Anlamayın. Dinlemeyin. Aman vermeyin. Göz açtırmayın. Acımayın. Kusun bütün öfkenizi, bütün acınızı onlardan çıkarın.
Vurun ulan vurun!
Vuruldukça çoğalan, vuruldukça inadına büyüyen o çocukları, doğduklarına pişman edin.
Analarından emdikleri sütü burunlarından getirin.
Nerde bir Kürt varsa, bir ordu yürütün üstlerine.
Nerde bir Kürt varsa, bir cop uzanıp insin suratlarına.
Nerde bir Kürt varsa, bir dipçik insin enselerine, omuzlarına.
Nerde bir Kürt varsa, evlerine bir panzer yürüsün.
Vurun ulan vurun!
“Kürdüm” demelerine izin vermeyin.
Kürtçe konuşmalarını yasaklayın.
Ağızlarını sımsıkı kapatın.
Sözcüklerine kilit vurun.
Hatta üşenmezseniz her birinin dilini kesin.
Kedilerini, köpeklerini, tavuklarını bile sürün.
“Ya sev, ya terk et!” diye haykırmayan ihtiyarlarını bile yerlerde sürükleyin.
Süründürün.
Vurun ulan vurun!
Kimyamız onlar yüzünden bozuluyor.
Doğalgaza, elektriğe gelen zamlar onlar yüzünden.
Fener, onlar yüzünden kaybediyor maçları.
Onlar yüzünden ağırlaşıyor matematik.
Onlar yüzünden sıkışıyor trafik.
Geçim sıkıntısı, onların çoğalması yüzünden.
Onlar yüzünden hep açık veriyor bütçe.
Onlar yüzünden meclis düzenli çalışamıyor.
Onlar yüzünden sivilce çıkarıyor generaller.
Onlar yüzünden intihar ediyor, çocuklarına önlük alamayan anne babalar.
Onlar yüzünden tiraj kaybına uğruyor şanlı medyamız.
Onlar yüzünden yükseliyor hastanelerde iç parçalayan çığlıklar.
Onlar yüzünden, sırılsıklam gözyaşlarıyla doluyor hapishaneler, tel örgülerin ardı.
Onlar yüzünden işleri iyi gitmiyor, bakan çocuklarının.
Vurun ulan vurun!
Ne erkeğini sağ bırakın ne kadınını kızını. Tabutluğa dönsün koca koca şehirler. Kulak asmayın ağıtlara.
Köylerini yakın. Boşaltın mezralarını. Ağaçlarını, tarlalarını, evlerini ateşe verin. Kapılarını kırın, kafalarını kırın, kalplerini kırın.
Saf tutmalarına izin vermeyin.
Hak, özgürlük diyeni ateşe atın.
Zindanlara tıkın.
Çobanlarına Halepçe’yi hatırlatın.
Herkesi aynı kefeye koyun.
Güvercinlerini boğazlayın.
Yüreklerini elleyin.
Zihinlerini iğdiş edin.
Gözlerinden dökülen yaşın Fırat’a, Dicle’ye karışmasını engelleyin.
Ne ocakta küllenmiş aşları kalsın, ne haldan bilen bir arkadaşları.
Vurun ulan vurun!
Vurdukça, bir Said gülümsüyor nasıl olsa, her bir darağacından!
Vurdukça, binlerce Selahaddin sökün edecek elbet, duaya kalkan avuçlarımızın arasından!