Vicdani ret!

Abdurrahman Dilipak

Türkiye “Vicdani ret” konusunu yasalaştırmamış. Avrupa Konseyi üyesi 46 üye devletten Türkiye ve Azerbaycan bu şartı yerine getirmediler. İsrail'de kadın-erkek herkesin 17-18 yaşına geldiğinde askerlik yapması mecburi. Bütün gençler işgal edilmiş topraklarda görev yapmak zorunda.

Devlet onları inanmadıkları ve vicdani olarak kanaat getirmedikleri bir konuda ölmeye ve öldürmeye zorluyor..

Artık dünyada sadece inanç ve fikir hürriyetinden söz edilmiyor. İnanç hürriyetinin de alt başlıkları var.. Mezheb ve tarikat tercihleri. Bunun da ötesinde ideolojik, politik, vicdani ve felsefi tercihleri de söz konusu bireyin. Bu insanın “insan olma”, insanın “kendisi olma” hakkı ile birlikte anılan bir durum..

Amerika'da her türlü makina kullanmayı reddeden Eymişleri nasıl alıp cepheye sürer, modern silahlarla donatarak düşman diye gösterdiğiniz hedeflere yöneltebilirsiniz?

Hindistan'daki, hayata saygıyı mutlaklaştıran, her akşam bit ve pirelere kendi kanını emdiren bir kişiye nasıl öteki insanları öldürmelerini söyleyebilirsiniz?

Artık “sivil itaatsizlik” diye bir şey var. Devlet bizim İlahımız ve Rabbimiz değil. Ülkelerin nasıl başka ülkelere “hayır” deme hakkı varsa, insanların da devletlere “hayır” deme hakkı vardır..

Bırakınız vicdani ve felsefi kanaatlerimizi, yükseklik ya da kapalı yerde kalma korkusu olanları bodrumdaki arşivde ya da bir apartmanın çatı katında bile görevlendiremezsiniz. Asansöre binmeye bile mecbur tutamazsınız..

İsrailli gençlerin yasalara göre askerlik yapmayı reddetmeleri söz konusu değil. İsrailli gençler diğer dünyadaki “Özgürlük kuşağı insanları” gibi, “hukuka uygun olmayan yasaların suç aleti” olduğu görüşündeler.. İsrailli gençlerin aralarında da çok sayıda vicdani retçiler var. Onlar işgali onaylamadıkları gibi, asker olmayı da reddediyorlar. Buna İsrail'de Shminitism deniyor. Shminitistler ülkede vicdani ret hakkı olmadığı için tutuklanıyor. O gençler tutuklanan arkadaşlarının seslerini dünyaya duyurmak istiyorlar..

Şimdi bu “internet kuşağı”ndaki, 17-18 yaşlarındaki gençler bir web site açıp İsrail Savunma Bakanlığı'na verilmek üzere bir imza kampanyası baslatmışlar. Dünyadaki barış gönüllülerinden destek bekliyorlar.

Öyle anlaşılıyor ki; bu arayışlar ve internet üzerinden uluslararası dayanışma, diğer ülke gençlerini de etkileyecek ve bunun sonuçları tüm dünyadaki militarist akımları zora sokacak.. Bu gençlerin İsrailli olmaları, İslâm ülkelerinde anti siyonist toplulukları da etkileyecek gibi gözüküyor. Çünkü Türkiye'den bu konuda vicdani retçi İsrailli Shminitistler şimdiden Türkçe mailleri ile sanal dünyada kapılarımızı zorlamaya başladılar bile..

18 Aralık'ta İsrail'de savaş ve işgal karşıtı bu gençler, uluslararası kamuoyuna bir bildiri yayınlayacaklarını duyurdular. İsrail Parlamentosu'na, Hükümeti'ne, Savunma Bakanlığı'na gönderecekleri mektuplarında “İsrail’in Filistin'de illegal bir işgal gerçekleştiğini” savunarak bu kirli savaşta bir ölüm makinasına dönmek istemediklerini ifade edecekler..

