Vicdansız dünya

Hayrettin Karaman

Vicdan, 'kişinin kendi niyeti veya davranışları hakkında kendi ahlaki  değerlerini temel alarak yaptıklarını veya yapacaklarını ölçüp biçtiği bir kişilik özelliğidir' diye tarif edilmiş. Bu tarife göre 'kişi kendi ahlaki değerlerini temel alıyor', bu ahlaki değerlerin aşkın veya evrensel bir boyutu yok. Bugün dünyayı yönetenlerin vicdanlarına (ahlaki değerlerine) göre, kendi amaçları ve menfaatleri için Suriye'de yüzbinlerin ölümü, Mısır'da 529 masuma verilen idam cezası insana vicdan azabı veren, huzurunu kaçıran, mutlaka harekete geçmeyi gerektiren olaylardan değildir. Mehmed Akif Bey işte bu sebeple:

'Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;

Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havfı Yezdan'ın...

Ne irfanın kalır te'sîri kat'iyyen, ne vicdanın'

demiştir.

'Allah korkusu' dine inanmanın sonucudur ve ilahi vahye dayanan hiçbir din, haksız yere bir cana kıyılmasına razı olmaz. Hele İslam söz konusu olduğunda levhalık ifade şudur:

'…kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur…' (Maide: 5/32).

Allah teâlâ bu kuralı, İsrailoğullarına da indirdiğini bildiriyor.

İsmail Fenni Felsefe Lügatı'nda vicdanı şöyle tarif ediyor: 'Hayrı şerden ayırma kuvvesi (kabiliyeti), vazife hissi, şer işlemekten (kötülük etmekten) hasıl olan ıztırap ve hayır işlemekten (iyilik yapmaktan) hasıl olan sevinç'.

Bu tarifte de mazlumların ve mağdurların korunmasına yarayacak bir şey yok; çünkü 'hayır ve şer, iyilik ve kötülük nedir' sorusunun cevabı izafi; aşkın ve evrensel bir ölçütten söz edilmiyor.

Ben başlıkta 'Vicdansız dünya' dedim, maksadım dünyayı yöneten insanların, evrensel hak ve adalete ayarlı bir vicdanlarının bulunmadığıdır.

Eğer böyle bir vicdan veya iman bulunsaydı, çağı kirleten, geleceğe utanç belgeleri bırakan zulümler olmaz; güçlüler zulmetmez, zulmetmeye kalkışanlara da engel olurlardı.

Türkiye'de Sayın Başbakan'ın diktatörlüğünden söz edenler, yurt dışında da bu iddiayı geniş ölçüde yayanlar 'yönetime halk iradesinin tam yansımadığı' inancı (veya iddiasıyla) bunu yapıyorlar. Peki aynı çevrelere göre Suriye'de Esed rejimi, Mısır'da Sisi yönetimi halkın iradesini mi yansıtıyor! Suriye'de halk reform istedi ve Gezi'nin devamında olduğu gibi yıkıp yakma yoluna gitmeksizin yalnızca toplanıp talebini dile getirdi, Türkiye aylarca Esed'e 'reform yap' tavsiyesinde bulundu, o ise halkı acımasızca öldürmeye başladı, hala da devam ediyor.

Mısır'da demokrasiye uygun seçimler yapıldı, İhvan iktidara geldi, vicdansız dünyanın kuklası olmak yerine hakkın, adaletin ve halkın sesine kulak verdi, iyiye doğru giden bir tecrübe gerçekleşiyordu, vicdansızlar ne yaptılar, silahlı kuvvetleri devreye sokarak meşru iktidarı alaşağı ettiler, binlerce insanı katlettiler, meşru cumhurbaşkanını hapsettiler ve görülmemiş, duyulmamış bir şekilde 529 kişiyi idama mahkum ettiler.

Ey kara vicdanlı veya vicdansız dünya, insan olmanın en önemli özelliğini nasıl bu ölçüde kaybettin, fani dünya hayatı ve menfaati için bütün 'yüksek insanlık erdemlerini' nasıl harcadın veya geri plana attın!

Her ülkede, her topluluk içinde insanlığını yitirmemiş kişilerin bulunduğunda şüphe yoktur; onlara sesleniyorum: Ey insan suretine girmiş tilkilerin ve kurtların arasında yaşayan insanlar, gün bu gündür, sesinizi öyle çıkarın ki, çığlığınız hayvan gürültülerini bastırsın!

YENİ ŞAFAK