Hakan Albayrak, Karar gazetesinde yazdığı makalede İran’da meydana gelen gösterileri yorumlayarak Cumhurbaşkanı Ruhani’nin verdiği sözlerin Hamaney tarafından teyit edilmeden sadra şifa olmayacağını belirtiyor:
İran’da protestocuların bir kısmı maalesef şiddete başvuruyor. Rejim de buna mukabil şiddetini tırmandırıyor.
Ölü sayısı hızla artıyor.
Rejim, kontrolden çıkma istidadı gösteren olayları vakitlice yatıştırmak için bir an evvel hatırı sayılır bir ıslahat paketi açıklasa iyi eder.
Yoksa çözüm perspektifi tamamen kaybolabilir ve İran kanlı bir bataklığa saplanıp uzun süre orada debelenmek durumunda kalabilir; Allah korusun.
Veya, protestolar kaba kuvvetle bastırılıp hayat ‘normale’ dönse bile, huzur ortamı sahici olmayacağı için, bu türden yeni toplumsal patlamaların tekerrürü engellenemeyebilir.
***
Var mı ki çözüm perspektifi?
Bir ihtimal olarak var.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, şiddete yönelen bir kısım protestocuya tolerans gösterilmeyeceğini tabii ki belirtmekle beraber, “Hükümet, yasal eleştiri ve protestolara alan açmalı” dedi, ekonomik sorunların çözümüne yönelik çabalarını yoğunlaştırma sözü verdi.
Ne yazık ki Ruhani’nin dilek ve temennileri, heves ve çabaları, meselenin çözümüne yetmiyor.
Devletin asıl başı olan “İslam İnkılabı Rehberi” Ali Hamaney’in ne dediği önemli.
Hamaney, Ruhani’nin söylediklerini teyit ederse ve bunları gerçekleştirmeye söz verip tam olarak nasıl gerçekleştireceklerini inandırıcı bir şekilde izah da ederse, tansiyon düşebilir.
(Düşmeyebilir de. Yapıp görmek lazım.)
***
İran’da cumhurbaşkanı, “Rehber”in çizdiği sınırların dışına çıkamaz.
“Veli-yi Fakih” yani “İmam Mehdi’nin Naibi” olan “Rehber”in tasvip etmediği bir hak ve özgürlüğü tanıyamaz cumhurbaşkanı.
“Rehber”in kontrolündeki milyarlarca dolarlık fonlar üzerinde hiçbir tasarruf yetkisi bulunmadığı için ekonomiyi istediği gibi yönetemez…
“Rehber”in emrindeki emniyet teşkilatının toplumsal olaylara müdahale tarzını belirleyemediği için bu olayların gidişatını etkileyemez…
Yine “Rehber”in emrindeki silahlı kuvvetlerin -bilhassa Devrim Muhafızları’nın- yurt dışındaki faaliyetlerine karışamadığı için uluslararası münasebetlerin seyrüseferini tayin edemez…
“Rehber” izin vermezse devlet televizyonuna çıkıp derdini bile anlatamaz, çünkü devlet televizyonu da “Rehberlik Makamı”nın uhdesinde bulunuyor.
Hülasa; cumhurbaşkanı, “Rehber”e tâbi.
Parlamento ve hatta -prensipte bağımsız olan- yargı da öyle.
“Rehber” isterse cumhurbaşkanını şamar oğlanına çevirir.
Islahat yanlısı Muhammed Hatemi cumhurbaşkanı iken bir dönem devlet televizyonuna çıkamıyordu.
Üstelik, Hatemi’ye yakınlığı ile bilinen bütün gazeteler mahkeme kararıyla kapatılmıştı.
Muhafazakâr Mahmut Ahmedinejad’a da -cumhurbaşkanlığının son döneminde “Rehber”le ters düşünce- haddi bildirilmiş, tutuklanan bir yardımcısını hapishanede ziyaret etmesine bile müsaade edilmemişti.
***
Hal böyle olunca, sokaklara dökülen kalabalıkların “Cumhurbaşkanı ıslahat işareti verdi” diye protestodan vazgeçmesi olacak şey değil tabii.
Peki, “Rehber” ne diyor?
Islahat sözü veriyor mu?
Hak ve özgürlüklerin çoğalacağını, Suriye halkını kıyımdan geçirmek için harcana gelen milyarlarca doların bundan böyle İran halkının refahı için harcanacağını müjdeliyor mu meselâ?
Ne gezer…
“Son olaylarda İran’ın düşmanları birleşti ve İslam Cumhuriyeti’ni belaya düçar etmek için para, silah, siyaset, istihbarat gibi vasıtalarını kullandı” diyor Hamaney.
Başka?
Şimdilik başka bir şey yok.
Basîret, Yâ Hû!