Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Kuvayı latif ve voleybol savaşları
Medyası ve siyasetiyle muhalefeti yöneten akıl, seçim hezimetinin sonrasında bayan voleybol takımının şortlarının arkasına mevzilenmiş durumda.
Kendi güçleri, vizyonları, kapasiteleri, zekâları ve mertlikleriyle dövemedikleri iktidarı, kadın voleybolculara dövdürmeye çalışıyorlar. Onları kullanıyor, politikalarına alet ediyorlar. Çünkü siyaseten bitmiş, tükenmiş durumdalar.
Öyle görünüyor ki, siyasal alanda gücünü ve itibarını tamamen yitiren muhalefet spor ve sanat dünyasına sıkışmış durumda. Sporda elde edilen bu galibiyeti akıl almaz şekilde abartıp “dünyanın en önemli meselesi” haline getirerek, siyasi hezimetlerini tolere etmeye çalışıyorlar.
Geçmişte kuvayı milliye vardı, bunlar da kendi insanları üzerine sürmek için bayan voleybol takımından kuvayılatif çıkarmaya çalışıyorlar. Bu akla göre düşman her zaman Anadolu’daydı zaten. Dışarıdaki düşmanı yenmek önemli değildi, önemli olan Anadolu insanını yenmekti. Bir şey değişmedi...
Maçla ilişkili capslerde, fes’i tokatlatarak karikatürize etmeye çalıştıkları şey bu. “Sadece Sırplar kaybetmedi” diyorlar. Sırplarla oynamışlarsa ve yenen Türk milli takımıysa başka kim kaybetmiş olabilir ki?
Nasıl o zaman mesele sadece ağaç değil idiyse, şimdi de mesele sadece voleybol değil.
****
Şimdi sen milli takımın zaferini “biz lezbiyen ülkesiyiz” diye sunarsan, farklı cinsel yöneliminden dolayı parlatılmış birinin- bizi hiç ilgilendirmeyen- kimliğini özellikle ön plana çıkararak yaşam tarzı tartışmalarını tetiklersen, insanlar haklı olarak buna tepki gösterirler. Çünkü bu ülkenin “lezbiyen ülkesi” olmadığından şüphe duymayan ezici bir çoğunluk var.
Ama sen zaten tepki gösterilsin, küfredilsin, istiyorsun. Yaşam tarzı kavgası çıksın, insanlar kutuplaşsın istiyorsun. Amaç milli takım, milli duygular falan değil. Amaç siyasi görünürlüğünü ve rantı artırmak.
Kadın bedeninin sergilenmesinde sizin için bir beis olmayabilir. Çeşitli isimler adı altında bunun sergilenmesi size normal görünebilir. Hatta bundan keyif de alıyor olabilirsiniz. Ama kimseyi buna zorlayamaz, böyle olmayanları gerici olarak gösteremez, maçı dindarlara karşı kazanılmış bir zafer olarak takdim edemezsiniz. Çünkü sizin gibi düşünmeyen, inanmayan insanlar var.
Bununla birlikte Abdülhamid üzerinden yürütülen tartışma da aynı oranda saçma ve gereksiz bir tartışma. Birileri bu tür isimler kullandığı anda ortaya çıkan hamasi efelenmeler çok anlamsız. Bu da yukarıda bahsettiğim meseleyi politize etme yöntemlerinden biri. Her şeyi politik zemine çekmek, hiçbir şey konuşamaz hale getiriyor toplumu, ki bu çok tehlikeli. Bazen Abdülhamid sadece Abdülhamid’dir. Bir şey demen gerekmez. Bazen mesele o Abdülhamid olur yine bir şey demezsin. Fitneyi büyütmekten, fitnecinin lansmanını yapmaktan kaçınırsın...
Sabah -akşam eşcinselliğe salladığın zaman onu sen popülerleştirmiş oluyorsun. Eğer samimi isen, amaçladığının tam tersi bir şeye hizmet ediyorsun böyle yaparak. Bu konuda bu kadar agresif olmak zorunda değilsin. Daha itidalli olabilirsin. Popülaritesini artırmaktan başka bir işe yaramıyor eşcinsellere dönük agresif yaklaşımın. Sen hoyratça saldırdıkça büyütüyorsun karşı tarafı. Bunu görmelisin!
****
Bayan voleybol takımının galibiyetine gelmeden önce maçın bizim için izlenilir olmama durumundan bahsetmek gerekiyor. İzlenilir değil, çünkü o kıyafetler bir erkek olarak bizim tasvip edeceğimiz kıyafetler değil. Sırf adında “milli” ifadesi geçiyor diye, rızaya uygun olmayan bir kıyafeti meşrulaştıran disiplinleri tasvip edemeyiz.
“E dizilerde de bir sürü şey var” diyenler var. Tamam da zaten yıllarca amaçları teşhircilikle reyting almak olan dizilerle ilgili yazıp çizdik burada. Dizilerdeki, magazin programlarındaki, konserlerdeki hatta şarkı sözlerindeki... Popüler Kültür Sözlü Pornografidir adında bir yazı bile yazdık. Bunlar size önemsiz gelebilir ama bizim için önemli. Dolayısıyla ne spor ne de sanat adı altında kendi değer çerçevemizin dışındaki şeyleri tasvip etmemiz mümkün değil. Siz edebilirsiniz. Yeterki bunu dayatmayın. Sizin yaşam tarzınız size, bizim yaşam tarzımız bize.
Bir de şöyle bir yaklaşım sergiliyor muhalefete akıl hocalığı yapan o dar kesim: “Saygı duyacaksın, duymak zorundasın!”
Pardon??
Neden??
Ben ömrü hayatında Messi’nin, Ronaldo’nun bir maçını bile seyretmemiş, bir voleybol maçını bir set boyunca izlememiş biriyim. Bireysel sporlara ilgi duyuyorum... Senin voleybolun umurumda mı benim!
Ama, maç milli imiş.
Sen sırf sıkıcı akşamlarını milli maç izleyerek, Eurovision’a katılanlara holiganlık yaparak eğlenceli hale getirdiğin için kendini milli duyguları benden daha güçlü biri olarak görebilirsin!
Bana göre bu yönde kışkırtılan milliyetçi duygular seni en fazla kültür endüstrisinin yarış atı yapar.
Ama ben sana, mesela, KAAN diye bir uçak var ve mühendislerinin yarıya yakını Türk kadını desem, sırf yapanların kimliğinden dolayı bu milli başarıya elli bin tane kulp takıp, “kokpit camı vileda sopasıyla mı duruyor” diye karalamaya çalışırsın.
Bu tartışmaları kışkırtan muhalefetin arkasındaki akla sesleniyorum: Sizin milletçilikle ne işiniz olur!
Siz kültür emperyalizminin gönüllü komiserlerisiniz. Siz Türkçe konuşan Fransızlar, Amerikalılar, İngilizlersiniz.
Voleybolcuların şortlarının arkasına saklanarak küfredecek, provokatörlük yapacak kadar da haysiyetsizsiniz!