Shminitistler ülke genelinde gençlerin oldukça ilgisini çekmiş gözüküyor.. Tartışma bloglarında inanılmaz mesajlar gönderiyorlar birbirlerine. İşte bunlardan, bana maille gönderilen birkaç örnek:

18 yaşındaki Raz Bar-David Varon neden shminitist olduğunu şu şekilde açıklıyor: "Başkasını işgal eden bir asker olmak için doğmadım ben, ve işgale karşı mücadele benim de mücadelemdir. Bu, ümit için ve bazen çok uzaklarda olduğunu hissettiğim hakikat için bir mücadeledir. Benim de bu toplumda bir sorumluluğum var. Benim sorumluluğum reddetmektir."

Tamar Katz. (3 kere tutuklandı.) 19 yaşında: “Vicdanım el vermediği için İsrail ordusuna katılmayı reddediyorum. Ben yıllarca başkalarının topraklarını işgal eden, yabancıların topraklarını çalarak ırkçı bir rejimi sürdüren, sivillere zulmeden ve yanlış bir güvenlik anlayışı altında milyonların hayatını zehir eden işgalci bir ordunun bir parçası olmak istemiyorum.”

Homer Goldman. 19 yaşında: “Ülkemin savaş suçlarına alet olmak istemiyorum.”

2000 yılının Nisan ayında BM İnsan Hakları Komisyonu 1998/77 nolu kararındaki ilkeler çerçevesinde 2000/34 nolu kararı kabul etti. Bu şekilde İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nde yer alan düşünce özgürlüğü ile vicdan ve din özgürlüğünün meşru kullanımına uygun olarak, kişilere vicdani nedenlerle askeri hizmete karşı ret hakkı tanındı. BM İnsan Hakları Komisyonu, ölüme neden olabilecek güç kullanmayı zorunlu kılmanın vicdan özgürlüğü ile din ve inançlarını yansıtma hakkıyla çatışacağını karara bağlayarak, vicdani reddi bir hak olarak tanıdı. Komisyon, bu hakkı İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nin ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Milletlerarası Sözleşmesi'nin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen 18. maddelerine dayandırdı.

Bu konuda direnmenin, ısrarcı olmanın bir anlamı yok.. Bakınız, artık dünyada devletin Anayasa ve yasaların varlık ve meşruiyet temelleri ile ilişkilendirilen “Norm Hukuk” diye bir şeyden söz ediyoruz artık.. Hayatın zorunlu akışı yönündeki bu engellere takılıp kalmanın bir faydası yok.

Daha önce de yazmıştım. Yine yazayım. Kızılay ve İnsanî Yardım örgütlerinde askerlik görevi yerine bir görev yapılsın. Savaş ortamlarında hayatta kalma becerileri, ilk yardım, insanî yardım gibi, seferberlik durumunda da esasen ihtiyaç duyulan bir konuda gençlerimize “Vatani görev”lerini yapma şansı tanınsın. Silah altına alma işi, vicdani retçiler için askıya alınsın.. Kendilerine insanî yardım, afet, yangın, savaş ve kriz ortamlarında silahsız bir şekilde insanî yardım eğitimi verilsin.. Temel eğitim sonrası ihtiyaç fazlası kadrolar, üretken alanlarda istihdam edilsin.. Birileri de “vatan borcu”nu böyle ödesin. Askerlik bir kahır işi değil.. Vicdani retçileri, ülke ve yurttaş borcundan kaçan, korkak “vatan haini” insanlar gibi göstermeye kimsenin hakkı yok. Korkmayın, askersiz kalmazsınız.. Ülkenin savunma gücü zaafa uğramaz. Doğru olan bu.. Meraklısı için not: Uygarlığın, Çağdaşlığın yönü bu istikameti gösteriyor..

Vicdani ret uygulamasının TSK ve toplumda yan etkilerininin olumlu anlamda çok yüksek olacağını düşünüyorum. Bu şekilde ülke savunmasına dolaylı olarak sağlanan katkı, ordu evinde garsonluk yapan kişinin katkısından daha az olmayacaktır..

Vicdani ret hakkı olan ülkelerde çete ve darbe işi, en azından bizdeki gibi herhalde ayağa düşmezdi..

Bu tartışma sadece İsrail'de ya da Türkiye'de değil, bu hakkın tanınmadığı tüm ülkelerde giderek yükselen bir talep şeklinde kendini hissettirmeye devam edecektir.. Dilerim Türkiye, bu konuda herkes aya giderken, yaya kalmaz.. Selam ve dua ile..

VAKİT