Hakan Albayrak’ın konuyla ilgili bugünkü Karar’da (29 Temmuz 2017) yayınlanan “Mehmet Görmez Hoca Giderken” başlıklı yazısı şöyle:
Muhterem Diyanet İşleri Başkanımız, camilerde özgürce koşturan çocukların sevgili “Diyanet Amca”sı, aydınlık adam Mehmet Görmez, FETÖ’nün sapkın söylemlerinin incelendiği raporla ilgili konuşmasının başlarında şöyle bir ifade kullandı: “Diyanet İşleri Başkanlığındaki görev hayatımın son günü bile olsa, son günleri bile olsa…”
Gerçekten de gidiyor demek ki.
Öyle veya böyle, GÖNDERİLİYOR.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dediğine göre, Mehmet Görmez Hoca “başka bir görev istedi”.
Hocanın herhangi bir görev talebinde bulunduğunu tasavvur etmekte müşkülatım var ama diyelim ki öyle…
Kendisine ‘Senden hoşnut değiliz’ mesajı verilmiştir, o da istenmediği yerde kalmayacağını bildirmek için böyle bir ‘lisan-ı münasip’ kullanmıştır.
Ama lüzumsuz yere zorlamanın alemi yok; gerçek şu ki, Görmez’in devletten “başka bir görev” talebi olmadı.
Olsaydı, gazetecilerin bu yöndeki bir sorusuna şu cevabı vermezdi:
“Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir makamdan sonra talip olduğum bir görev vardır, o da ilimdir.”
***
Yukarıda “istenmediği yer” dedik…
Mutsuz bir azınlık müstesna, Mehmet Görmez’i Diyanet İşleri Başkanlığında istemeyen kimse yok aslında.
Gelmiş geçmiş Diyanet İşleri Başkanlarının halk tarafından en çok sevileni, en çok itibar göreni, en çok takdir edileni Mehmet Görmez’dir.
“Büyüklere diyorum ki: 'Eğer çocukların hafızasında ve muhayyilesinde kötü iz bırakacak şekilde müdahale edecekseniz teravihinizi evinizde kılın.' Camiye gelen çocuklar ister oynasınlar ister koştursunlar. Biz, secdeye eğildiğinde, çocuk sırtına bindiği için secdesini uzatan bir Peygamberin ümmetiyiz" diyen hikmetli ve sevimli bir alimden bahsediyoruz burada.
“Ezanları susturan darbelerden darbeleri susturan selâlara” geçişi temsil eden mücahit bir alimden bahsediyoruz.
Cumhuriyet tarihi boyunca ezilen, horlanan, itilip kakılan medreselerin ve tarikatların temsilcileriyle resmen ve alenen bir araya gelen ilk Diyanet İşleri Başkanından bahsediyoruz.
Mescid-i Aksa’da Arapça hutbe okuyan ilk ve tek Diyanet İşleri Başkanından…
Nasıl sevilmez, nasıl itibar görmez, nasıl takdir edilmez?
***
Görevden niye alınacağına veya görevi bırakmaya niye sevk edildiğine gelince…
Sordum, soruşturdum, esaslı duruşundan başka bir suçunu (!) öğrenemedim Görmez Hoca’nın.
İstişare ilkesine bağlı olduğu, Diyanet İşleri Başkanlığının belli başlı uygulamaları / faaliyetleri ile alâkalı hususlarda ulema ile istişare etmeden adım atmaya yanaşmadığı ve şura kararlarına saygı gösterilmesini beklediği söyleniyor; belki de bu sebeple, “Pratik kullanıma elverişli değil” diye gönderiliyordur.
“Ama nasıl olur?”
Bal gibi olur.
25 Aralık 2013’teki bürokratik darbe teşebbüsünü yiğitçe, delikanlıca, serdengeçtice bir tavırla geri püskürterek Erdoğan’ın tutuklanmasına ve FETÖ’cü bir düzenin kurulmasına matuf komplonun önüne geçen, ayrıca 15 Temmuz Askerî Darbe Teşebbüsü’ne mukavemetin koordinasyonunda önemli bir rol oynayan Efkan Ala da, terörle mücadelede insan haklarını üstün tutmaktan başka suçu olmadığı halde İçişleri Bakanlığı görevinden alınmamış mıydı?
Esaslı duruşların, hakikatli tavırların cezalandırma sebebi olabildiği bir devirden geçiyoruz.
Öyle olmasaydı Ahmet Davutoğlu hâlâ başbakan olurdu.
***
Millet anında kuruyor bağlantıyı…
Bir Tweet:
“Üç tane operasyonel gazeteci TGRT’de çıkıp Mehmet Görmez gitsin diyor ve Mehmet Görmez gidiyor. Neyin içine düştüğümüzü anlamadım ben.” (Abdullah Naci)
Bir Tweet daha:
“Fethullahçıların ve Pelikancıların saldırdığı isimlerin aynı olması tesadüf mü? Ahmet Davutoğlu, Hakan Fidan, Mehmet Görmez.” (Şemseddin Osman)
Şu Tweet’ler de geçsin kayıtlara:
“Mehmet Görmez benim aklımda mazlumun yanında saf tutuşu ve camileri çocuklara açmasıyla kalacak. Allah ondan razı olsun.” (Zeynep Duygu Demir)
“Mehmet Görmez Hoca’nın övülmeye değer bir sürü meziyeti var. Ancak en önemlisi her konuda samimiyetidir. Allah ondan razı olsun.” (İsmail Bilgen)
“Allah sizden razı olsun Mehmet Görmez hocam. Makam mevki ile değil, gönüllerde bıraktığınız muhabbetinizle hatırlanacaksınız her zaman.” (Özlem Evrim Kocaoğlu)
***
Hocamızın veciz bir sözüyle bitirelim:
“Vicdan bizi birleştirmezse her şey bizi ayırır.”