Ocak 2020’nin ilk günlerinde Çin devlet yetkilileri tarafından yapılan resmi açıklamalarda yeni tip Corona Virüs’ün insandan insana geçmediği, korkulacak bir durum olmadığı, salgın riski bulunmadığı beyan ediliyordu. Salgın hastalık riski açısından oldukça uzun bir zaman kitlesel bir tehdit olan Covid-19 virüsün varlığı Çin devleti tarafından Dünya Sağlık Örgütü’nden saklandı. Öyle ki, Çin’de bazı doktorların sınırlı ve tanımlı sosyal ağlarda korkunç bir salgın hastalık riskinin çok yüksek olduğuna ilişkin konuşmaları Çin devleti tarafından “ihanet, kaos ve komplo” gibi tanımlarla yaftalandı ve tespit edilen doktorlar için emniyet ve savcılık harekete geçti. Covid-19’un içerdiği yüksek tehditler hakkında konuşulması Çin devleti tarafından sıkıca engellendi.
Peki, “corona virüs”ün kaynağını Çin değil de Amerika ve İsrail olarak gösteren, meseleyi pandemi yani salgın bir hastalık değil de “biyolojik saldırı” ilan edenlerin kaynağı nedir? Henüz mahiyeti ve teşkil ettiği riskin sınırları bile belli olmadan her meseleyi anında küresel sermayenin oyunu, Evangelist-Siyonist lobilerin tuzağı ilan edenler doğru düzgün bir veriye, araştırmaya ihtiyaç duymuyorlar zaten. Ancak basit bir takım jargonlarla, temelsiz ve tutarsız rest çeklerle sadece yükümüzün ağırlaşacağı besbelli olduğu için kavramlarımızı, perspektifimizi, yöntemimizi sağlam temeller üzerinden yükseltme mecburiyetimiz var. Mesela tıp açısından dünyanın saygın uluslararası dergilerinden biri olan Nature Medicine dergisinde Covid-19’un doğal kökenlerinin olduğu, tamamen mutasyon sonucu oluştuğu vurgulanıyor. Columbia, Edinburgh ve Sydney Üniversitelerinden araştırmacıların katıldığı çalışmalarda virüsün yapay olarak veya laboratuvar ortamında üretildiğine dair hiçbir belirti tespit edilememiş. Aksine doğal seleksiyon sonucu oluştuğu ve kesinlikle genetik mühendisliği ürünü olamayacağı sonucuna varılmış.
Bilgi ve Belge Değil Vehim Geçerli
Modern bilim corona veya başka türlü bir canavarlık, barbarlık veya yıkıcı salgın üret(e)mez mi laboratuvarlarda? Nükleer silahlardan kimyasal silahlara tecrübe edilen büyük acılar yaşatan hikâyelerden habersiz değiliz elbette. Lakin elle tutulur, gözle görülür olan bilgiyle salt şüphe veya çıkarıma dayalı olan zanni bilgi aynı değere sahip değildir.
Amma velakin gelin görün ki; tıp, biyoloji, kimya, genetik gibi virüsle-mikropla doğrudan alakalı hiçbir formasyona sahip olmayan modern zaman kâhinleri, sansasyon ve reyting peşindeki medya figürleri corona virüsün kaynağını ve hedefini çoktan tespit etmişler. Ortaya bilgi, belge, istatistik gibi lüzumsuz şeyler koymaya hiç hacet duymuyor bu beyler. Klasik jargon, bilinen şablonlar derhal son vakalara uyarlanıyor hızlıca. Emperyalizme karşı duyulan haklı öfke ve nefret iflah olmayacak derin bir şüpheye, hakkaniyete ters düşecek bir itham yarışına evrilebiliyor maalesef.
