Siyasi ve ekonomik istikrardan, güvenlik ve refahtan çok daha önce siyasetin ve toplumun akıl ve ruh sağlığını korumak gibi bir önceliğimiz var. Akıl ve ruh dengesini kaybetmiş bir toplumun, bir devletin siyasi ya da ekonomik istikrarı ne işe yarar, güvenlik ve refah politikaları kime huzur verir? Ekonomik hedefleri, askeri stratejileri, diplomatik atakları vs. asli ve öncelikli gündem maddeleri yaparken akıl ve ahlakın temel prensipleri hiç tartışmasız bir biçimde siyaset ve toplumsal ilişkileri tayin edecek güce, kudrete sahip olmalı.
Türkiye eskisiyle kıyaslanamayacak oranda güçleniyor ama yalan ve iftira, çarpıtma ve algı operasyonları da hızlı bir biçimde yükseliş trendinde. Üstelik yalan ve iftiralar çok ciddi bir biçimde örgütlü, programlı ve siyasi ayağı ima eder tarzda toplumu çürüttükçe çürütüyor. Tuhaftan da öteye acıtıcı, sarsıcı bir durum var. Güçlenen ve kendine güvenen bir ülkede olmayacak düzeyde akıl ve ahlak dışı komplo teorileriyle toplumsal yapı zehirleniyor, ifsad ediliyor. Siyasetin en doğal zeminini, en güçlü tabanını birbirinden ahmakça komplo teorileri eşliğinde anormalleştirme, şaşılığa ve şaşkınlığa itekleme seferberliği ilan edilmiş sanki.
Modifiye Edilmiş Sinsi Vesveseciler
Vesvese’nin ne kadar yıkıcı ve yıldırıcı bir şeytani plan olduğunu anlamak için Nas Suresi’nin meali ve kısa bir tefsirini okumak kifayet eder sanırım. Kaldı ki Kur’anı Kerim’in en özlü ve canlı tefsiri olan Hz. Muhammed (a.s.) bu sureyi çokça okumayı ve gereğince amel etmeyi her fırsatta tavsiye etmiştir. Birey ve toplumu sıkan, daraltan, kötülüğe teşvik eden, kötülüklere sürükleyen hatta türlü kötülükleri gözünde süsleyip imrendiren şeytanı Allah-u Teâla “vesvasil hannas” yani vesveseci sinsi şeytan olarak tanımlamaktadır. Bütün müfessirler anılan ‘vesvasil hannas’ın hem cinlerden hem de insanlardan olduğu hususunda müttefiklerdir.
Toplumu vesvese hastalığına sürükleyen kişi, çevre ve örgütler tarih boyunca hiç eksik olmadı. Ancak Türkiye elde ettiği kazanımlarla vesveseleri de vesvese vericileri de aşmak durumunda hatta zorunda. Ancak siyasetin ve de Hükümetin bu konuda ne düzeyde sorumlu davrandığı tartışmaya açık bir mevzudur. ‘Vesvasil hannas’ olgusunun bu ülkede profesyonel düzeyde ve devlet destekli örgütlenmiş hali Psikolojik Harp Dairesi olarak (Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı) karşımıza dikildi yıllar yılı. Medyanın, üniversitelerin, aydın ve sanatçı etiketli devlet sınıflarının en iyi yaptıkları iş buydu yani sinsice topluma vesvese vererek korkuyu ve günahkârlığı teşvik etmekti. Çok şükür bu cepheden gelen saldırılar aldığımız ağır darbelere rağmen büyük oranda atlatılmış gözüküyor.
Vesvasil Hannas’ın modernize ve modifiye edilmiş haliyse daha çok sosyal medyada konuşlanan troller tarafından temsil ediliyor. Bitmeyen tehditler, her gün artan iç düşmanlar ve hainler, arkası kesilmeyen iç tehdit unsurları modern vesvasil hannasların biricik ekmek ve şöhret kapısı olarak fonksiyon görüyor. Emin Çölaşan’ların, Mustafa Balbay’ların, Doğu Perinçek’lerin, Soner Yalçın’ların yeniden bedenlenmiş ruhları korkunç performanlar sergiliyor el’an. En ahmak ve en şapşal trollerin sosyal medya paylaşımları üzerinden tarikat ve cemaatlere yönelik operasyon beklentisinin tavan yapabildiği traji-komik bir iklim çöküyor ülkenin üzerine.
Psikolojik harp, siyaseti temsil ettiği toplum kesimlerinden ayrıştırıp karşı karşıya getirebilecek son derece tehlikeli bir silahtır oysa. Çok eğlenceli gibi gözükürken son derece trajik sonuçları tetikleyebilir zaman içerisinde. Güçlü bir Hükümet nasıl olur da güya kendisini destekleyen sosyal medya hesapları üzerinden sergilenen bu ahlaksız operasyonlara karşı sessiz kalabilir, izahı zor. Cemaatlere operasyon, tarikatlara operasyon vs. haberlerinin kaynağı ve hedefi çok açık. Sürüp giden bu psikolojik harp faaliyetleri karşısında takınılan sessizlik ise son derece manidar değil mi?
Zenginleşmenin Hayrını Görmek İçin
Şeytan Ayetleri’nin Türkiye temsilcileriyle dostluk ve ortaklık kuran modifiye edilmiş vesvasil hannaslar ne derlerse desinler asla ve kat’a Hükümeti desteklemiyorlar, ülkenin bekası için çalışmıyorlar. Açıkça vesvese üretip toplumun akıl ve ruh sağlığına saldıran kişi ve örgütlerin siyaseti de çürüttüğünü, Hükümet’in de güvenilirliğini azalttığını, siyaset-toplum dengesini sabote ettiğini görememek için ya tümden kötü niyetli olmak ya da hepten kör olmak icap ediyor. Islık çalıp havaya bakarak, bu konular bizden bağımsız ve bizi ilgilendirmiyor gibi tavırlar takınarak sadece yaşanan ve yaşanacak sıkıntı büyütülür.
Vesvese üretimi ancak şeytanlarla dostluk kuran, şeytanın adımlarını izleyen günahkârların, fasıkların, münafıkların hevesle üstlenebileceği bir münkerdir. Siyaset münkeri def etmekle, münkeri topluma aşılamak isteyenlerle savaşmakla mükelleftir. Toplumun güvenliğini korumak, refahını sağlamak kadar akıl ve ruh sağlığına yönelik saldırılardan muhafaza etmek de siyasetin vazifesidir. İktisadi göstergeler, büyüme endeksleri, diplomatik açılımlar üzerine stratejik planlamalar yaparken vesvese üretenlerin nasıl izole edileceği de düşünülüp tartışılmalıdır. Yoksa büyümenin de zenginleşmenin de bir hayrını görmek mümkün olmayabilir.
Yeni Akit