh bir toplum yaratabilecek ve koronavirüs pandemisini fethetmek gibi büyük görevleri başarabilecek daha yetenekli bir model olarak sunuyor.
Çin, işlevsiz, çökmekte ve gerileyen bir Amerika'dan daha iyi bir lokomotifin dünyanın hayrına olacağı fikrini lanse ediyor.
Çocuklara getirilen kısıtlamalar, yeni eğitim programları ve yasaklar, normlara dönüş (geleneğe) pratikleri ve yeni kararnameler bu ideolojik saldırının bir parçası olabilir.
Yani Xi Jinping’in yeni Çin'i başarılı olursa: Xi Jinping, zenginlere saldırarak, özel teşebbüsü kısıtlayarak ve eğitimi boğarak, teknolojik atılımların ve yenilikçi ürünlerin sihirli bileşenleri olan girişimciliği ve bağımsız düşünceyi caydırabilirse ve Çin toplumuyla deneyler yaparak, sosyal kontrole yönelik teklifinin, ekonomiler ve ülkeler için başarılı olduğunu kabul ettirirse dünya yeni bir ideolojinin etkisi altına girmez mi?
ABD’nin uzun yıllar dünyaya etkisi olan kapitalizminin yanında bir de Çin’in hem kapitalist hem de Komünist etkilerini düşünelim. Bir ürperti oluşmuyor mu?!
*Bu yazı, The Atlantic adlı sitede "Atlantik Konseyi'nin Küresel Çin Merkezi" adlı çalışma ekibinin lideri olan Michael Schuman'ın yazısından derlenmiştir.