Bu bağlamda Akşam Gazetesi yazarı Turgay Güler’in meseleye yaklaşımına şöyle bir bakalım isterseniz. Şöyle diyor Güler: “Bu bir biyolojik saldırıdır.” Nasıl yani, kimler ve neden böyle bir saldırı yapıyor diye merak ederseniz cevap gayet kısa ve olabildiğince net: “Çin ve İtalya tesadüf olamaz. (Vatikan dolayısıyla) İtalya Evangelistlerin sürekli hedefi.” Yok, bunca mantıklı belagata ve ciddi belgeye rağmen yine de ikna olmayanlar için Turgay Güler’in şu gibi daha güçlü kanıtları var: “Unutmayın! Dünyayı sadece bir avuç aile yönetiyor. Silah satmak için savaş, İlaç satmak için hastalık, Para satmak için kriz çıkarıyorlar. Ve son sözüm. 3. Dünya savaşı böyle bir şey belki de.” Küresel planlar bundan daha veciz bir biçimde deşifre edilemezdi, maşallah. Ne mutlu bize ki; Amerika ve Avrupa’nın yüzlerce, binlerce thing-tank’ini, istihbarat örgütlerini seferber ederek kurduğu büyük tuzakların ipliğini anında pazara çıkaracak parlak zekâlarımız var artık.
Sokak röportajlarında veya yapılan anketlerde çok yaygın bir biçimde sarf edilen “korona virüsü filan yok, bunların hepsi Amerika’nın oyunu” gibi cevaplara şaşırmanın hiç âlemi yok. Aşırı uçlara savrulan, kimi “mikrobun ve açlığın pençesine düşmüş” gibi kıvranan kimi “korona-morona bize işlemez” tadındaki laubali tavırlar kendiliğinden ortaya çıkmadı elbet. Birey ve toplumun aklına, mantığına, muhakeme yeteneğine şunca zamandır devletiyle, medyasıyla, akademisiyle resmen sistematik olarak tecavüz edildi, ediliyor.
Modern Hurafelerin Alıcısı Çok
Artık ibret alınan, hisse çıkarılan Keloğlan, Nasrettin Hoca, Kelile ve Dimne gibi masallar revaçta değil, tedavülden kaldırıldılar çünkü. Artık piyasada tekel oluştu. Modern hurafelerin, seküler bid’atların kalpleri idrakten, akılları feraset ve basiretten mahrum bıraktığı korku ütopyaları hakikati ve insan iradesini sıfırlamak üzere devrede tutuluyor. Sorarsanız küresel sistem deşifre ediliyor, kapitalist düzene itiraz ediliyor ve Amerikan emperyalizmine meydan okuyor. Oh ne ala devrimci duruş, hem de yerli ve milli!
Amerika’yla mücadele ediyoruz, küresel sömürü çarklarını kıracağız filan derken başka başka emperyalist planların ağına düşülmüş ve hiç akla getirilmeyen sömürü çarklarına hizmet ediliyor olmasın sakın. İsterseniz Avrupa Birliği Komisyonu Sözcüsü Johannes Bahrke’nin Korona Virüs’le alakalı hızla yayılan yalan yanlış haberlerin Rusya ve Kremlin’e yakın kaynaklardan yayıldığına ilişkin yaptığı açıklamaya bir göz atalım. Johannes Barkhe’den başka AB Komisyonu’nun Dış İlişkiler Sözcüsü Peter Stano da Moskova’nın tüm inkâr girişimlerine rağmen yalan ve sahte bilgilerin çoğunun Rusya‘dan veya Rusya merkezli ağlar üzerinden dağıtıldığını tespit ettiklerini ifade ediyor. Bir şey daha var: Avrupa Birliği önemli internet portallarıyla işbirliği yaparak korona virüs salgınıyla alakalı çoğu Rusya kaynaklı yanlış bilgilerin silindiğini de vurguluyor.
Beyaz Saray’ın melanetlerinden olduğu kadar Kremlin’in melanetlerinden de korunup sakınmak lazım. Biyolojik saldırı şüpheli ancak ideolojik saldırı şüphe götürmez. Avrupa ve Amerika’dan gelebilecek tehditler gibi Rusya ve Çin’den gelebilecek tehditlere karşı da uyanık olmalıyız. Şu türden Rusya ve Çin masallarıyla uyutmasınlar bizi: “Bütün dünyayı yöneten, en gizli ve karanlık planlarla insanlığı iliklerine kadar sömüren Rockefeller ve Rothschilt ailelerinin covid-19 ile dünya nüfusunu salgın hastalıkla azaltma, ardından üretecekleri aşıyla kısırlık ve kronik hastalıkları kalan nüfuza enjekte ederek küresel imparatorluklarını ilan etmesine çok az kaldı.”
Vesvese neydi, düğümlere üfleyenler kimlerdi, Felak ve Nas sureleri neden okunur?
*
(Yazar Yeni Akit’teki köşesinde yayımlanan bu yazısını Haksöz-Haber için genişletmiştir)