Velev ki Gösteriler “ABD Formatlı, İsrail Alkışlı” Olsun; Bu Durum İran’ın Zalimliğini Örter mi?

2017 yılı boyunca Suriye’deki dikta rejimin lehine icraatlarıyla İslam dünyasında adeta gündemde kalma şampiyonu payesi elde eden İran, 2018 yılının arifesinde de yine gündemde kalmayı başardı!

HAŞİM AY / HAKSÖZ-HABER

Yeni bir yıla giriyoruz. Yine zulümlerle, tutarsızlıklarla, katliamlarla… 2017’yi İslam coğrafyasında Müslüman halklar ve İslami hareketler aleyhtarı icraatlarıyla kapatan İran, 2018 yılının arifesinde tekrar gündemde. Ama bu sefer sorgulanan, kendisine bizatihi halkının en azından bir bölümü tarafından hesap sorulan özelliğiyle… İran’daki gösterilerde açlık, yolsuzluk, işsizlik vs. protesto ediliyor. Bununla bağlantılı olarak rejimin milyonlarca dolar pahasına Suriye’de giriştiği yıkım da bu protestolardan payına düşeni haklı olarak alıyor.

İran’ın çeşitli bölgelerinde zulüm, mezhepçilik ve ayrımcılık üreten mekanizmaya karşı halk sokaklarda. Bu gösterilerin istikrarlı şekilde sürüp sürmeyeceği ve kemikleşmiş mekanizmayı etkileyip etkilemeyeceği henüz belirsiz. Ama bununla birlikte gösterilerin sürmesi durumunda çok yönlü algı operasyonlarına hazır olmak gerektiği açık. Nitekim İran ve içimizdeki yerli muhipleri daha şimdiden bu gösterileri “ABD” ve “İsrail” etiketiyle olumsuz göstermeye, boğmaya ve böylece güven bağladıkları İran rejimini müdahalelerde haklılaştırmaya başlamış bile!

İran’ın tutucu muhipleri dışında ülkedeki halk protestolarının Türkiye basınında pek de analizlere konu olduğu söylenemez. Bunun birkaç istisnası var ki onlardan biri de Star yazarı Saadet Oruç’un bugünkü (31 Aralık 2017) yazısı.

İran’daki gösterileri konu edinen Saadet Oruç’un yazısı tam da İran’ın yerli muhiplerinin umduğu türden bir analiz! Yazıda acaba rejimin iç ve dış hangi politikalarının halkta rahatsızlık yarattığı sorusuna öncelik verilmesi gerekirken bu soruya dair tek bir kelam edilmemiş. Tam tersine göstericilerin arkasında hangi dış mihraklar olduğu/olabileceği sorusuna öncelik verilmiş ve mesele bununla sınırlandırılmış. “Dış güçler” demişken ise tabii olarak ABD ve İsrail’i görmek zor olmamış. Bir de göstericilerin ağırlıklı olarak Kürt etnik kimliğini taşıdığına da dikkat çektiniz mi haliyle olay “ABD Formatlı, İsrail Alkışlı” bir girişimden ibaret olmuş oluyor!

Ancak İran ve yerli muhiplerinin ilk elden başvuracağı bu kolaycı yaklaşım ise tabii olarak gösterileri “ABD Formatlı, İsrail Alkışlı” olmakla nitelerken “İran’ın Zalimliği”ni gündemleştirmek gibi bir derdi olmuyor!

Saadet Oruç’un bahse konu yazısı:

Kırmızı Düğmeler ve İran Sokakları

2018’in ilk günlerinde uluslararası basının gündemini İran sokaklarından gelen gösteri haberleri belirleyecek gibi.

Kirmanşah ve İsfahan başta olmak üzere, pek çok İran kentinden protesto haberleri geliyor. Protestoların gerekçeleri ise bu tür kıpırdanmalarda bolca bahane olarak kullanılan başlıklar: “Yolsuzluk” ve “yaşam tarzı”.

Ön plana çıkan profil ise İran Kürtleri…

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ndeki referanduma destek veren, İran’ın elini Suriye ve Irak’tan çekmesini savunan ABD formatlı, İsrail alkışlı bir yapı, protestolarda ön plana çıkıyor.

İşte tam bu noktada bir duralım.

Bir ülkenin tercihlerini sandığa yansıtma iradesini yok sayan, uluslararası basın ama en önemlisi de uluslararası karar vericiler mal bulmuş mağribi gibi olayın üzerine atlama eğiliminde.

Önce ABD, ardından da İsrail’den gösterileri destekleyen açıklamalar geldi.

Bu noktaya da ikinci mimi koyalım.

Gözümün önüne sonbaharda New York’ta gerçekleşen zirve sırasında Birleşmiş Milletler kürsüsünde daha önceki yönetimin İran politikasını buruşturup atan ABD Başkanı Donald Trump’ın sözleri geliyor. İran ile yapılan tüm anlaşmaları çöpe atma eğilimini açıklayıp, İran’a yönelik üstü örtülü bir savaş düğmesine basan Trump’a tam da o gün yanıt veren Batılı liderler uzun vadede bu tutumlarını koruyamadılar.

Ve alan açıldı bu örtülü savaşa.

Suudi Arabistan öncülüğünde Katar’a yönelik blokaj uygulayan dört ülkenin asıl hedefinin İran olduğu da herkesin malumu.

Uzatmayacağım.

Top, tüfek, tank, jet kullanmadan sürdürülen savaşların çağındayız.

Asıl faili ve düşmanı bulmak için yapmanız gereken tek şey algıyı kimin yönettiğini anlamak.

Kendiliğinden barışçıl gösteriler düzenleyen, seçimlerde oy kullanan, argümanlarını kendi öz, içsel bütünlüğünden damıtarak ifade eden bir profilden mi söz ediyoruz, emin değilim.

Batı basını alışkın, kendi doğusundaki hareketleri, kendi mesai saatleri içinde, kibirli edalarla alkışlamaya.

İş, kendi ülkelerindeki benzeri hareketlere gelince önce bir durup başka kavramları düşünüyorlar: “Beka, toprak bütünlüğü, ülkenin birliği ve dirliği gibi.”

Demem o ki, İran’da olan biten hakkında yaklaşımınız ne olursa olsun, kalkış noktanız bu taraflı Batı haberciliğinin aktardıkları olmasın.

Tabi, coğrafyanın bir başka noktasında daha, terör örgütlerinin ve uluslararası istihbarat örgütlerinin Kürtleri kendi taşeronu gören anlayışına bel bağlamaya devam etmenin çarpıklığı daha belirgin hale geliyor, eklemeden geçmeyelim.

Bu arada, 2017’nin son gününde okuduğunuz bu yazı vesilesiyle sizlere yeni yılın sağlık, mutluluk, başarı ve esenlik getirmesini de dileyeyim.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!